Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
FLORYA
İstanbul’un Rumeli yakasında ve Marmara yalısında, Yeşilköyün çok yakınında, zamanımızda plâjları, turistik otelleri ve motelleri, müdâvimleri yüksek sosiyete mensubları olan eğlence yerleri ve lokantaları ve zengin villaları ile meşhur bir semti; yanlış olarak adını “Flürya” şeklinde telâffuz edenler de vardır, asıl adı ise, Kanunî Sultan Süleyman’ın ünlü başdeftardarı İskender Çelebinin burada yapdırdığı bir av köşkünün ve bir dinlenme yeri güzel bağçenin adına nisbetle “Florina” dır; aslen Arnavud olan ve İstanbul’a küçük yaşda köle olarak getirilmiş bulunan İskender Çelebinin Arnavudlukda Florina kasabası halkından olduğu tahmin edilebilir (B.: İskender Çelebi); buraya, ya kendisi doğrudan “Florina Bağçesi” adını koymuş, yahud halk ona nisbetle “Florinalının Bağçesi” demiş, oradan da semt Florina adını almış ve giderek Florya olmuşdur.
Semtin yalı boyu İstanbul’un çok güzel bir kumsalıdır; plâjları ile rağbet görüp gelişmesi ise, Cumhuriyet devrinde, Atatürk’ün buraya iltifatı ve bir deniz köşkü yaptırarak İstanbul’a her gelişinde burada uzunca bir zaman kalması ile başlamışdır.
Yakın geçmişin İstanbul’unu iyi bilenlerden Sermed Muhtar Alus (B.: Alus, Sermed Muhtar, cild 2, sayfa 755) şunları yazıyor:
“... 40 bu kadar yıl evvel (1890 - 1900 arasında), Bakırköyündeyiz:
— Haydi...
⇓ Devamını okuyunuz...
İstanbul’un Rumeli yakasında ve Marmara yalısında, Yeşilköyün çok yakınında, zamanımızda plâjları, turistik otelleri ve motelleri, müdâvimleri yüksek sosiyete mensubları olan eğlence yerleri ve lokantaları ve zengin villaları ile meşhur bir semti; yanlış olarak adını “Flürya” şeklinde telâffuz edenler de vardır, asıl adı ise, Kanunî Sultan Süleyman’ın ünlü başdeftardarı İskender Çelebinin burada yapdırdığı bir av köşkünün ve bir dinlenme yeri güzel bağçenin adına nisbetle “Florina” dır; aslen Arnavud olan ve İstanbul’a küçük yaşda köle olarak getirilmiş bulunan İskender Çelebinin Arnavudlukda Florina kasabası halkından olduğu tahmin edilebilir (B.: İskender Çelebi); buraya, ya kendisi doğrudan “Florina Bağçesi” adını koymuş, yahud halk ona nisbetle “Florinalının Bağçesi” demiş, oradan da semt Florina adını almış ve giderek Florya olmuşdur.
Semtin yalı boyu İstanbul’un çok güzel bir kumsalıdır; plâjları ile rağbet görüp gelişmesi ise, Cumhuriyet devrinde, Atatürk’ün buraya iltifatı ve bir deniz köşkü yaptırarak İstanbul’a her gelişinde burada uzunca bir zaman kalması ile başlamışdır.
Yakın geçmişin İstanbul’unu iyi bilenlerden Sermed Muhtar Alus (B.: Alus, Sermed Muhtar, cild 2, sayfa 755) şunları yazıyor:
“... 40 bu kadar yıl evvel (1890 - 1900 arasında), Bakırköyündeyiz:
— Haydi sizi Floryaya götürelim... dediler.
“Neresidir orası, içimizde bilen yok. Bir faytona bindik. Git git bitmez. Kırlar, bayırlar aştık; nihâyet:
— Floryaya geldik! dediler.
“Şimdiki plâjın olduğu tarafta kuş uçup kervan geçmiyor. Dümdüz, çarşaf gibi deniz kıyısında öyle yusyuvarlak taşlar ki hemen kapıp kapıp sular üzerinde sektir.
“Sağa yürüdük, ağaçların altına vardık. Önü meydanmış, ortasında yosunlar içinde bir havuz, yamacında çerden çöpten yapılmış bir kahve. Gerilerde beş on kişi var. Tertipli gelmişler. Mandolinlerini, kitaralarını çalan, havalara ayak uydura uydura polkaya kalkışan, (Zito) ları da çınlatan Rumlar; ut zımbırtılarile gazeli, türküyü tutturan Ermeniler.
“Kahveci,
— Kahve mi, lokum mu istiyorsunuz? diye yanaştı.
“Âdet yerini bulsun diye, kahve dediler.
“Çatlak çutlak, kir pas içinde fincanlarda gelen kahveyi kimse ağzına koymadı. Bulaşık suyundan farksız. Suya da ağız değdiren olmadı. Hâlis, hem de kireçlisinden kuyu suyu.
