Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
FOTOĞRAF, FOTOĞRAFHÂNELER
Fotoğraf usulü ile resim çıkarma 1829 da Fransız kimyageri Nicéphore Niepce (1765 - 1833) ve Fransız artisti Louis Daguerre 1789 - 1851 tarafından bulundu.
Bu sanatın İstanbul’a dolayısiyle Türkiyeye ne zaman girdiğini ve ilk fotoğrafların kimler tarafından çekildiğini kesin olarak tesbit edemedik, fakat icadından sonra çok geçikmemiştir.
Serasker Husrev Mehmed Paşa 1830 da, fotoğrafın icadından bir sene sonra köleleri olan ve yaşları 12 ile 15 arasında dört çocuğu Fransaya tahsile yollamışdı. Başlarına koyduğu adamına verdiği emirle isimleri Hüseyin, Ahmed, Edhem ve Abdüllâtif olan bu çocukların 1831- 1832 de Parisde bir grup resmini çıkarttı, resmin üst tarafına da devrin padişahı İkinci Sultan Mahmud’un turasını yine fotoğraf usulü ile nakşettirerek İstanbul’a yollanan kopyalarından birini padişaha verdi (B.: Edhem Paşa, Sakızlı İbrahim; cild 9, sayfa 4917). İşte bu resim memleketimize fotoğraf usulü ile çekilmiş ilk resim olarak girmiştir. Resmi çok beğenen ve çocukların Fransadaki tahsil masraflarını üzerine alan İkinci Sultan Mahmud’un fotoğraf sanatına karşı da büyük ilgi göstermiş olacağı da muhakkakdır. Türkiyede fotoğraf sanatının o aydın hükümdarın ilgisinden görülen himaye ile ve her halde Sultan Mahmud’un ölümünden, 1839 dan önce başlamış olacağını kuvvetle tahmin ed...
⇓ Read more...
Fotoğraf usulü ile resim çıkarma 1829 da Fransız kimyageri Nicéphore Niepce (1765 - 1833) ve Fransız artisti Louis Daguerre 1789 - 1851 tarafından bulundu.
Bu sanatın İstanbul’a dolayısiyle Türkiyeye ne zaman girdiğini ve ilk fotoğrafların kimler tarafından çekildiğini kesin olarak tesbit edemedik, fakat icadından sonra çok geçikmemiştir.
Serasker Husrev Mehmed Paşa 1830 da, fotoğrafın icadından bir sene sonra köleleri olan ve yaşları 12 ile 15 arasında dört çocuğu Fransaya tahsile yollamışdı. Başlarına koyduğu adamına verdiği emirle isimleri Hüseyin, Ahmed, Edhem ve Abdüllâtif olan bu çocukların 1831- 1832 de Parisde bir grup resmini çıkarttı, resmin üst tarafına da devrin padişahı İkinci Sultan Mahmud’un turasını yine fotoğraf usulü ile nakşettirerek İstanbul’a yollanan kopyalarından birini padişaha verdi (B.: Edhem Paşa, Sakızlı İbrahim; cild 9, sayfa 4917). İşte bu resim memleketimize fotoğraf usulü ile çekilmiş ilk resim olarak girmiştir. Resmi çok beğenen ve çocukların Fransadaki tahsil masraflarını üzerine alan İkinci Sultan Mahmud’un fotoğraf sanatına karşı da büyük ilgi göstermiş olacağı da muhakkakdır. Türkiyede fotoğraf sanatının o aydın hükümdarın ilgisinden görülen himaye ile ve her halde Sultan Mahmud’un ölümünden, 1839 dan önce başlamış olacağını kuvvetle tahmin ediyoruz. İstanbul’da fotoğrafla ilk resimlerin de amatörler, daha yerinde tâbirle, kibar ve zengin meraklılar tarafından çekilmiş olacağını zannediyoruz.
Avam arasındaki İslâm geleneğinde mahlûkat ve bilhassa insan resmi, sureti nakşetmek günah telâkki edilmişti. Fakat unutmamalıdır ki Türk minyatür ressamları, sahnelerdeki figüran vücud ve yüzlerinden başka padişahların, şehzadelerin, vezirlerin ve hattâ ilmiyeye mensub ünlü kişilerin portrelerini yapmışlardı, İstanbul’a, Türkiyeye gelen Avrupalı ressamlar da Türk hayatı üzerine resimler çizerlerken padişahların, şehzâdelerin, ünlü kişilerin portrelerini yapmışlardır. Bu ressamların öncüsü de daha XV. asırda Fatih Sultan Mehmedin portresini yapan Bellini olmuşdu. İkinci Sultan Mahmud ise kendi resmini taşıyan bir nişan ihdas etmiş ve “Tasviri Hümâyun Nişanı” adı verilen bu nişanı en sadık bildiği devlet erkân ve ricalinin boyunlarına kendi eliyle takmışdı. Onun içindir ki resmin günah oluşu mahdud bir zümrenin ağzında kalmışdı. Rahatca kaydedebiliriz, resim, avam arasında da rağbet göregelmekte idi. Meselâ son yeniçerilerden Çardak Kolluğu çorbacısı ve bir halk şairi olan Galatalı Hüseyin Ağa bir destanında bir frenk ressamına sevdiği bir gencin resmini yaptırttığını söylemektedir.
