Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
GALİB EFENDİ (Kayserili Çivicizâde)
Geçen asır sonları ile asrımız başında cemal âşıkı kalender meşreb bir şâir, muallim; 1293 (1876) da Kayseride doğdu, Çivicizâde Seyyid Efendi adında fakir bir zâtin oğlu idi; aşırı derecede hassas, ve güzel bir yüz ile âteşîn bir zekâya sâhibdi; memleketinde Karakimselizâde Hoca Efendinin cami derslerine devam etti, ve o hocasının tavsiyesi ile medrese tahsilini tamamlamak için 1891 - 1892 arasında 15 - 16 yaşlarında iken İstanbula geldi, Üsküdarda konduğu bir hanın kahvesinde devrin büyük kalender şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi ile tanışdı, onun aşırı muhabbet, alâka ve himâyesini gördü, onun delâleti ile Üsküdar medreselerinden birine girdi ve Râzinin evinde yerleşdi, kendisinden üç yaş kadar büyük medrese arkadaşlarından Hâlet adında bir gencin güzellik câzibesine kapıldı, platonik sevgisini kalender hâmisine bile açamayarak kuruntularla tecennün etti, Râzi tarafından Toptaşı Tımarhânesine yatırıldı, orada iki sene tedavi gördü, şifâ bulunca memleketine döndü, ailesini güçlükle geçindiren babasına yardımcı olmak için ilk okullarda muallim vekillikleri yapdı. Başında sarık, sırtında cübbe, her gördüğü güzele hayran bakan gözleriyle hoyrat birkaç hemşerisi tarafından çirkin bir lâkapta dile düşürüldü. 1897 de, 21 yaşında idi, muallim vekilliği yapdığı okulun umumî imtihanlar sonunda...
⇓ Devamını okuyunuz...
Geçen asır sonları ile asrımız başında cemal âşıkı kalender meşreb bir şâir, muallim; 1293 (1876) da Kayseride doğdu, Çivicizâde Seyyid Efendi adında fakir bir zâtin oğlu idi; aşırı derecede hassas, ve güzel bir yüz ile âteşîn bir zekâya sâhibdi; memleketinde Karakimselizâde Hoca Efendinin cami derslerine devam etti, ve o hocasının tavsiyesi ile medrese tahsilini tamamlamak için 1891 - 1892 arasında 15 - 16 yaşlarında iken İstanbula geldi, Üsküdarda konduğu bir hanın kahvesinde devrin büyük kalender şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi ile tanışdı, onun aşırı muhabbet, alâka ve himâyesini gördü, onun delâleti ile Üsküdar medreselerinden birine girdi ve Râzinin evinde yerleşdi, kendisinden üç yaş kadar büyük medrese arkadaşlarından Hâlet adında bir gencin güzellik câzibesine kapıldı, platonik sevgisini kalender hâmisine bile açamayarak kuruntularla tecennün etti, Râzi tarafından Toptaşı Tımarhânesine yatırıldı, orada iki sene tedavi gördü, şifâ bulunca memleketine döndü, ailesini güçlükle geçindiren babasına yardımcı olmak için ilk okullarda muallim vekillikleri yapdı. Başında sarık, sırtında cübbe, her gördüğü güzele hayran bakan gözleriyle hoyrat birkaç hemşerisi tarafından çirkin bir lâkapta dile düşürüldü. 1897 de, 21 yaşında idi, muallim vekilliği yapdığı okulun umumî imtihanlar sonunda mükâfat tevzii gününde söylediği bir nutuk Kayseri mutasarrıfı Safvet Paşa’nın dikkatini çekdi ve Galib Efendiyi mutasarrıflık tahrirat kalemine kâtib olarak aldı. O tarihde Kayseri mutasarrıflığı Sivas vilâyetine bağlıydı; vâli Reşid Âkif Paşaya vezirlik rütbesi verilmesi üzerine bir kasîde yazıp gönderdi, manzûme, zamanın şöhret sahibi ilim ve deb erbâbından olan Reşid Âkif Paşanın pek hoşuna gitti. Kayserinin genc tahrirat kâtibine pek iltifatlı bir teşekkür mektubu yazdı, gördüğü teşvik üzerine ikinci bir kasîde yazıp yolladı, vâli paşa tarafından Sivasa dâvet edildi ve paşanın konağında, misâfir edildi, sofralarda paşanın hemen sağ tarafında oturtularak pek hararetli iltifat gördü; Sivasda üç hafta kadar kaldı; kendisini Sivas Îdâdisine müdür tayin etmek isteyen Reşid Âkif Paşa Maarif Nezâretine yazdığı bir mektubu eline vererek İstanbula gönderdi, fakat bir îdâdi müdürlüğü için elinde en küçük bir diploması yokdu, 23 - 24 yaşlarında idi, yaşı da müsâid değildi, İstanbul’da vâli paşanın hatırı sayılarak ve onun yazdığı mektub bir vesika gibi tutularak Galib Efendi Sivas Îdâdisi müdür muavinliğine tayin edildi.
