Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
GALATA
Büyüksehir İstanbulun Haliç adını taşıyan limanının kuzeyindeki kısmının adı: Galata, ilk çağda o mevkide ayrı bir belde olarak kurulmuş ve yüzyıllar boyunca öyle yaşamış, gelişmişdir. Galatanın tarihçesi üzerine aşağıdaki satırları, Türk Ansiklopedisinde Prof. Semâvi Eyice tarafından yazılmış “Galata” maddesinden alıyoruz:
“İlk Çağın sonlarında burada Sykai (lâtince Sycae=İncirlik) adında bir yerleşme yeri bulunduğu biliniyor. Birinci Constantin (324 - 337) zamanında çevresine sur çekilen bu yer, İkinci Theodisius (408 - 450) zamanında büyük taht şehrinin XIII. bölgesi olmuşdur. Kiliseleri, forumu, hamamları, tiyatrosu ve limanı olan Galatada o sırada 431 büyük ev vardı.
“İstanbul halkı burayı kasdederken: Peran en Sykais (=karşı yakada Sykai’da) dediklerinden, buradaki Peran kelimesinin, sonraları Galataya verilen “Peyre”, “Pera” adlarının esası olduğu iddia olunur.
“İustinianos, 528 de burayı îmar ettirmiş, hattâ Galatayı “İustinianai” veya “Justinianopolis” olarak adlandırmışdır.
“Galata adının, buradaki süthânelerden dolayı gala, galaktos (=süt)’tan gelebileceği yolundaki açıklamalar kabul edilmez.
“Limanlarda yükleme, boşaltma yapılan inişli kıyı arazilerine verilen italyanca calata kalata ile; burada Galatia’lı bir kimsenin evi bulunduğundan Tou Galatou (=Galatia’lının yer...
⇓ Devamını okuyunuz...
Büyüksehir İstanbulun Haliç adını taşıyan limanının kuzeyindeki kısmının adı: Galata, ilk çağda o mevkide ayrı bir belde olarak kurulmuş ve yüzyıllar boyunca öyle yaşamış, gelişmişdir. Galatanın tarihçesi üzerine aşağıdaki satırları, Türk Ansiklopedisinde Prof. Semâvi Eyice tarafından yazılmış “Galata” maddesinden alıyoruz:
“İlk Çağın sonlarında burada Sykai (lâtince Sycae=İncirlik) adında bir yerleşme yeri bulunduğu biliniyor. Birinci Constantin (324 - 337) zamanında çevresine sur çekilen bu yer, İkinci Theodisius (408 - 450) zamanında büyük taht şehrinin XIII. bölgesi olmuşdur. Kiliseleri, forumu, hamamları, tiyatrosu ve limanı olan Galatada o sırada 431 büyük ev vardı.
“İstanbul halkı burayı kasdederken: Peran en Sykais (=karşı yakada Sykai’da) dediklerinden, buradaki Peran kelimesinin, sonraları Galataya verilen “Peyre”, “Pera” adlarının esası olduğu iddia olunur.
“İustinianos, 528 de burayı îmar ettirmiş, hattâ Galatayı “İustinianai” veya “Justinianopolis” olarak adlandırmışdır.
“Galata adının, buradaki süthânelerden dolayı gala, galaktos (=süt)’tan gelebileceği yolundaki açıklamalar kabul edilmez.
“Limanlarda yükleme, boşaltma yapılan inişli kıyı arazilerine verilen italyanca calata kalata ile; burada Galatia’lı bir kimsenin evi bulunduğundan Tou Galatou (=Galatia’lının yeri) sözünün Galata adının menşei olduğu yolunda daha inandırıcı hipotezler vardır.
“Galata adının, denize çıkıntı teşkil eden topraklara, burunlara verilen eski bir Thrak kelimesinden gelmiş olması da akla daha yakın bir teklifdir.
“İlk Çağ Galatasından bugün ortada hiç bir iz yokdur. Yalnız 1968 de Şişhânede Beşinci Yüzyıla âid olması muhtemel bir sarnıç kalıntısı bulunmuşdur ki, bu sarnıcın üstünde evvelce önemli bir yapı olduğuna ihtimal verilebilir.
