Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
GALATA MEVLEVÎHÂNESİ
İstanbulda kurulmuş mevlevî dergâhlarının en eskisidir, bânisi İkinci Sultan Bayazıd ile Yavuz Sultan Selimin vezirlerinden İskender Paşadır (B.: İskender Paşa); kuruluş tarihi İkinci Sultan Bayazıd zamanındadır; pâdişah tarafından yine oralarda, Gül Baba diye anılmış bir münzevî dervişin isteği ile kurulmuş Galatasarayı İçoğlanları Kışla - Mektebi ile hemen aynı yıllar içindedir ki dikkate değer, Gül Baba’nın, bir mevlevî dervişi olub, İstanbulda bir mevlevîhâne bulunmadığı için, Galata sırtlarında bir orman içindeki kulübede çileye girmiş olması ihtimâlini düşündürür; bu hususda, Gül’ün mevlevîlerce bilhassa çok îtibarlı bir çiçek oluşu, İçoğlanları Kışla - Mektebinde delikanlıların başlarına giydirilen serpuşun da tamamen bir mevlevî külâhını, sikkesini andırması ayrıca önemli delillerdir (B.: Galata Sarayı İçoğlanları Kışla - Mektebi).
Yüksekkaldırım Caddesinin üst başında, Galatadan gelindiğine göre sağ tarafdadır; zamanımızda, hazîrenin Şahkulu Sokağı üzerindeki kısmında Beyoğlu Evlenme Dâiresi binâsı yapılmış bulunmaktadır. Emsâli târihî binâlara nisbetle henüz mimarî tarâvetini kaybetmemişdir. Bu mevlevîhâneye “Beyoğlu Mevlevîhânesi” diyenler de vardır; bilhassa yabancı yazarlar böyle der; türk metinlerinde de “Kulekapusu Mevlevîhânesi” adı çok kullanılmışdır. Son devrind...
⇓ Read more...
İstanbulda kurulmuş mevlevî dergâhlarının en eskisidir, bânisi İkinci Sultan Bayazıd ile Yavuz Sultan Selimin vezirlerinden İskender Paşadır (B.: İskender Paşa); kuruluş tarihi İkinci Sultan Bayazıd zamanındadır; pâdişah tarafından yine oralarda, Gül Baba diye anılmış bir münzevî dervişin isteği ile kurulmuş Galatasarayı İçoğlanları Kışla - Mektebi ile hemen aynı yıllar içindedir ki dikkate değer, Gül Baba’nın, bir mevlevî dervişi olub, İstanbulda bir mevlevîhâne bulunmadığı için, Galata sırtlarında bir orman içindeki kulübede çileye girmiş olması ihtimâlini düşündürür; bu hususda, Gül’ün mevlevîlerce bilhassa çok îtibarlı bir çiçek oluşu, İçoğlanları Kışla - Mektebinde delikanlıların başlarına giydirilen serpuşun da tamamen bir mevlevî külâhını, sikkesini andırması ayrıca önemli delillerdir (B.: Galata Sarayı İçoğlanları Kışla - Mektebi).
Yüksekkaldırım Caddesinin üst başında, Galatadan gelindiğine göre sağ tarafdadır; zamanımızda, hazîrenin Şahkulu Sokağı üzerindeki kısmında Beyoğlu Evlenme Dâiresi binâsı yapılmış bulunmaktadır. Emsâli târihî binâlara nisbetle henüz mimarî tarâvetini kaybetmemişdir. Bu mevlevîhâneye “Beyoğlu Mevlevîhânesi” diyenler de vardır; bilhassa yabancı yazarlar böyle der; türk metinlerinde de “Kulekapusu Mevlevîhânesi” adı çok kullanılmışdır. Son devrinde âyin günü salı idi.
Evliyâ Çelebi XVII. yüzyıl ortasında Galata Mevlevîhânesi için şunları yazıyor:
“... Galatada Kulekapusu dışında dağın zirvesinde Hazreti Mevlânâ Celâleddini Rûmî Mevlevîhânesi vardır ki bânisi İskender Paşa olup yüz aded dervişan hücresiyle cihannüma bir ulu tekke yapdırmışdır...”