Fotoğraf da böyle olmuşdur. Müteşebbisler çıkıp da bir ücret karşılığı fotoğraf ile resim çekmeye başlayınca, halk, resmini çıkartmakta tereddüt etmemiştir. Bilinen ilk müteşebbis 1845 senesinde Parisden İstanbul’a gelen M. Naya adında bir Fransız olmuşdur; Ceridei Havâdis Gazetesinin 2232 sayılı nüshasında şu haber ilânı vardır:
“Bu defa Parisden Âsitâneye gelmiş olan ressam M. Naya fotoğrafiye tâbir olunan ve insan sûreti tersiminde fevkalâgaaye mâhir ve aynı ile benzetmekte bilâkusur olup hini tasvirinde güneşe dahi muhtaç olmayarak karşısındaki adamın suretini birkaç saniye zarfında çıkaracağı ve bugün sabahleyin saat onikiden akşam saat onikiye kadar icrâ edeceği resmin ziynet ve cesametine göre bahası 60 kuruşdan 100 kuruşa kadar, birkaç kişi beraber tasvir olunduğu takdirde pazarlık olunacağı ve merkumun mahalli Beyoğlunda Doğruyolda Mosko Sarayı (Rusya Elçiliği) karşısında olmakla oradan sual kılınacağı istek edenlere ihbar olunmuştur”.
Kibar amatör fotoğraf meraklılarının faaliyeti ve bu Fransızın ilk defa olarak bir ücret karşılığı resim çekmesi bilhassa Ermeni ve Rum azınlıklarından işgüzar kişilere fotoğrafçılıkla para kazanma yolunu ilham etmiştir. Fakat İstanbul’da ilk fotoğrafhânelerin 1853 - 1854 Kırım Harbi yıllarından sonra açılmış olacağını tahmin ediyoruz. İlk fotoğrafhânelerin de, kendilerini besleyecek orta tabakadan ve hattâ ayak takımından müşteri bulmakta güçlük çekmemişlerdir. Geçen asır sonlarında yaşamış kalender halk şairi Üsküdarlı Âşık Râzi, yakın dostluk kurduğu ve çoğu ayak takımından pek çok gencin fotoğraflarını çıkartmıştır ki, hepsi gündüz kâğıdına basılmış olan bu resimlerin zamanla solmuş, mübhem birer hayal haline gelmiş kopyaları şairin evrakı metrûkesi arasında görülmüştür.
Kibarın ve ricâlin ve onların aileleri erkân ve efradının resimlerini çeken ilk büyük fotoğrafhâneler Sultan Abdülaziz devrinde açılmıştır. Bunların en meşhurları da Abdullah Biraderler, Karakaş Birâderler, Gülmez Birâderler ve Gargapulo Fotoğrafhâneleri olmuştur (B.: Abdullah Birâderler, cild 1, sayfa 36; Karakaş Birâderler; Gülmez Birâderler; Gargapulo). Abdullah Birâderlere resmen “Ressamı Hazreti Pâdişâhî” ve “Fotoğrafii Hazreti Pâdişâhî” unvanları verildi.
Bu fotoğrafhâneleri İkinci Abdüllhamid zamanında Sebah - Joaillier Fotoğrafhânesi, Febüs Fotoğrafhânesi, Andriyomenos Fotoğrafhânesi, Apollo Fotoğrafhânesi takib etti (B.: Febüs Fotoğrafhânesi, cild 10, sayfa 5598; Andriyomenos Fotoğrafhânesi, cild 2, sayfa 852; Sebah - Joaillier Fotoğrafhânesi; Apollon Fotoğrafhânesi, cild 2, sayfa 887).
Andriyomenos Fotoğrafhânesinin hususiyeti İstanbul tarafında, Bayazıdda açılmış ilk büyük fotoğrafhâne olmasıdır.
Meşrutiyet devrinin İstanbul tarafında meşhur büyük fotoğrafhânesi Babıâli (Ankara) Caddesinde şimdiki Vilâyet Konağı karşısında açılmış olan Resne Fotoğrafhânesi oldu. Bu fotoğrafhânenin hususiyeti de sâhibi Türk ilk büyük fotoğrafhâne olmasıdır.
Daha sonra açılan büyük fotoğrafhâneler Kanzler ve Vaynberg fotoğrafhâneleridir; onları da Cumhuriyet devrinin ilk yıllarında Foto Süreyya, daha sonra Othmar Fotoğrafhânesi tâkib etti.