“İkinci Tiberios (578 - 582) zamanında, Haliç’e girişi kontrol için, şimdiki Galata Yolcu Salonunun yakınında bir hisar (Kastelion ton Galatou) yaptırmışdı. Türk devrinde Kurşunlu Mahzen ismiyle anılan bu yapının bodrumu geç devirlerde Yeraltı Camii olmuşdur. Dördüncü Haçlı Seferi ordusu 6/7 temmuz 1203 de bu hisarı almışdır. Bizans devleti 1261 de ihyâ edildikden sonra, Halice girişi önleyen zincirin bir bağlandığı bu hisarı elinde tutmağa önem vermişdir.
“Galatanın hareketli tarihi, 1260 - 1261 Nymphaion (=Nif) anlaşması uyarınca Cenovalıların 1267 den itibâren buraya yerleşmesi ile başlar. Bu devrin başlangıcında Galatanın gerçek sâhibi gözüken Bizans Devleti, Cenova’ya bir imtiyaz bölgesi bağışlamış, fakat Galatanın etrafına sur yapma hakkını tanımamışdı. Mevcud kadim surlar yıktırılmış ve hisarda bir Bizans garnizonu bırakılmışdı. Cenovalılar XIV. Yüzyılda Galatadaki imtiyaz bölgelerini genişletirken, bâzı oldu bittilerle etrâfını surla çevirmişler ve 1349 da baskule (donjon) olarak Galata Kulesini yapmışlardır.
“Cenova’dan gönderilen bir podesta (temsilci, komiser) tarafından idâre edilen Galatanın sınırları devamlı olarak genişlemiş, bir italyan kolonisi, Boğazlar ve İstanbul ticâretine hâkim olarak zenginleşmişdir.
“Bizansdan ayrı bir poletika tâkib eden Galata, 1 haziran 1453 anlaşması ile Türk idâresine geçmekle beraber, Cenova, bu kolonideki haklarına yeniden sâhib olabileceğini sanmış, fakat Fatih Sultan Mehmed buradaki Cenova idâresine kesinlikle son vermişdir. San Paolo - San Domenico Kilisesi camie çevrilmiş (B.: Arab Camii, cild 2, sayfa 936 ve Galataya bir kadı tâyin edilmişdir (B.: Galata Kadılığı). Görevi sâdece Galatadaki katolik kiliselerini idâreden ibâret olan cemaat teşkilâtı ise 1682 ye kadar yaşamışdır.
(Fetihden sonra, Galatanın Cenovalılar yapısı sur ile çevrilmiş kısmının âsâyişi, İstanbulda olduğu gibi Yeniçerilere bırakılmışdı. XII. ve XIX. yüzyıl kaynakları Galatanın sur içindeki mahallelerinin âsâyiş ve inzibatına bakan yeniçeri ortalarının 25. ve 64. Ortalar olduğunu aydın, kesin olarak kaydeder. Galatanın Haliç boyunca uzanan kısmının, yalısında Türk Tersânesinin kurulduğu Kasımpaşa ile ötesinin ve gerilerinin idâre ve âsâyişi Kaptanpaşaya ve kalyonculara; Galatanın Liman ağzı boyunca uzanan kısmının, yalısında Türk Tophânesinin kurulduğu Tophâne, Salıpazarı ve Fındıklının idâre ve âsâyişi de Topcubaşı ağa ile topçulara bırakılmışdı).
“Hızla türkleşen Galatada daha 1476 da 592 rum, 332 frenk ve 62 ermeni evine karşılık 535 müslüman evi vardı. Sonraları Galata daha da türkleşmiş, bir yandan da çeşidli yabancılar gelip yerleşdiğinden Galata kozmopolit bir görünüş almışdır.
“Geçen yüzyılda, ticaret ve bâzı sanayi kollarına hâkim olan azınlıklar ile yabancılar Galatada çok artarak burada türklerin azalmasına ve şehrin türk karakterinin kaybolmasına sebeb olmuşlardır.