İskender Paşanın yapdırtdığı binâ hakkında Evliyâ Çelebinin bu kaydından başka bilgi yokdur; ilk üç şeyhinden sonra bir ara metruk kalmış, bir süre de bir halvetni zâviyesi olan dergâh XVII. yüzyıl başlarında dördüncü şeyhi Sırrı Abdi Dedenin gayretiyle tekrar mevlevîhâne olmuşdur. Onbeşinci şeyhi Îsâ Dedenin zamanında bu ilk binâ, 1179 (M. 1765 - 1766) daki büyük Tophâne yangınında yanmış ve hemen o yıl içinde devrin pâdişahı Üçüncü Sultan Mustafa tarafından yeniden yaptırılmışdır; Vak’anüvis Vâsıf Efendi şöylece kaydediyor:
“Tophâne yangınında yanan Abdülkaadiri Rûmî (Kaadiri) Tekkesi ile Galata Mevlevîhânesinin hemen ihyasını isteyen pâdişahın emriyle Yenişehirli Osman Efendi binâ emiri tâyin edildi ve onun gayreti ile tekkeler kısa zamanda yeniden yapıldı, pâdişah fukaarâ ve dervişlerin hayır dualarını aldı”.
Yirmiyedi sene kadar sonra, dergâhın yirmidördüncü şeyhi ve divan edebiyatının son kutbu Şeyh Gaalibin isteği üzerine Üçüncü Sultan Selim tarafından 1206 (1791 - 1792) da tecdiden tâmir ettirildi ki zamanımızdaki binâsıdır.
Cevdet Tarihinde o yılın vak’aları arasında bu tâmir için şunlar yazılıdır:
“Galata Mevlevîhânesi harâba yüz tuttuğundan tekkede postnişîni irşâd olan Şeyh Gaalib Efendi Kasîdei Tannâne’yi yazdı, bir arîzaya ekleyerek Bâbıâlîye takdim etti, sadırâzam da rikâbı hümâyuna arz etti, pâdişah tekkenin tâmirini irâde buyurdu ve mevlevîhâne kısa zamanda tamir edildi. Tekkenin kendi içme suyu yokdu; o sırada Reisülküttab Mehmed Râşid Efendi uzak bir kaynakdan su getirtmiş ve dilediği yere akıtması için suyunu Sultan Selime hediye etmişdi, pâdişah da o suyu mevlevîhâneye verdi”.
Dergâhın bu yeni binâsına, başda Şeyh Gaalib, devrin şâirleri tarihler yazmışdır; Şeyh Gaalibin binâya tarihi:
Lâfzen ve mânen didi tarihini Şeyh Gaalib abdi dâîyi kadim
“Yapdı bu dergâhı pâk ve hem cedid bin ikyüz altıda
Sultan Selim”
(1206)
Şeyh Gaalibin tekkedeki hünkâr mahfiline tarihi:
“Müsellem şehnişîni pâdişâhî”
(1208)
Şeyh Gaalibin simağhâneye tarihi:
Geldi bir mısra’la Gaalib ana bir târihi bülend
“Aynı resmi âsüman bî bedel meydânı aşk”
1205+1=1206
O sırada Sultanahmed Medresesinde oturan talebei ulûmdan olan Ayıntablı Aynî Efendinin tarihi:
Demâdem dinle benden Ayniyâ esrârı târihi
“Nefesle döndü adn âbâde yâhû Mevlevîhâne”
1206
Ahmed Cevdet Paşa kendi adına nisbetle anılan tarihinin altıncı cildinde de Şeyh Gaalibin ölümü münâsebetiyle dergâh hakkında şunları yazıyor:
“... Galata tekkesi İstanbuldaki mevlevîhânelerin cümlesinden eski olduğu ve içinde mesnevî şârihi Ankaralı İsmail Efendi ve sâir aziz kimselerin türbesi bulunduğu halde gaayetül gaaye harab olmuş, belki karga ve baykuş yuvasına dönmüş iken Üçüncü Sultan Selim kendisi mevlevî ve Şeyh Gaalibe de ziyâdesi ile teveccühü olduğundan tekkeyi yeniden inşâ ettirmişdi. Gaalib Efendiye atiyyeler gönderir, mübârek gecelerde ve sâir günlerde Gaalib Efendiyi huzuruna dâvet eder, kendisi de tekkeye giderek âyinleri temâşâ eder, âyin ve zikirlerden sonra dergâha pek çok ihsanlarda bulunurdu...”.
