Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
GARSON, GARSONLAR
Dilimize fransızcadan alınmış bu kelimenin o dilde yazılış şekli “Garçon” dur, Garson okunur; “Oğlan, erkek çocuk; bekâr adam, bekâr uşağı; çırak, kahvehâne, lokanta, gazino ve meyhâne ve benzeri yerlerde çalışan hizmetci, uşak” anlamlarındadır. Dilimize Tanzimatdan sonra, İstanbul’da ilk birahâneler, alafranga içkili yerler, “Kafe” ve “Kafeşantan” (sazlı sözlü kahvehâne) denilen ilk alafranga kahvehâneler açıldığı sırada kullanılmaya başlamışdır. Fakat biz “bekâr adam, bekâr uşağı” anlamlarında kullanmıyoruz.
Lokantalardan önce aşçı dükkânları olmuş ve orada çalışan uşak, hizmetkâr oğlanlara sâdece “çırak”, “aşçı çırağı” denilmişdir. Gazinolardan önce de meyhânelerin uşaklarına ya “meyhâne uşağı”, yahud “muğbeçe” adı verilmişdir. Muğbeçe de meyhânelerin tüysüz ve kaşı gözü yerinde, eli ayağı düzgün mahbub uşakları için kullanılmışdır ve meyhâne sâkisi anlamına gelmişdir.
Yüzyıllar boyunca İstanbul meyhâneleri rumlar, ermeniler ve musevîler tarafından açılmış, işletilmişdir; muğbeçeler de meyhânecinin milletinden olagelmişdir; ve Türklerin nazarında meyhânecilik bilhassa rum milletine has, rumların meşrebine uygun bir iş görülmüşdür. Kalender meşreb şâirlerimiz hepsi rum çocukları ve Adalar Denizinin bir adasından, Sakız’dan, İmroz’dan, Eğriboz’dan, Midilli’den kopup gelmiş gaaye...
⇓ Devamını okuyunuz...
Dilimize fransızcadan alınmış bu kelimenin o dilde yazılış şekli “Garçon” dur, Garson okunur; “Oğlan, erkek çocuk; bekâr adam, bekâr uşağı; çırak, kahvehâne, lokanta, gazino ve meyhâne ve benzeri yerlerde çalışan hizmetci, uşak” anlamlarındadır. Dilimize Tanzimatdan sonra, İstanbul’da ilk birahâneler, alafranga içkili yerler, “Kafe” ve “Kafeşantan” (sazlı sözlü kahvehâne) denilen ilk alafranga kahvehâneler açıldığı sırada kullanılmaya başlamışdır. Fakat biz “bekâr adam, bekâr uşağı” anlamlarında kullanmıyoruz.
Lokantalardan önce aşçı dükkânları olmuş ve orada çalışan uşak, hizmetkâr oğlanlara sâdece “çırak”, “aşçı çırağı” denilmişdir. Gazinolardan önce de meyhânelerin uşaklarına ya “meyhâne uşağı”, yahud “muğbeçe” adı verilmişdir. Muğbeçe de meyhânelerin tüysüz ve kaşı gözü yerinde, eli ayağı düzgün mahbub uşakları için kullanılmışdır ve meyhâne sâkisi anlamına gelmişdir.
Yüzyıllar boyunca İstanbul meyhâneleri rumlar, ermeniler ve musevîler tarafından açılmış, işletilmişdir; muğbeçeler de meyhânecinin milletinden olagelmişdir; ve Türklerin nazarında meyhânecilik bilhassa rum milletine has, rumların meşrebine uygun bir iş görülmüşdür. Kalender meşreb şâirlerimiz hepsi rum çocukları ve Adalar Denizinin bir adasından, Sakız’dan, İmroz’dan, Eğriboz’dan, Midilli’den kopup gelmiş gaayetle mahbuta muğbeçeleri överlerken, tüysüz, körpe oğlanlar için “Pedimu”, tâze, nevhat delikanlılar için de “Palikar” demişlerdir (B.: Palikar, Pedimu, Muğbeçe, Meyhâne, Gedikli Meyhâneler).
İstanbul’da rumlar ve ermeniler tarafından açılan ilk gazinolarda alafrangalık taslanarak uşaklar için de “garson” adı kullanıldı, hatta öylesine ki mûsevî, ermeni ve rum oğlanları ve delikanlıları, kendi isimleri yerine Pol, Jan, Jozef, Piyer, Alfred gibi takma fransız isimleri kullandılar (B.: Gambrinos Birahânesi, cild 11, sayfa 5980).
Saçlar avrupalı biçimi tarandı, eski meyhâne muğbeçelerinin kâkülleri perçemleri yerine veya ortadan taranıp ayrıldı; bir birahânenin, gazinonun garsonların bir biçim esvab, âdetâ üniforma giydiler. Ceket ekseriya beyaz ve pantalon siyah oldu. Ceketin yakası açık ise beyaz frenk gömleği üzerine siyah boyunbağı bağlandı. Yahud yazlık asker ceketi gibi, iki parmak yüksekliğinde dik yakalı beyaz ceketler giydiler; ceketlerin göğüslerine gazinonun adının markaları işlendi. Perapalas, Tokatlıyan, Bristol otelleri gibi Beyoğlu tarafının ilk büyük alafranga otellerinin uşaklarına da garson denildi, ve o otellerin bir cadde üzerinde alt katlarında geniş bir salonu bir içkili lokanta yaptılar; o otel garsonları da öyle giyindiler.