“XVI. Yüzyıldan itibâren arkasındaki Pera Bağlarında yerleşen yabancı elçilikler, bir yandan şimdiki Beyoğlu bölgesinin bir Avrupa şehri görünüşü almasını sağlamış, ayrıca çeşidli azınlıklar, rumlarla değişik mezhebde ermeniler ve museviler ve muhtelif inanç ve milliyetlerden topluluklar Galatada kiliseler ve kültür müesseseleri yapmışlardır.
“1509 depreminde çok zarar gören Galata 1660, 1682, 1715, 1746, 1762, 1794, 1831 ve 1870 de çıkan büyük yangınlarda da geniş zararlara uğramışdır.
“1732 de yapılan su şebekesi XIX. yüzyılda genişletilmişdir.
“İstanbulda Belediye Teşkilatı kurulurken büyük şehir belediye dâirelerine ayrılmış, ilk örnek dâire de Altıncı Dâire adı ile 1864 de Galatada kurulmuşdur.
“1875 yılına doğru Galatayı yer altından Beyoğluna bağlayan Tünel yapılmış, 1892-1897 arasında da Galatanın kıyılarına rıhtım inşâ edilmişdir (B.: Tünel; Galata Rıhtımı).
“Galata, 1955 den sonra yapılan istimlâklerle özelliklerini kaybetmişdir.
“Galatanın türk devrinden önceki başlıca tarihî eserleri Galata Kulesi, Arab Camii, Saint Benoit Manastırı ve kilisesidir. Kapu ve burclarında Cenova armaları bulunan Galata Surları 1864 den itibâren parça parça yıktırılmışdır.
“Türk devrinde Galatada önemli tesisler kurulmuşdur: Galata Sarayı, Galata Mevlevîhânesi, her ikisi.de Mimar Sinanın eseri Azebkapusu - Sokollu Camii (1577) ve Kılıçalipaşa Camii (1580), yine Sinanın eseri Rüstempaşa Hanı (1544 - 1550), dokuz kubbeli Galata Bedesteni, Yelkenci Hanı, 1936 da yıktırılan Galata Yeni Camii 1697, bir şaheser olan Salihasultan - Azebkapusu Çeşmesi (1732), Kuledibinde Bereketzâde Çeşmesi, Yolcu Salonu yakınında İsmailefendi Çeçmesi önemli anıdlardır (B.: Galata Sarayı; Galata Mevlevîhânesi; Azebkapusu Camii, cild 3, sayfa 1675; Azebkapusu Çeşmesi, cild 3, sayfa 1679; Bedesten, Galata Bedesteni, cild 5, sayfa 2361; Rüstempaşa Hanı; Yelkenci Hanı; Galata Yeni Camii; Bereketzâde Çeşmesi, cild 5, sayfa 2534, Kılıçalipaşa Camii).
“İş ve sanayi bölgesi olduğundan Galatada çok sayıda hamam da yaptırılmışdır (B.: Azebkapusu Hamamı, cild 3, sayfa 1683; Kılıçalipaşa Hamamı; Karaköy Hamamı; Kapuiçi Hamamı; Arabcamii Hamamı, cild 2, sayfa 947; Yamalı Hamam; Buğuluca Hamam, cild 6, sayfa 3098).
“Ayrıca, son devirde yapılmış avrupâî tipde hanlar da vardır ki bunlardan en muhteşemi, iddialı bir neo-bizans üslubunda Karaköy Palas denilen handır. “Galatadaki Cenova kolonisi, etrafı sur ile çevrilmiş bir kale içi idi, bu kalenin içi de duvarlarla dört bölgeye ayrılmışdı; birbirlerine iç kapularla bağlı idiler; fetihden önce bu bölgelerin her biri bir cenovalı asilzâdenin idaresinde idi. 1544 de İstanbula gelmiş fransız râhibi Jérom Maurand seyahatnâmesinde, kurulduğu tarihden Galatanın türkler eline geçdiği zamana kadar Galatada yaşamış Cenovalı asilzâde âilelerin isimlerini, Galata manastır ve kiliselerindeki kabirlerinden şöyle tesbit etmişdir: Grimaldi, Doria, Ross Jechi, Grilli, Pallavicini, Gentili, Vivaldi, Sauli, Marini, Negri, Negroni, Spinola, Gattani aileleri.