İkinci Sultan Abdülhamid devrinde bu padişahın fotoğrafa verdiği fevkalâde ehemmiyet üzerine bu sanatın memleketimizde sür’atli bir gelişme devri idrak ettiği muhakkaktır. İkinci Sultan Abdülhamid:
1 — Hemen bütün donanma gemilerinin, askerî müessese ve fabrikaların;
2 — Üniformalan ile ordu ve donanma ve hassa alayları efradının;
3 — Zamanında devlet eliyle yapılmış bütün binaların, mekteplerin, karakolların;
4 — İstanbul’daki cami ve mescidlerin;
resimlerini çektirmiştir ki, bu fotoğraf albomları zamanımızda Üniversite kütübhânesinde bulunmaktadır. Bu fotoğraf albomları arasında iki tanesi ise pek müstesna bir kıymet taşır:
İkinci Abdülhamid yirmibeşinci cülus senei devriyesinde çok sınırlı bir af düşünmüş, memleketin bütün cezaevlerindeki mahkûmların üçer, beşer, altışar kişilik gruplar halinde boy resimlerini çektirtmiş, mahkûmların isimleri, suçları ve mahkûmiyet müddetleri de yazılarak padişaha arzedilen bu albomlardan, sınırlı affını, mahkûmların yüzlerini de görerek yapmışdı. Cezaevlerinin, her tabakadan insanları toplayan müesseseler olduğu düşünülürse, bu albomların o devrin halk kılık ve kıyafeti bakımından çok kıymetli bir vesika olduğu muhakkaktır.
İkincisi bir tiyatro albomudur. Sultan Abdülhamid zamanında oynanan bazı piyeslerin muhtelif sahnelerinin resimlerini çektirtmiştir. Sanatkârların isimleri maalesef kaydedilmemişdir; resimlerinden o sanatkârları tanıyabilecek kimseler de kalmamış gibidir. Buna rağmen, bu albom tiyatro tarihimiz için çok kıymetli bir vesikadır.
Padişahın bu alâkasına rağmen, hükümet, fotoğrafın bilhassa zabıta ve asayiş bakımından kıymetini gereği gibi değerlendirememiştir. İstanbul zabıtasında fotoğraflı bir polis arşivi ve vatandaşların hüviyet cüzdanlarına fotoğraf yapıştırılması ancak Cumhuriyet devrinde tahakkuk etmiştir.
Fotoğrafçılığın turizm bakımından önemini ilk ele alan müesseseler Gargopulo Fotoğrafhânesi ile Sebah-Joaillier Fotoğrafhânesi olmuştur. Birincisi İstanbul esnafının türlü kılık ve kıyafetde resimlerini, ikincisi de İstanbul’un muhtelif manzaralarının, âbidelerinin resimlerini çekmişler ve bilhassa yabancılara İstanbul hatırası olarak satmışlardır.
İstanbul’un büyük fotoğrafhânelerinin arşivleri, tarihimiz bakımından muhakkak ki kıymetlerine baha biçilmez vesikalar hazinesi idi. Abdullah Biraderler, Karakaş Biraderler, Gülmez Biraderler, Febüs, Gargapulo fotoğrafhânelerinin negatif cam arşivleri tamamen dağılmış, kaybolmuştur. Yalnız Sebah-Joaillier arşivi halen Sebah Fotoğrafhânesinin halefi olan İsmail İnsel’in elindedir; kıymeti verilerek korunmakta olduğunu tahmin etmiyoruz. Andriyomenos arşivi de zannediyoruz ki durmaktadır.
Memleketimizde fotoğrafçılığın yayılmasına ve gelişmesine basının da büyük hizmeti olmuştur. Türkiyede fotoğraf neşreden resimli mecmuaların öncüleri Malûmat ve Servetifünun olmuştur. Her ikisinin de zengin ve kıymetli arşivleri yok olmuştur. Günlük gazetelerden de ilk resim koyan gazeteler, Ebüzziyâzâde Velid Beyin Tasfiriefkâr ve Tevhidiefkâr gazeteleridir, Ebüzziyâzâdelerin zengin ve kıymetli arşivi de dağılmış, yok olmuştur. Bütün bu kayıplar tarihimiz için çok acıdır.
Bugün için İstanbul’un günlük hayatında en faal fotoğrafçılar, hepsi sanatının ehli, ustası olan basın ve ajans fotoğrafçılarıdır. Fakat bu sanatkârların da çektikleri resimlerin istikbaldaki değerini düşünerek ellerindeki negatiflerin alfabetek bir tasnifle bir arşiv vücuda getirmiş olduklarını zannetmiyoruz.
İstanbul telefon rehberinde yüzden fazla fotoğrafhânenin adı vardır; telefonu olmayan fotoğrafhânelerin bu rakamın en az on misli olduğu tahmin edilebilir.
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM110156
Theme
Other
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 11, pages 5823-5826
See Also Note
B.: Edhem Paşa, Sakızlı İbrahim; cild 9, sayfa 4917; B.: Abdullah Birâderler, cild 1, sayfa 36; Karakaş Birâ-derler; Gülmez Birâderler; Gargapulo; B.: Febüs Fotoğrafhânesi, cild 10, sayfa 5598; Andriyomenos Fotoğrafhânesi, cild 2, sayfa 852; Sebah - Joaillier Fotoğrafhânesi; Apollon Fotoğrafhânesi, cild 2, sayfa 887
Theme
Other
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.