Bir müddet sonra simağhâne harab olmuş, 1250 (1834 - 1835) de İkinci Sultan Mahmud tarafından yeniden yaptırılmışdır, yeni simağhâneye Pertev Paşanın tarihidir:
Pertev bu hüsni bünyan târihi tamma şâyan
“Âbâdi kutbi devran dilcû simağhâne”
1250
Haadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: “Galata Mevlevîhânesinin bânisi İskender Paşadır, 921 (M. 1515) de îdam edilmişdir, Boğaziçinde Kanlıcadaki camii yanında medfundur. Tekkenin binâ tarihi 897 (1491 - 1492) dir. İlk şeyhi Şeyh Divânî diye mâruf Semâî Mehmed Dededir, evlâdı Mevlânâdandır, Afyonkarahisarında tavattun etmişdi. Konya Mevlevîhânesi şeyhliği kendisine intikal edince oraya gitti ve 936 (1529 - 1530) da orada vefat etti. Galata Mevlevîhânesinin üçüncü şeyhi Mesnevihan Mahmud Dedenin ölümünden sonra Galata Mevlevîhânesi bir zaman metruk kaldı, sonra bir halvetî zaviyesi oldu (ve ancak XVII. yüzyılın ilk yarısında) Sırrı Abdi Dedenin şeyh tâyini ile tekrar mevlevîhâne olarak ihya edildi...”; dergâh hakkında bu kısa kayıtdan sonra Hadikatül Cevâmi burada şeyhlik yapmış kimselerden bahseder.
Hadikatül Cevâmi Galata Mevlevîhânesi şeyhlerini Kudretullah Dedeye kadar getiriyor; aşağıdaki cedveli Hadikatül Cevâmiin ve Ahmed Hilmi Efendinin “Ziyâreti Evliyâ” isimli eserindeki kayıdlara göre tanzim ettik:
1. Semâî Mehmed Dede
897 (1491-1493)- ?
2. Mehmed Dede
? - 955 (1548-1549)
3. Mesnevihan Mahmud Dede
955-?
4. Sırra Abdi Dede
Şeyhlik zamanını tebsit edemedik
Kasımpaşa Mevlevihânesi Bânisi
5. Mesnevî Şârihi Ankaralı İsmail Dede
1041 (1631-1632) e kadar.
6. Âdem Dede
1041-1063 (1653)
7. Arzî Mehmed Dede
1063-1075 (1664-1665)
8. Pendârî Naci Ahmed Dede
1075- ?
9. Yusuf Dede
?-?
10. Çelebi Derviş Efendi
? - 1033 (1673)
11. Gasvî Ahmed Dede
1083-1109 (1697-1698)
12. Nâyî Osman Deade
Gavsî Dedenin damadı
1109-1142 (1729-1730)
13. Abdülbâki Dede
Osman Dedenin oğlu 1142-1164 (1750-1751)
14. Mehmed Şemseddin Dede
1174 (1760-1761)
15. İsâ Dede
Şemseddin Dedenin kardeşi
1174-1185 (1771-1772)
16. Selim Dede
İsâ Dedenin eniştesi
1185-1191 (1777)
17. Mehmed Sadık Dede
Selim Dedenin oğlu
1191-1192 (1778)
18. Abdülkadir Dede
1192
19. Aşcıbaşı Hüseyin Dede
1192-1197 (1783)
20. Bakkalzâde Ali Dede
1197-1201 (1786)
21. Numan Bey
Üsküdar Mevlevihânes Bânisi
1201-?
22. Abdullah Dede
Tayin edildi, İstanbula gelirken yolda öldü.
23. Bakkalzâde Ali Dede (ikinci defa)
? - 1205 (1791)
24. Mehmed Esad Galib Dede (Şeyh Galib)
1205-1213 (1799)
25. Ruhi Dede
1213-?