“Yine J. Maurand şunları yazıyor: “Galatadaki konakların hepsi Cenova mimarisine göre yapılmışdır. Bir kilisede katolik âyininde bulundum, Cenovalı senyörler de vardı ki en Giovanni Compiano idi... Galata Kalesinin dört cihete açılan dört büyük kapusu, biri Tersâne tarafında, biri deniz tarafında, biri Tophâne tarafında, biri de büyük kule yanındadır ki buradan bağlara, bağçelere, mezarlıklara gidilir... maiyetinde geldiğim Fransız Elçisi Rinson, seferde bulunan Sultan Süleymanın İstanbula dönüşüne kadar bir bağ konağında oturdu... Galatada top dökümhânesinin önünde kazıklarla yapılmış bir dalgakıran var, İstanbul tarafına giderken oradaki iskeleden kayığa binerdik... top dökümhânesinde elli kadar alman işçisi çalışıyordu... Galatada bütün hıristiyan memleketlerinden gelmiş senyörler ve tüccarlar var: venedikliler, cenovalılar, fransızlar, almanlar, ispanyollar, ingilizler ve (Avrupanın muhtelif memleketlerinden gelmiş) yahudiler...” (Semâvi Eyice).
XVII. Yüzyılın büyük yazarı Evliyâ Çelebi Galatada 18 islâm, 70 Rum, 3 Frenk, 2 Ermeni ve 1 Yahudi mahallesi bulunduğunu kaydediyor. Galata müslümanlarının çoğunun da İspanyadan gelmiş, Hıristiyanlara karşı kin besleyen Mübtecel (?) Tâifesi (Musevi dönmeleri) olduğunu ve Galatanın islâm mahallelerine asla gayri müslim sokmadıklarını söylüyor. Galatanın nüfusunu da 200,000 gayri müslim, 60,000 müslüman gösteriyor.
Evliyâ Çelebi zamanının Galatasını tasvir yolunda da şunları yazıyor: “Sur ile çevrilmiş Galata Kalesinin bir yanı denizdir, öbür yanlarında kale duvarlarının önünde derin ve geniş hendek vardır (B.: Galata Kalesi)... Hendek’in içinde gemi gomanaları, halat, ve palamarlarını bükerler... hendek’in kenarları serâpâ mezarlıkdır.. kale dışının deryâ tarafı çarşı pazardır.. camileri: Sokollu Mehmed Pasa Camii, Arab Camii, Yağkapanı Camii, Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii, Karaköy Camii.. birkaç da mescidi var, medrese ve dârülhadisi yokdur, imâreti yokdur, seksene yakın sibyan mektebi var... yetmiş (?) kadar kilise var, ermenilerin üç kilisesi, yahudilerin iki senagogu var... çarşı pazarı cümle 3080 dükkândır, 8 çarşısı, Yağ Kapanı ve Attarları var, Fatih Sultan Mehmedin yapdırttığı bir bedesteni var... dükkân sâhibleri ekseriyetle rum ve frenkdir.. deniz kenarında ve orta hisarda kat kat harabathâneler, meygedeler vardır ki her birinde beşer altışar yüz (?) fâsik iyşü işret edip hânende ve sâzendeler ile bir hay huy ederler ki tarif edilmez (B.: Galata Meyhâneleri) ...