Geçen asır sonlarında yaşamış kalender meşreb bir softa; Zincirlikuyu Medresesinde oturur, dersiâm hoca efendilerden birine muridlik yapar, bâzan câmide ders dahi verirmiş; çok güzel konuşur, vechen güzel, lâübâli meşreb, 1316 - 1317 1899 - 1900 aralarında kırk yaşlarında, bir zât imiş. Hemşehrilerinden, hemen hepsi İstanbulda fırın uşaklığı, hamurkârlık, pişiricilik ve pastacılık yapan genclere de medresedeki odasında sevabına okuma yazma öğretir, o gencler de Galib Hocanın odasını temizler, yemeğini pişirir, çamaşırını yıkarlarmış. İslâmî ilimlerdeki genişce bilgisinin yanında edebî mâlumâtı da zengindi, hâfızasında binlerce seçme beyit, kıt’a, şarkı ve gazel vardı, onları da hizmetkârı ve talebeleri fırın uşaklarına öğretmiş, odasında sazlı sözlü meclisler de kurardı. Galib Hocanın yakın dostlarından olmuş Üsküdarlı Âşık Râzi onun ahvâlini şöyle anlatıyor: Safranbolusudur Gaalibin hâki Onların şöhreti tutmuş eflâki Furun uşağıdır o hâkin genci Hamurkâr pasacı ya pişirici Zencirlikuyuda medrese nişîn Sûhtedir denilmez burda ne işin Zenciri aşkı takınmış peşin Mollanın her sözü cevâhir inci “Nevhatül Uşşâk” a zeylü şerhi var “Meşâkul Uşşâk” a yazmış derkenar Meşki mâşuk üzere hem nice âsâr Taşından ayıklar her şeb pirinci Sayyâd olub çıkmış zahrâyi aşka Kuşbazlık yüzünden ka...

Geçen asır sonlarında yaşamış kalender meşreb bir softa; Zincirlikuyu Medresesinde oturur, dersiâm hoca efendilerden birine muridlik yapar, bâzan câmide ders dahi verirmiş; çok güzel konuşur, vechen güzel, lâübâli meşreb, 1316 - 1317 1899 - 1900 aralarında kırk yaşlarında, bir zât imiş. Hemşehrilerinden, hemen hepsi İstanbulda fırın uşaklığı, hamurkârlık, pişiricilik ve pastacılık yapan genclere de medresedeki odasında sevabına okuma yazma öğretir, o gencler de Galib Hocanın odasını temizler, yemeğini pişirir, çamaşırını yıkarlarmış. İslâmî ilimlerdeki genişce bilgisinin yanında edebî mâlumâtı da zengindi, hâfızasında binlerce seçme beyit, kıt’a, şarkı ve gazel vardı, onları da hizmetkârı ve talebeleri fırın uşaklarına öğretmiş, odasında sazlı sözlü meclisler de kurardı. Galib Hocanın yakın dostlarından olmuş Üsküdarlı Âşık Râzi onun ahvâlini şöyle anlatıyor: Safranbolusudur Gaalibin hâki Onların şöhreti tutmuş eflâki Furun uşağıdır o hâkin genci Hamurkâr pasacı ya pişirici Zencirlikuyuda medrese nişîn Sûhtedir denilmez burda ne işin Zenciri aşkı takınmış peşin Mollanın her sözü cevâhir inci “Nevhatül Uşşâk” a zeylü şerhi var “Meşâkul Uşşâk” a yazmış derkenar Meşki mâşuk üzere hem nice âsâr Taşından ayıklar her şeb pirinci Sayyâd olub çıkmış zahrâyi aşka Kuşbazlık yüzünden kavuşmaz yaka Hüddâmı kanarya ispinoz saka Hem safâsı var hem cefâsı renci “Envârül Âşıkîn” olmuş rehberi Tâze uşakları fener çekeri Âteş aşk içre semenderleri Nâracı borucu yahud kökenci Ey yâri serkeşim belâ püskülüm Sîne kafesinde tûtî bülbülüm Aman benim cânım hemşehrim gülüm Temellük hulülde odur birinci Don paça dilberi mühmelân şahlar Hâlei hüsn ile bedri tam mahlar Defteri âmelde sevab günahlar Topuk sadakasın toplar dilenci Otuzbir Mart Vak’asında askerî ihtilâle teşvik eden yobaz zannı ile tevkif edilmişdi; beşyüz; kadar fırın uşakları toplanarak Divânı Harbe gitmişler, hüsnü şehâdetde bulunarak hocalarını kurtarmışlardı. Vâsif HİÇ