26. Mahmud Dede
? - 1232 (1816-1817)
27. Kudretullah Dede
1232-1288 (1871)
28. Atâullah Dede
1288-1328 (1909)
(Veled Çelebi; 1908-1909 vekâleten)
29. Ahmed Celâleddin Dede
1328
(Veled Çelebinin 1909 da Konya Dergâhı post nişini olması üzere bir sene vekâleten şeyh olmuş, son asâleten tâyin edilerek dergâhlar kapatılıncaya kadar kalmışdır; son şeyh)
Galata Mevlevîhânesinin ilk şeyhinin kabri, yukarda da kaydedilmişdir, Konya Mevlevîhânesindedir. Dördüncü şeyh Sırrı Abdi Dede ile yirmibirinci şeyh Numan Bey, kendi kurdukları ve ilk şeyhliklerini yapdırdıkları Kasımpaşa ve Üsküdar Mevlevîhânelerinde medfundur. Altıncı şeyh Âdem Dede hac dönüşünde Mısırda ölmüş ve Kaahire Mevlevîhânesine defnedilmişdir. Onuncu şeyh Çelebi Derviş Efendi Dördüncü Sultan Mehmedle birlikde Kameniçe Seferine iştirâk etmiş, yolda hastalanarak ölmüş, Hacıoğlupazarı kasabasında defnedilmişdir. Diğerleri Galata Mevlevîhânesinde medfundurlar. Mesnevî şârihi Ankaralı İsmail Efendi müstakil türbesinde yatar, Şeyh Gaalib de onun türbesine defnedilmişdir.
Galata Mevlevîhânesinde medfun olan diğer bâzı zâtlar şunlardır: Ünlü mevlevî şâir ve hattat Fasih Ahmed Dede ve Şâir Esrar Dede, burada gömülüdülür. İkinci Mahmud devrinin çok nüfuzlu devlet adamı Halet Efendi de mevlevî olub hayatında dergâha büyük bağışlarda bulunmuşdu, kendisine de bir türbe yapdırmışdı, Konyada îdamından sonra kesik başı İstanbula getirilip evvelâ Galata Mevlevîhânesindeki türbesine gömülmüş, fakat birkaç gün sonra Sultan Mahmudun emri ile oradan çıkarılarak Beşiktaşda Yahyaefendi Dergâhının hazîresinde bir yere gömülmüş ve üzerinde de bir nişan konmamışdır.
1874 de İstanbula gelen ünlü italyan edibi Edmondo de Amicis (B.: Amicis, Edmondo de; cild 2; sayfa 782) Galata Mevlevîhânesini ziyaret etmiş ve İstanbul için kaleme aldığı seyahatnâmesinde ziyaretinin intibâlarını şöylece kaydetmişdir: “... mevlevî dervişlerinin Beyoğlunda çok meşhur bir tekkeleri var... onları âyin için bir biri ardınca meydana giderken görmek lâzımdır, çok câzibdir; deve tüyü renginde bir cübbeye sarınmışlar, başlar eğilmiş, kollar kavuşdurulmuş... dönmeye başladıkları zaman kendilerine yeknasak fakat tatlı bir musiki refakat ediyor, öyle bir musiki ki, Üsküdar mezarlıklarının servilerinde inleyen rüzgâra benziyor, gözleri açık iken insana rüyalar gördürüyor... bir defa çevreyi döndükten sonra mihrabın önünde ağır ve muhteşem bir hareket ile karşılıklı ikişer ikişer eğilirler, sonra sırtlarından canlı bir hareketle cübbelerini yere atıp bembeyaz uzun entarileri ile (tennûreleriyle), kollar acık, baş bir cezbe ile yana eğilmiş, dönmeye başlamaları çok çok güzel bir sahnedir... beyaz, hafif, fırıl fırıl (tennûre) şişik ve dalgalı, gözler yarı kapanmış, müsâvî mesâfelerle dönüyorlar... Ben mevlevî dervişlerinde harikulâde kıvrak, yorulmaz, sanatını son derece dikkatle yapan bir rakkas şahsiyeti gördüm, hattâ bazılarının yüzlerinde tebessümler bile gördüm... bir genc derviş gördüm ki, karşısındaki tribünden kendisine yiyecekmiş gibi bakan bir ingiliz kadının o nazarlarından hiç de çekinmiş, hırçınlaşmışa benzemiyordu... her yaşda olan bu dervişlerin hareketlerindeki zerâfet ve letâfet, bizim salon dansörlerimizi kıskandıracak kadardır; bu, şark ırklarının vücud yapılarının bir imtiyazıdır... bir başka gün tekkenin bir hücresine girmişdim, orada devrâna hazırlanan bir derviş gördüm; uzun boylu, nârin, tüysüz bir delikanlıydı, kız gibiydi; bir aynanın karşısında beyaz tennûresinin belini kuşakla sıkıyordu; bize döndü ve gülümsedi; elleri, ince vücudunun etrâfında dolaşıyor, acele acele, fakat tatlı bir edâ ile, bir artist gözü ile elbisesinin her tarafını düzeltiyordu; tıbkı, tuvaletine son çeki düzeni veren ve bir baloya gitmek üzere olan bir kibar genc kız gibi...”.