âdem canı, ruh gıdâsı, kuş sütü, Galatada ne arasan bulunur. Mübtecel şerbeti sofular için gaayet lezizdir... Galata, deryadan yokuş yukarı bir saatde çıkılır kat kat kâgir cenevizli binâlarıdır... yolları satranç vâri açılmış 1160 sokakdır. Kale dışında deniz kenarındaki büyük yol ile kale içinde Voyvoda Yolu, Arabcamii Yolu, Harbi Yolu, Kulekapusu Yolu kalabalık yollardır... şehirde bağ bağçe yoldur... Rüstempaşa Kervansarayı Mimar Sinan binâsıdır... Kürekcilerkapusu dışında Kalafatcı Odalarında Tersânede pâdişahın kadırgalarının kalafatcıları oturur, ikibin askerdir... Karaköykapusu dışında İstanbulağası Odaları vardır, bu odalarda cümle acemioğlanları sâkin olurki kol kayıkları ile Karadeniz Boğazına varınca odun gemilerinden kol akçesi alırlar, beyaz gömlekler giyip ayakda kürek çekerler... Hamamlarından Mehmedpaşa Hamamı, Karaköy Hamamı, Bokluca Buğuluca Hamamı... Galata kavmi dört fırkadır: gemiciler, tüccarlar, sanatkârlar, gemi marangozları ile kalafatcılar... ekser ehâlisi Cezâyirli esvabı giyerler... meyhânecileri Rum, satıcıları Ermeni, meyânecileri (muhabbet dellâlları) Yahudi, ulûfecileri (kötü gençleri) de yahudi beççeleridir, meyânecilerle ulûfecilerin işleri rezalettir... hasbeyaz fırancala ekmekci, şekerciler çarşısında miskli anberli hünkârlara lâyık şekerleri, baharlı helvası, baharlı simidi meşhurdur... şehrin havasının letâfetinden mahbub ve mahbubeleri çokdur... ehâlisi âlüfte megreb dervişan meslekdir, kış vakti oda sohbetleri hoş olur... Galata Limanı gaayet lâtif, sekiz rüzgârdan emin, kış vakti bin parça gemi lengerendaz olup yatar...”.
Yüzyıllar boyunca Galata ehâlisinin çoğunluğunu gayri müslim azınlıklar ile gayri müslim yabancılar teşkil etmişdi ve bu gözle görülür halde idi. Bu hal, ancak zamanımızda ve pek yakınlarda, 1940-1950 arasında kaybolmuşdur. O kozmopolit topluluğu Evliyâ Çelebi “Galata Kavmi” tâbirinde pek güzel ifâde etmişdir.
Galatanın yabancı gemiler mürettebatından kalabalık bir de misafir sekenesi vardı. O gemicilerin büyük çoğunluğu içkiye düşkün, cinsî sapık, veyahud gemide kadın mahrumiyeti ile kıvranır adamlardı. Galataya hapsedilmiş hırslarını tatmin için çıkarlar ve bilhassa rumlar arasından hem şıkırdımlarını hem de fâhişelerini rahatca ve bollukla bulurlardı. Önce “Baloz” denilen çalgılı içkili yerlerde eğlenilir (B.: Baloz, cild 4, sayfa 2065; Alafranga Baloz, cild 1, sayfa 576), sonra bir eve, bir otele gidilirdi (B.: Galata Otelleri). İstanbulda “Otel”de geçen asır içinde daha ziyâde bu ihtiyac için ilk defa Galatada açılmışdı. Bu da Galataya, “coşkun iyşü işret ve fuhuş yolunda yoğun ülfet ve muhabbet beldesi” kaftanını giydirmişdi. Galatanın böyle görünüşü yakın geçmişe kadar devam etmişdi, İkinci Abdülhamid devrinde asker okulları ile Dârüşşefaka talebesinin Galata sokaklarında dolaşmaları, cezası mektebden kovulmaya kadar varan bir suç olarak şiddetle yasaklanmışdı; umumî kanaat hâlinde idi ki, bir genc içkiyi, kumarı ve fuhşu Galatadan öğrenirdi.
Dârüşşefakadan yetişmiş olan Ahmed Rasim hatıraları arasında anlatıyor:
“Evlerimize gideceğimiz günler bizi toplar, tenbih ederlerdi:
— Galataya, Beyoğluna geçilmeyecek!... evi o semtde olanlar bile sokaklarında dolaşmayacak!...