İstanbula bu ikinci gelişinde ikinci işi Üsküdarda Hâlet Efendiyi aramak, sormak olmuşdu, kendisine tereddüdlerle onun ölmüş olduğu söylendi, Sivasa derin bir hüzün ve şuurunda bir zedelenme ile döndü. Bir ev tutarak evi ile mekteb arasında tam yalnızlık içinde yaşamaya başladı ve Hâlet için durmadan şiirler yazdı, onu yaşıyormuş kabul etti. Büyük hâmisini gaayet seyrek ziyâret etti.
3 safer 1324 (30 mart 1906) bir perşembe günü akşam vâli paşanın konağında bir ziyafet verilmişdi. Defteri Hâkaani (Tabu) müdürü olan zât 14 yaşındaki şımarık oğlu ile gelmişdi, Gaalib Efendi talebesi olan o çocuğa:
— Birkaç gündür mektebe niçin gelmedin?.. diye sordu.
Çocuk:
— Hastayım.. dedi.
— Hasta olan yatağında yatar.. buraya pek âlâ gelmişsin.. cumartesi günü mektebe gelmezsen kulağını çekerim.. diyen Gaalib Efendi muhayyilesinin sınırı dışında küstah bir cevabla karşılandı, şımarık oğlan:
— Sen kendi kulağım çek.. senin için güzel çocukları seviyor diyorlar.. dedi.
Dili tutulan Gaalib Efendi o gece evine döndüğünde tabanca ile intihar etti. Ölümünde henüz otuz yaşında idi. Vak’ayı bütün Sivas halkı büyük bir tessürle karşıladı. Reşid Âkif Paşa cenâzesine katılmakla kalmadı, musalla taşından kabrine kadar ağlayarak tabutunu taşıyanlardan biri oldu. Keçecizâde İzzet Mollanın kabri yanında defnedildi. O mezarlık zamanımızda mevcud değildir, İzzet Mollanın kemikleri İstanbula getirilerek oğlu Fuad Paşanın camii yanındaki hazîreye kondu, diğer kabirler ve Gaalibin kabri de, mezarlık yola alınırken kayboldu.
Ölümüne şu tarih mısraı Sivas Îdâdisi muallimlerinden İhyâ Efendinindir:
Bir seher Gaalib Efendi urdu nâgeh kendini
Şu beyit de mahrem dostlarından Afiyonkarahisarlı Vehbi Efendinindir, bu zât uğradığı hakaareti bir bahaâne olarak görür, intiharın sebebi ölmez aşkının sebeb olduğu ikinci bir cinnet darbesinde görür:
Âh aşk, eyvâh aşk, ey hâdimi cangâhı aşk
Tiri tesirinle işte Gaalib etti irtihâl
Aşağıdaki terennümleri Hâlet için yazdıklarındandır:
ŞARKI
Sarâyi sîneme âteşzen oldun
Bu şeydâlıklara bâis sen oldun
Neden rûhum hayata düşmen oldun
Bu şeydâlıklara bâis sen oldun
Salub sevdâlara zülfi siyâhın
Dokundu kalbime tîri nigâhın
Beni mahveyledin az mı günâhın
Bu şeydâleklara bâis sen oldun
*
Aşkınla dil harâbım
Mevkuufi ızdırâbım
Sâki getir şarâbım
Beyhûde piçü tâbım
Gönlüm o mâha düşkün
Bahtım benimle küskün
Artmakda böyle hergün
Aşkı anil - gıyâbım
Gamdan rehâ bulursam
Son demde kurtulursam
Derdinle mahvolursam
Kan ağlasın şebâbım
Ukbâda bâri Mevlâ
Etmez ya böyle risvâ
Aşku cünûnu sevda
Pek bellidir hesâbım
Bibl.: Âşık Râzi, defter; Vâsif Hiç, Not; Mahmud Kemal İnal, Son Aşır Türk Şâirleri.
Kayserili Galib Efendi
(Resim: Sabiha Bozcalı)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM110323
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 11, sayfalar 5969-5971
Not
Görsel: cilt 11, sayfa 5970
Bibliyografya Notu
Bibl.: Âşık Râzi, defter; Vâsif Hiç, Not; Mahmud Kemal İnal, Son Aşır Türk Şâirleri.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.