Geçen asır sonlarında yaşamış kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi de Galata Mevlevîhânesinin simağhâne meydanında genc bir dervişi şöyle tasvir ediyor:
Meydânı aşkda gör sen ol serveri
Kulekapusunda salı günleri
Pervâne misâli fır fır dönerken
Cezbei aşk ile kadre irerken
Lâtifü ıtırnâk ayaklar gerek
İki koçan sünbül Çarh ile Direk
Hicrî 1268 (M. 1851 - 1852) de basılmış “Letâifnâme” isimli hikâye kitabında hikâyenin kahramanı olan mirasyedi dilber delikanlı Yusuf Şah, İstanbuldaki konağından Galatada Kuledibi Mevlevîhânesine şu yolla götürülüyor:
“... Yusuf Şah Yaacıoğlu ile atlara binip iskeleye geldiler, iki çifte bir kayığa binip Meyyit İskelesi deyüb yanaşdılar, oradan mezaristanda tarihler okuyarak Mevlevîhâneye geldiler. Cümle âşıklar Yusuf Şâhın cemâlini temâşâ idüb hayran olurlar idi. Dedeler de Yusuf Şâhı gördükleri gibi şevka gelüb ziyâdesiyle sima’ eylediler...”.
Bu kaydın önemi, Mevlevîhâneye giden müslümanların, meyhâneleri ile meşhur Galatanın içinden, kestirmeden gitmeyerek, Galata surları dışından, mezarlıklar içinden dolaşarak gitmeyi tercih ettiklerini göstermesidir.
Galata Mevlevîhânesi, Beyoğlunda beşyüz senelik mâzisi olan bir türk-müslüman kültür merkezidir. Mevlevîhâne, müştemilât, türbeler, bir kütübhâne binâsı ve geniş bir hazîreden mürekkeb olan bu manzûmeye, onu koruması gereken resmî ellerle ilk tecâvüz, 1945 - 1947 arasında, İstanbul Belediyesi tarafından hazîrenin Şahkulu Sokağı üzerindeki kısmında Beyoğlu Evlenme Dâiresinin yaptırılması olmuşdur. O zamanlar Galata Mevlevîhânesini tarihî şânına lâyık şekilde korumak, ve restore ettirilerek bir müze hâline koymak için çalışan tek teşekkül Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, ve kurumun o zamanki başkanı merhum Reşid Safvet Atabinen olmuşdu. Aşağıdaki satırları Turing ve Otomobil Kurumu Belleteninden bir acı ibret vesikası olarak bu şehir kütüğüne alıyoruz; Reşid Safvet Beyefendi için de (B.: Atabinen, Reşid Safvet, cild 3, sayfa 1186) vesîlei rafmetdir:
“Beş altı senedir, Beyoğlu cihatinde kalan yegâne eski Türk kültür manzûmesini teşkil eden Galata Mevlevîhânesi külliyesinin muhafazası ve ihyası için alâkalı resmî dairelerin yardımiyle sarfettiğimiz gayretler, paralar, âzâmızın malûmudur. Reisimiz ve Müdürümüz, kar kış demeyip, duvarların yapılması, çökmeye mahkûm kısımların tamiri, hazîredeki taşların toplanıp yerlerine dikilmesi, Meşahirden Kumbaracı Ahmed Bonneval Paşa, İbrahim Müteferrika, Kırımî Abdullah Efendi kabirlerinin müceddeden denecek derecede yapılması, sahanın temizlenmesi için ne kadar uğraştıkları Matbuata kadar aksetti.