“Arkadaşlardan bir Galatalı Ahmed vardı, ona sorardık:
— Sizin semt nasıl yerdir?
— Bizim semt mi?... çalgılar... davullar... tiyatrolar
— . . .
“Evic bir şarkı vardı:
Galatada güzel çokdur
Hiç birinde vefâ yokdur
Gel yanakdan güzel öptür
Elâdo elâdo ey çeşmi âhû..
“Galata!... Galata!... onu tarif edebilmek gaayetle güçdür. Nazarı iffet, orada, tramvaya veya arabaya binmekden maade doğru yol göremez. Fesadı ahlâk namına ne kadar seyyiât varsa herbiri için orada numuneler bulunur...”.
A. Rasim “Güzel Eleni” adındaki bir hikâyesinin ilk satırlarında da şunları yazıyor:” Sefâhet ve sefâletin en aşağısı Galatada toplanmışdır. Fuhşun en bayağı örnekleri buradadır, cinayet ve şenaatin saklandığı yerler buradadır...”.
Galatanın bu hâli çok daha eski edebî metinlerde de görülür. Onyedinci Yüzyılda yaşamış cemâl âşıkı bir derviş, büyük hattat, şâir ve bir mevlevî şeyhi Ahmed Fasih Dede Galatada bir meyhâne âleminden sonra iki baldırı çıplağın bıçaklarından canını zor kurtarmış (B.: Ahmed Dede, Fasih, cild 1, sayfa 350); Onsekizinci Yüzyıl şâirlerinden Kırımlı Lütfullah Tatar Lütfi de Galata meyhâneleri müdavimlerinden idi, baldırı çıplaklar tarafından Fasin Ahmed Dede gibi o da tâkib edilmiş ve Kasımpaşada öldürülmüşdü. Galata Meyhâneleri ve Galata Civanları üzerine divanlarda pek çok kayde rastlanır (B.: Lütfi, Tatar; Galata Cıvanları).
1814 - 1815 arasında tanzim edilmiş bir Bostancıbaşı Defterinde (B.; Bostancıbaşı Defterleri, cild 6, sayfa 2979) Galatanın yalı boyundaki binâları, Tersâne tarafındaki Meyyit İskelesinden (Unkapanı Atatürk Köprüsünün Galata yakasına bağlandığı nokta) Tophâne İskelesine (Unkapanı - Atatürk Köprüsünün Galata yakasına bağlandığı nokta) Tophâne İskelesine doğru sâhiblerinin isimleri ile kaydedilmişdir; Galatanın sâdece yalı boyunun ne kadar kesif bir iş ve zanaat yeri olduğu aydın olarak görülmektedir. Kaydettiğimiz sınır içinde bu yalı boyunda, toplu bir çarşı bünyesinde kurulmuş terzi, halatcı, yağcı, gemi makaracısı, balık tuzlayıcı, yirmiden fazla kayıkhâne, kırk kadar kahvehâne, mahzenler, dört cami, “Kurşunlu Mahzen Kasrı” adı ile bir kasır, ondan fazla kayık iskelesi, “Kereste Gümrüğü” ve “Galata Gümrüğü” isimleri ile iki gümrük, bir kalafat yeri, kayık yapıcı dükkân - marangozhâneleri, deniz kenarında bir kaç yahudhâne, oda oda kiralanır musevilere mahsus apartıman, bir mikdar da musevi evleri görülür (B.: cild 6, sayfa 2986).