Meyhânelerde muğbeçelerin, pedimu ve palikarlarına çorapsız, çıplak ayaklarına arkaları basık ve ökçeleri nalçalı şıpıdıklar giydirilirdi, yahud çıplak ayaklarında bir takunya ile dolaşırlardı. Yalın topuk gösterme nümâyişleri gelenek hâlinde idi; garsonlar ayaklarına da mutlaka çorap ve ayakkabı giydiler.
Geçen asrın sonlarında yaşamış kalender meşreb halk şâiri Erzurumlu Âşık İbrahim’in aşağıdaki kıt’aları İstanbul’un ilk garsonları hakkındadır:
Garsonun makbulü urumdan çıkar
Urum mahbubları hânüman yıkar
Meyhânede kaldı tâze Pedimu
Hem dahi o nevhat eşbeh Palikar
Yartı evvel malûm dilber olacak
Gaayetle cilveli hem kanı sıcak
Gaayet ile nâzik gaayet edebli
Onlar da urumda bulunur ancak
Soğukca olurlare vlâdı Yahud
Ermenşahlar kubad ahbarım mâhut
Ammâ ki urumun sîne bülbülü
Yâhud fetâları tapılacak put
Şartı sânî gaayet açıkgöz gerek
Müşteri meşrebi hizmeti derek
Fehm idüb merâmı işmar çakınca
Koşacak oriste pasam diyerek
Saçları taranmış avrupa kesim
Beyaz setre giyer bir hoş nev resim
Pantolu çorabı pabucu kara
Boyun bağı ile olur bir resim
Ama seni tezgâh peykeler açar
Gazinoya varsan bir akşam nâçar
Mühmel kıyâfeti rindânen gören
Süslü garsonların cümlesi kaçar
Uyma sen ey âşık gel zemâneye
Var yine her akşam bir meyhâneye
Bak şu palikara topuk vurarak
Şu hoş nümâyişi levendâneye
Müslüman Türkler meyhâneciliği mezmum meslek ve kazancı haram meslek bilmişdi ve elbet ki evlâdları için de muğbeçelik ve garsonluk asla düşünülemezdi. Müslüman Türklerin meyhâne, gazino işletmeleri meşrutiyetden, 1908 den sonra baslamışdır ve o yolda adı bilinen öncülerden biri de Kadıköyünde Kurbağalı Dere kenarında “Kuşdili Gazinosu” nu açan Hamdi Bey olmuşdur ki, “Gazinocu Hamdi” diye anılmışdır. Türk çocuklarının ve gençlerinin garsonluk mesleğine atılmaları ise çok daha sonra, Cumhuriyet devrinde başlamışdır. Garsonluk yolunda çalışan gençlerin çoğunluğunu da Karadeniz yalısı uşakları teşkil etmişdir.
Zamanımızda garsonluk, bilhassa büyük otellerde, turistik yerlerde, lüks veya birinci sınıf içkili lokanta ve gazinolarda meslek bilgisine ve görgüsüne ve çeşitli meziyete ve hattâ özel eğitime dayanan ve bir gence müreffeh bir istikbal sağlayan bir meslek olmuşdur. Bir gencin bu meslekde tam başarı sağlaması için terbiye ve nezâket ve Allah vergisi zerâfetden başka bir veya birkaç yabancı dil bilmesi gerekir.
1947 de İstanbul’da Taksim’deki Belediye Gazinosunda ilk defa olarak bir garson kursu açılmışdı. Bir garsonun neler bilmesi ve hizmetde nelere dikkat etmesi gerekdiği öğretiliyordu; kursun hocası Fontano adında bir italyandı. Kurs iki kademeli idi, biri, garson yardımcısı çocuklar, “komi” ler için, biri de yirmibeş yaşının üstünde garsonlar için. Fontano bilhassa komi’lerin yetiştirilmesine önem vermişdi. Bu derslerden ne sonuç alınmısdır tesbit edilemedi.
1962 yılında da “Güleryüzlü ve Bilgili Garson” yetiştirmek için İstanbul’da İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürlüğü tarafından bir kurs açılmışdı. Kurs sâdece konıi’ler içindi; ortaokulu bitirmiş çocuklar alınmış, garsonluk için gereken hususlar öğretildikden başka mutfak hizmeti ve ingilizce servis yapma da gösterilmişdi. Kursa devam eden çocuklara lüks bir gazino veya lokantada dört ay stajdan sonra diploma veriliyordu. O yılın Haziran ayında kursun ilk devresine ortaokul mezunu 25 çocuk kaydedilmişdi.
Zamanımızda garsonların günlük kazancı, hizmet ettikleri masaların hesap pusulalarına zam ettikleri % 10 bir ücretten ibarettir ve müşteri kesesinden ödenir; çoğu zaman müşteriler garsonlara ayrıca ve mürüvveten bahşiş de verirler; müessese sahipleri yalnız komilere münâsib bir haftalık verirler. Müşteriler, bilhassa bir lokanta veya içkili lokantanın devamlı müşterileri, teveccühlerini kazanmış komilere de bahşiş verirler.
Garsonlar ve komiler, öğle yemekleri müessese hesabına yerler, yemeği kap sayısı ve çeşidi, müessese sahibinin mürüvvetine göre ayarlanmış, tesbit edilmiş olur.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM110374
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 11, sayfalar 6005-6007
Bakınız Notu
B.: Palikar, Pedimu, Muğbeçe, Meyhâne, Gedikli Meyhâneler; B.: Gambrinos Birahânesi, cild 11, sayfa 5980
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.