“Vali, Halk Partisi İstanbul Reisi, Beyoğlu kaymakamı bizzat gelip mesaimizi takdir ve tebrik ettiler.
“Maliye ve Maarif Vekilleri bu işe külliyetli tahsisat ayıracaklarını vaad ettiler.
“M. Prost (o zamanlar Belediyenin şehircilik mutahassısı koyu katolik) bu sâhanın tarihî bir sâha olarak muhafazasını, önündeki dükkânlar yıkılarak, ananevî pencereli güzel bir duvar içine alınmasını, ve servilerle ağaçlanmasını tasvip, ve ilk mektep için bir yer ayrılmak icap ederse, mezkûr sâhanın Marmaraya nâzır ve Alman mektebinin karşısındaki yere yapılması muvâfık olacağını gelip Kurumumuzda ifade etti.
“Günün birinde bu kararlara rağmen, bütün yapılan şeyler bozularak ve masraflar hebâ olarak, Beyoğlu caddesiyle Yazıcı Sokağı köşesine beş sınıflık külüstür kübik bir illkmektep binâsı çıkılmak üzere olduğu, ve hafriyata bile başlandığı ve yeni yapılan duvarın yıkıldığı, ve tamir olunan tarihî kabirlerin kaldırılmak üzere olduğu görüldü.
“Her veçhile hürmet ve muhafazaya lâyık tarihî bir manzûmenin tahripten korunması ve bazı dâirelerin birbirinden haberi olmayarak böyle indî teşebbüslerden çekinmeleri için kendilerine kat’i talimat verilmesini Başvekilimizin yüksek takdirlerinden beklemekte kendimizi haklı görürüz.
“Bu iş üzerine Murâkabe heyetimizin en faal âzâsından Muhterem Tokat Mebusu Nâzım Poroy’un nazarı dikkatini celbederek işin Ankarada tâkip ve tashihini rica ettik.
“Bu münasebetle Muhterem Nâzım Poroyun Büyük Millet Meclisinin 25 Mayıs 1944 İçtimaında Maarif Bütcesi müzakeresi esnasında (T. B. M. M. Zabt ceridesi s. 265) beyanatı okunmuş, ve gerek kendisinin, gerek Eski Eserlerin muhafazası hakkında aynı İctimada söz alan kıymetli arkadaşlarımız Dağlıoğlu, Dr. M. Şevki Uludağ ve merhum Naci Demirağ’ın nutuklarını da şükranla öğrenmiş olduk...”.
Galata Mevlevîhânesi avlu - hazîresinde bir ilkokul yapma işinin peşinden de Belediyenin Evlenme Dâiresi çıkmışdır; 1947 başlarında da Turing Kulüb Belleteninde şu satırlar okunur: “Evlenme Dâiresi yapılmak üzere, Belediyenin arsa olduğunu iddia ettiği Mevlevîhâne hazîresi sahasında, evvelce çıkan mezar taşlarından ve lâhidlerden başka, 1 Ekimden (1946) beri kazılan yerden, bir çukur dolusu kemikler ve kırık taşlardan maada, tamam kabir taşları da çıkmaktadır...”.
Belleten, tamam ve kitâbeli bu kabir taşlarının kimlere âid olduğunu da kaydediyor.
Galata Mevlevihânesi
(Resim: Nilgün Erdal)
Theme
Building
Contributor
Nilgün Erdal
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM110267
Theme
Building
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Nilgün Erdal
Description
Volume 11, pages 5912-5916
Note
Image: volume 11, page 5912
See Also Note
B.: İskender Paşa; B.: Galata Sarayı İçoğlanları Kışla - Mektebi; B.: Amicis, Edmondo de; cild 2; sayfa 782; B.: Atabinen, Reşid Safvet, cild 3, sayfa 1186
Theme
Building
Contributor
Nilgün Erdal
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.