Prof. Semâvi Eyice: “Galata, 1955 den sonra yapılan istimlâklerle özelliklerini kaybetmişdir” diyor. Bir hakikatin ifâdesidir. Zamanımızdaki Galatanın artık, İstanbulun herhangi bir semtinden farkı kalmamışdır. 1955 den sonrası son ve kesin değişmedir. Eski Galatanın, geniş, genişce yollar için yapılan istimlâklerle değişmesi, bir asır önce, 1857 den sonra başlar, köprü başının ve Karaköy Meydanının açılması ile. Aşağıdaki satırları bu hususda kurulmuş bir komisyonun raporundan alıyoruz:
“Galatanın birçok yerleri, bilhassa denize yakın olan tarafları güneş görmez ve hiç hava almaz küçük küçük sokaklardan ibâret olup hepsi mefâsid ocağın ve hırsız yatağıdır... ilk ıslah edilecek yer köprü başıdır... köprüden gelen Karaköy Kapusundan geçecek; kapunun içi iki araba değil, iki hayvan geçemeyecek kadar dar bir sokakdır... kale içi de karmakarışıkdır... böyle yerlerde geniş sokaklar yangınlardan sonra açılıyor... Gatalada ise hep taş binâlardır... istimlâk ile yıkdırılması zaruridir...”.
Zamanımızın Galatası tarihî şahsiyetini tamamen kaybetmişdir; yeni yapılan koca koca binâlar, aralarında ahenksiz, zevksiz, bilgisiz serpilmiş cılız, güdük, hattâ sefil yapılar çirkinlik âcûbeleridir; Galatanın göbeği diyebileceğimiz Karaköy Meydanında âdetâ sergilenmişlerdir.
Mülki teşkilâtda Galata, Beyoğlu Kazâsının (kaymakamlığının) Altı nâhiyesinden biridir (Diğerleri: Beyoğlu Merkez, Kasımpaşa, Hasköy, Şişli ve Taksim nahiyeleri); 10 mahalle olup isimleri şunlardır: Yenicami, Arabcamii, Emekyemez, Bereketzâde, Kemankeş Kara Mustafa Paşa, Müeyyedzâde, Hacı Mimi, Kılıçalipaşa, Pürtalâşhasanefendi, Ömeravni (B.: 1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 15).
Sık rastlanır garâbetlerdendir, son zamanlarda nâhiyenin adı değiştirilmiş, “Karaköy” olmuşdur, fakat halk ağzında yine Galata adı kullanılır. 1965 sayımında nâhiyenin nüfusu 34 000 kişi idi, Anadoludan İstanbula hicret göçünün pek arttığı bu yıllarda Galata nüfusunun da artmış olacağı muhakkakdır.
“Galata, İstanbul şehrinin dükkân, mağaza, banka ve başka ticâret ve iş yerlerinin toplandığı en canlı ve kalabalık semtlerinden biridir” (Türk Ansiklopedisi).
Tema
Yer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM110241
Tema
Yer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 11, sayfalar 5882-5886
Bakınız Notu
B.: Arab Camii, cild 2, sayfa 936 ve Galataya bir kadı tâyin edilmişdir B.: Galata Kadılığı; B.: Tünel; Galata Rıhtımı; B.: Galata Sarayı; Galata Mevlevîhânesi; Azebkapusu Camii, cild 3, sayfa 1675; Azebkapusu Çeşmesi, cild 3, sayfa 1679; Bedesten, Galata Bedesteni, cild 5, sayfa 2361; Rüstempaşa Hanı; Yelkenci Hanı; Galata Yeni Camii; Bereketzâde Çeşmesi, cild 5, sayfa 2534, Kılıçalipaşa Camii; B.: Azebkapusu Hamamı, cild 3, sayfa 1683; Kılıçalipaşa Hamamı; Karaköy Hamamı; Kapuiçi Hamamı; Arabcamii Hamamı, cild 2, sayfa 947; Yamalı Hamam; Buğuluca Hamam, cild 6, sayfa 3098; B.: Galata Kalesi; B.: Galata Meyhâneleri; B.: Baloz, cild 4, sayfa 2065; Alafranga Baloz, cild 1, sayfa 576; B.: Galata Otelleri; B.: Ahmed Dede, Fasih, cild 1, sayfa 350; B.: Lütfi, Tatar; Galata Cıvanları; B.; Bostancıbaşı Defterleri, cild 6, sayfa 2979; B.: cild 6, sayfa 2986; B.: 1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 15
Tema
Yer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.