Geçen asır sonları ile asrımız başlarında kibar serserilerden bir genc; 1883 - 1884 arasında doğmuş olacakdır; meşhur İhtisab Ağası Hüseyin Beyin yakın akrabasından ve İstanbulun zengin tüccarlarından bir zâtin oğlu olduğu söylenirdi. Galatasarayı Mektebi Sultânîsinde okurken babasının ölümü üzerine mirasyedilik gafletine kapılmış, haytalığa ve çapkınlığa heves etmiş, tulumbacılarla düşüb kalkarak yangın sandığı kolu altında tulumbacı kılığında yalın ayak koşmuş, sabahcı kahvehâneleri ile sabahcı hamamlarında, tulumbacı koğuşunda yatmış, sokaklarda da itlik nümayişi çıplak ayakla dolaşdığından İstanbulun kopuklar güruhu arasında “Çıplakayaklı Galib Bey” diye şöhret bulmuşdu. Bir gece istikbâli üzerine bir rüyâ görmüş, son derecede ürkmüş, Usküdarda İskenderbaba Tekkesi de denilen Kaymakcızâde Nakşî Dergâhına giderek fâzîleti ile tanınmış Şeyh Mehmed Galib Efendi’den irşâda lâtib olmuşdur; ki o sıralarda 19 - 20 yaşlarında idi, uzun boylu, esmer, güzel bir delikanlı idi, pek mükemmel fransızca konuşurdu, Doğancılarda İhtisab Ağası Hüseyin Bey emlâkinden bir büyük handa otururdu, Bahriye Haddehânesinden arkadaşım Selâmsızlı Hasan denilen bahriyeli bir çapkın: “Vâsıf... gel seni bu cuma bir mirasyedi küçükbeyin içki âlemine götüreyim...” diyerek beni o han odasına götürmüşdü, Üsküda...

Geçen asır sonları ile asrımız başlarında kibar serserilerden bir genc; 1883 - 1884 arasında doğmuş olacakdır; meşhur İhtisab Ağası Hüseyin Beyin yakın akrabasından ve İstanbulun zengin tüccarlarından bir zâtin oğlu olduğu söylenirdi. Galatasarayı Mektebi Sultânîsinde okurken babasının ölümü üzerine mirasyedilik gafletine kapılmış, haytalığa ve çapkınlığa heves etmiş, tulumbacılarla düşüb kalkarak yangın sandığı kolu altında tulumbacı kılığında yalın ayak koşmuş, sabahcı kahvehâneleri ile sabahcı hamamlarında, tulumbacı koğuşunda yatmış, sokaklarda da itlik nümayişi çıplak ayakla dolaşdığından İstanbulun kopuklar güruhu arasında “Çıplakayaklı Galib Bey” diye şöhret bulmuşdu. Bir gece istikbâli üzerine bir rüyâ görmüş, son derecede ürkmüş, Usküdarda İskenderbaba Tekkesi de denilen Kaymakcızâde Nakşî Dergâhına giderek fâzîleti ile tanınmış Şeyh Mehmed Galib Efendi’den irşâda lâtib olmuşdur; ki o sıralarda 19 - 20 yaşlarında idi, uzun boylu, esmer, güzel bir delikanlı idi, pek mükemmel fransızca konuşurdu, Doğancılarda İhtisab Ağası Hüseyin Bey emlâkinden bir büyük handa otururdu, Bahriye Haddehânesinden arkadaşım Selâmsızlı Hasan denilen bahriyeli bir çapkın: “Vâsıf... gel seni bu cuma bir mirasyedi küçükbeyin içki âlemine götüreyim...” diyerek beni o han odasına götürmüşdü, Üsküdarm en azılı rezillerini Çıplakayaklı Galib Beyin meclisinde bulmuşdum ki, bizler o zaman onlarla sokakda karşılaşmış olsak hemen öbür kaldırıma geçerdik. Tarikata intisabından sonra her kötü şeyden elini çekdi, beş sene kadar sürmüş serserilik zamanında yüz üstü bırakdığı babasının işi başına geçdi. Aynı zamanda adaşı olan şeyhinin ölümünden sonra da o dergâha kısa bir zaman şeyh oldu; kendisinde irşada kifâyet edecek hâl görmediğinden şeyhlikden çekilme faziletini de gösterdi. Hayatının son yılları hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Tekkeye intisabı sırasında çekdirilmiş bir resmi vardır. Şu iki kıt’a o zamanki yâveleerimdendir: Yalın ayak görünce Gümgüm vurur topuğu İbretle bak o gence Beyzâdenin kopuğu Geldi şeyhe öptü el Oldu irşâda tâlib Târih düşdü bî bedel “Çıplak ayaklı Galib” 1321 (M. 1903-1904) Vâsif HİÇ Çıplakayaklı Galib Bey (Resim: Sabiha Bozcalı)