Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
FONOGRAF
“Ses” ve “Yazı” anlamlarında iki yunanca kelimeden yapılmış olan bu mürekkeb ismin batı dillerinde yazılış şekli “Phonographe” dır; önce Fransız Charles Cros tarafından düşünülmüş, fakat ilk defa olarak Amerikalı ünlü mûcid Edison tarafından yapılmış; sesi kayıd ve zabteden, sonra istenildiği zaman o sesi aynen tekrarlayan meşhur âlet; ne münâsebetle ve kimin tarafından konduğunu tesbit edemedik, bizde bu âlete sonradan “Gramofon” adı verilmişdir.
İcâdından sonra sür’atle gelişerek çeşitli şekilleri yapılmışdır.
İlk fonograflarda ses, bagalitden silindirler (kovanlar) üzerine alınıp kaydedilmiş, tesbit edilmişdi. Âletin prensibi ve teknik bünyesinin izah ve târifi bu ansiklopedinin konusu dışındadır.
Fonografın kovanlı ilk modellerinde âletle tekrarlanan ses, âlete bağlanmış lâstik borular ucundaki küçücük mikrofonların kulaklara takılması suretiyle dinlenirdi. Âlete böyle birkaç mikrofon bağlanır ve bir kovandaki ses tekrarlanır, çalınırken birkaç kişi tarafından dinlenebilirdi.
İstanbul’a ilk fonograf, İkinci Sultan Abdülhamid devrinin sonlarına doğru, 1885 - 1890 arasında gelmişdir ve gazetelerde “Bank Nüvis”, “Sadâ Nüvis” gibi isimler verilmiş ise de, halk tarafından benimsenmemiş, asıl adı olan Fonograf ismi ile anılmışdır, ve hemen tezine, fonograf kovanlarına türkçe şarkıl...
⇓ Devamını okuyunuz...
“Ses” ve “Yazı” anlamlarında iki yunanca kelimeden yapılmış olan bu mürekkeb ismin batı dillerinde yazılış şekli “Phonographe” dır; önce Fransız Charles Cros tarafından düşünülmüş, fakat ilk defa olarak Amerikalı ünlü mûcid Edison tarafından yapılmış; sesi kayıd ve zabteden, sonra istenildiği zaman o sesi aynen tekrarlayan meşhur âlet; ne münâsebetle ve kimin tarafından konduğunu tesbit edemedik, bizde bu âlete sonradan “Gramofon” adı verilmişdir.
İcâdından sonra sür’atle gelişerek çeşitli şekilleri yapılmışdır.
İlk fonograflarda ses, bagalitden silindirler (kovanlar) üzerine alınıp kaydedilmiş, tesbit edilmişdi. Âletin prensibi ve teknik bünyesinin izah ve târifi bu ansiklopedinin konusu dışındadır.
Fonografın kovanlı ilk modellerinde âletle tekrarlanan ses, âlete bağlanmış lâstik borular ucundaki küçücük mikrofonların kulaklara takılması suretiyle dinlenirdi. Âlete böyle birkaç mikrofon bağlanır ve bir kovandaki ses tekrarlanır, çalınırken birkaç kişi tarafından dinlenebilirdi.
İstanbul’a ilk fonograf, İkinci Sultan Abdülhamid devrinin sonlarına doğru, 1885 - 1890 arasında gelmişdir ve gazetelerde “Bank Nüvis”, “Sadâ Nüvis” gibi isimler verilmiş ise de, halk tarafından benimsenmemiş, asıl adı olan Fonograf ismi ile anılmışdır, ve hemen tezine, fonograf kovanlarına türkçe şarkılar, saz eserleri, nutuklar tesbit edilmişdir; bir fonograf mâkinası tedârik edemeyenler için de, iş bilir kimseler tarafından sokaklarda, meydanlarda bir ücret karşılığı dinletilmişdir. Çankırılı Hacışeyhoğlu Ahmed Kemal Bey merhum, İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği hâtıra notları arasında şunları yazıyor:
“İstanbul’a ilk fonograf 1890 da gelmiş olacakdır, ben ilk defa 1314 senesi sonlarında (1897) dinledim. Lâstik boruların uçlarındaki memeler kulak deliğine sokularak dinlenirdi. Beş kişi birikinceye kadar beklenirdi ve bir silindiri 100 para verilirdi ki o zamanlar mühimdi. Ben 5 kuruş verdim, Abdülezel Paşa ile Yavuz Sultan Selimin nutuklarını dinledimdi (B.: Abdülezel Paşa, cild 1, sayfa 78); bu iki nutuk için Galatasaray jimnastik muallimi olan Faik Beyin söylediğini duymuşdum (B.: Faik Bey, idmancılar Şeyhi, cild 10, sayfa 5494)”.
Şemseddin Sâmi Beyin 1881 de basılmış “Kaamûsi Fransevî” isimli fransızcadan türkçeye lûgatında fonograf için “Nev îcad âlet” deniliyor.
Dinlenmesi pratik olmayan silindir (kovan) lardan sonra sesler plâklar üzerinde tesbit edildi ve kulaklıkların yerini de sesi yayan mâdenî büyük borular kondu. Bir müddet sonra borulu fonografların da modası geçdi, âlet kapaklı bir çanta şeklini aldı, evler için zarif dolaplar şeklinde olanları yapıldı. “Petit Larousse” da Phonographe maddesinin yanında çanta şeklinde bir resmi konmuşdur, o lûgatda ve Ş. Sâmi Beyin lûgatında Gramofon kelimesi yoktur.
Büyük madenî borulu fonograflar, gramofonlar İstanbul kahvehânelerinin yakın geçmişde adetâ bir süsü ve hattâ müşteri celbeder bir saz ve söz âleti idi. Plâkları mahdud, en çok dört, beş plâk, altlı üstlü on terennüm, çoğu da gazel, sabahın erken saatlerinde çalmaya başlarlar, kahveyi kapayıncaya kadar devam ederlerdi. Ayak takımı arasında da: “Unkapanındaki arabacıların kahvesine gidelim, gazelleri çok güzel..”, “Galatada Giyikli Kahveye gidelim, Hâfız Sâminin gazeli var..”, “Dün Hasköyde kayıkçıların kahvesinde idim, Tanbûrî Cemil Beyi dinlemek için..” gibi lâflar edilirdi.
Zamanımızda yerini radyolar aldı.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM110144
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 11, sayfalar 5814-5815
Bakınız Notu
B.: Abdülezel Paşa, cild 1, sayfa 78; B.: Faik Bey, idmancılar Şeyhi, cild 10, sayfa 5494
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.