Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
FUAD BEY (Keçecizâde Reşad)
Tanzimat devrinin ünlü veziri Keçecizâde Mehmed Fuad Paşanın torunu, Keçecizâde Nâzım Beyin oğlu; İstanbulun fikir ve sanat hayatında seçkin ve kibar sîmâ, Osmanlı Tarih Encümeninin (Enstitüsünün kurucu âzalarından, İstanbul Evkaf Müzesinin (Türk - İslâm Eserleri Müzesinin) kurucu müdürü; dedesinin büyük bir karışıklığı yatışdırmak üzere favkalâde memuriyetle Lübnanda bulunduğu sırada 1277 de (M. 1860-1861) Beyrutda doğdu, hususi bir ilk tahsil gördü, kısa bir müddet Galatasarayı Sultânisinde okuyarak tahsilini tamamlamak üzere Parise gönderildi; Avrupadan dönüşünde sadâret mektûbî kaleminde kâtiplikle devlet hizmetine girdi, 1295 (M. 1878) de henüz 18 yaşında iken Roma elçiliği ikinci kâtibliği ile hâriciye hizmetine geçdi, bir müddet sonra yine ikinci kâtiblikle Viyanaya gönderildi, iki sene kadar orada kalarak İstanbula döndü, Hariciye Nezâretinde şube müdürlüğü yapdı, 1885 - 1886 arasından Şurâyî Devlet (Danıştay) âzâsı tayin edildi ve yirmi yıldan fazla o yüksek memuriyetde kaldı 1909 da emekliliğini isteyerek ömrünü dost ve ahbab sohbetleri, zengin kütübhânesinde okumak, sanat eseri ile uğraşarak ve Türkiyede ilim ve sanat teşekküllerinde ve müesseselerinde çalışmakla geçirdi. İstanbul Muhibleri (İstanbulu Sevenler) Cemiyetini kurdu ve orada topladığı aydın kişilerle Türkiy...
⇓ Devamını okuyunuz...
Tanzimat devrinin ünlü veziri Keçecizâde Mehmed Fuad Paşanın torunu, Keçecizâde Nâzım Beyin oğlu; İstanbulun fikir ve sanat hayatında seçkin ve kibar sîmâ, Osmanlı Tarih Encümeninin (Enstitüsünün kurucu âzalarından, İstanbul Evkaf Müzesinin (Türk - İslâm Eserleri Müzesinin) kurucu müdürü; dedesinin büyük bir karışıklığı yatışdırmak üzere favkalâde memuriyetle Lübnanda bulunduğu sırada 1277 de (M. 1860-1861) Beyrutda doğdu, hususi bir ilk tahsil gördü, kısa bir müddet Galatasarayı Sultânisinde okuyarak tahsilini tamamlamak üzere Parise gönderildi; Avrupadan dönüşünde sadâret mektûbî kaleminde kâtiplikle devlet hizmetine girdi, 1295 (M. 1878) de henüz 18 yaşında iken Roma elçiliği ikinci kâtibliği ile hâriciye hizmetine geçdi, bir müddet sonra yine ikinci kâtiblikle Viyanaya gönderildi, iki sene kadar orada kalarak İstanbula döndü, Hariciye Nezâretinde şube müdürlüğü yapdı, 1885 - 1886 arasından Şurâyî Devlet (Danıştay) âzâsı tayin edildi ve yirmi yıldan fazla o yüksek memuriyetde kaldı 1909 da emekliliğini isteyerek ömrünü dost ve ahbab sohbetleri, zengin kütübhânesinde okumak, sanat eseri ile uğraşarak ve Türkiyede ilim ve sanat teşekküllerinde ve müesseselerinde çalışmakla geçirdi. İstanbul Muhibleri (İstanbulu Sevenler) Cemiyetini kurdu ve orada topladığı aydın kişilerle Türkiye Turizm meselesini kurucu müdürü oldu ve bu vazifede kaldığı müddetce devletden maaş almadı, işini fahrî olarak gördü; Osmanlı Tarih Encümeninin kurulmasını fikrini ortaya atarak onu da tahakkuk ettirdi ve o encümenin kurucu üyelerinden biri oldu.
Türk sanat eserleri toplayıcısı, antika meraklısı idi, el örgüsü çorablardan, keselerden, nakışlı çevrelerden, yazmalardan, çatmalardan, muşamba el fenerlerinden, çeşmibülbüllere, çini tabak, kâse, vazolara, gümüş ve altın kuyumculuk işlerine varınca zengin bir koleksiyon yapdı, taplolar topladı, el yazması kıymetli kur’anlar, kitablar, levhalar topladı; evi âdetâ bir müze oldu ve o zenginlik içinde de bir sanat ve edebiyat mahfili oldu.
Pek genc yaşında ölen babası Nâzım Bey gibi çok şişmandı, sokağa nâdir çıkabildiği için yârânını evinde toplardı. Kendisini yakından tanımış, Tarih Encümeninde beraber çalışmış vak’anüvis Abdürrahman Şeref Bey: “Zâdegân terbiyesi ile büyümüşdü; ikramı sever, eli açık, sohbeti tatlı, sözleri nüktelerle dolu, en güzel ve makbul sıfatları toplamış bir zât idi; çok geniş ansiklopedik bilgiye sahibdi, kolay konuşur, sözlerini fıkralarla, tarihi malumat ile, şiirlerle süslerdi. Türk sanat eserleri üzerinde ise hem derin bilgi sahibi, hem de onların çılgın bir toplayıcısı idi. Meşrutiyet padişahı Sultan Reşada kendisini o kadar sevdirmişdi ki şişmanlığı dolayısı ile saraya sık gelememesinden üzüntü duyardı. Şişmanlığı dolayısı ile en büyük üzüntü ise kendi içinde idi, memleketini dolaşarak âbidelerimizi görememe ızdırabını sık sık açıklar, hatta İstanbulu gezememekden yakınırdı; mecburi az yemekden de şikâyet ederdi..” diyor.
5 şevval 1339 da (12 haziran 1921) vefat etti; Keçecizâde ailesinin kökü Konyalıdır, tarikata girip derviş olmamışlar ama hepsi Mevlevî muhibbi olmuşlardı, Reşad Fuad Bey de Yenikapu Mevlevîhânesinde babasının yanına defnedildi (B.: Salih Efendi, Keçecizâde Mehmed; İzzet Molla, Keçecizâde; Fuad Paşa, Keçecizâde Mehmed).
Keçecizâde Reşad Fuad Bey
(Resim: S. Bozcalı)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM110193
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 11, sayfalar 5841-5842
Not
Görsel: cilt 11, sayfa 5842
Bakınız Notu
B.: Salih Efendi, Keçecizâde Mehmed; İzzet Molla, Keçecizâde; Fuad Paşa, Keçecizâde Mehmed
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.