“Bir an evvel dönsek, kurtulsak, trenimize yetişip İstanbul’a kapağı atsak diye helâk olduk..” (Akşam Gazetesi).
S.M. Alusun kahvehâne dediği yer, bir yazlık gazinodur; 1898 de mayıs ayında bu gazino hakkında “Florya Bağçesi” adı ile Tercümanı Hakikat Gazetesinde reklâm yollu şu yazı çıkmışdır:
“Florya Mesiresinin en revnaklı mevsimi başlamışdır. İstanbul’un her tarafından binlerce erbâbı safâ gelerek çınarların altında âsûde nişin olup nâili zevku tarab oluyorlar. Florya Bağçesinin yeni mültezimi gaayet mükemmel bir büfe tertip etmiş olup tâze Bomonti Birası satmaya başlamışdır; hem yerindeki fiyatla veriyor, bir büyük kadeh 70 para, üç kadehlik şişeler 3 kuruşdur; diğer meşrûbatın fiyatları da pek mûtedildir, bir fincan kahve 20 para, bir kadeh mastika 20 para, küçük bir şişe mastika 2 kuruş, bir kadeh şarap 20 para, bir şişe şarap 3 kuruş, konyağın da cinslerine göre kadehleri 20, 50, 60 paradır. Bağçeye geleceklerin kiralayacakları hasır, sandalya ve masaların ücretleri de ehvendi. Şimendifer kumpanyası da trenleri tam bağçe önünde durdurmaktadır; gidiş dönüş biletlerinde de tenzilâtı mahsusa yapılmışdır; buraya rağbeti temin için, şimendifer kumpanyası bağçe mülteziminin her türlü muamelâtını nezâreti altında bulunduracakdır..”.
Tercümânı Hakikatde övülen ve S. M. Alusun kötülediği, çınarlar altı havuzlu gazino, zamanımızda Florya plâjlarının kurulduğu yalı boyundan hayli geridedir, Kadimden beri “Kalitarya” denilegelmiş yerdedir, şimdi “Şenlik” deniliyor.
Orhan Tahsin Florya için 1961 de Hayat Mecmuasında şunları yazmışdır:
“Florya’nın bir plâj yeri olarak, ancak 30 yıllık bir geçmişi vardır. Daha önce Kalitarya (Rumcada sütcüler köyü demek) köyüne bağlıydı. Şimdi Kalitarya’nın adı “Şenlik” olmuştur. Büyük Atatürk, yaz aylarını geçirmek için, bu sakin köşeyi seçmiş, burada bir “Kırmızı Köşk” yaptırmışdır. Florya’nın denizini, kumunu sevdiği için vatandaşların faydalanmasını istemiş, bir alman mimarına modern bir plâj inşa etmesini buyurmuştur. 30 yıl boyunca, plâj bölgesi genişlemiş, evler köşkler, moteller, kampingler kurulmuştur.
“Florya’nın ince, tabiî, açık renk bir kumu, temiz bir denizi vardır. Şiddetli lodos fırtınası olmaz. Üç plâjı vardır: Güneş, Yeni ve Büyük plâjlarda gardırop 150-175, kabine (tek kişi) 250-300 kuruştur. Büyük kabineler ise 15-20 liradır. Ayrıca bir de lüks kabineler vardır. Bunların fiyatı ise 50 liradır. Bunlarda gece de kalınabilir.
“Florya plâj ve tesislerinin işletilmesi bu yıl Darülâceze’ye verilmiştir. Plâj gazinoları 1. sınıf tarife uygulamaktadır. Kamping ile motelin gazinoları da 1. sınıftır.
“Florya’nın tâtil tesisleri Koyundere’den başlayıp, plâjlarda biter. Koyundere’den itibaren kampingler, standlar, çadırlı kamp, motel ve dinlenme evleri sıralanır. Florya’ya Sirkeciden elektrikli tren, Taksim’den belediye otobüsleri kalkar. Ayrıca yazın dolmuş da yapılır. Elektrikli tren ücretleri 2. mevki 75, 3. mevki 60 kuruştur. Taksim - Florya arası otobüs ücreti 130 kuruştur. Elektrikli trenle Sirkeci - Florya arası 32, otobüsle Taksim - Florya arası 40 dakika sürer. Her yirmi dakikada bir Sirkeci ve Florya’dan elektrikli tren kalkar.
“Kamping, motel, dinlenme evlerinin plâjları düzenlenmiştir. Kamping sitesinde oda sayısı 178 dir. Bir odada 3 karyola vardır, fiyatı 30 liradır. Stand odaları ise 30 tanedir. Günlük ücreti 15 liradır. Çadırlar ise, standların önüne konmuştur. Fiyatları 12 liradır. Dinlenme evleri 78 dairedir. 3 odalı daireler 60, iki odalı daireler 50 liradır. Deniz gören iki odalı daireler ise 70 liradır. Her dairenin bir mutfağı, bir banyosu, bir tuvaleti vardır. Yazlığa gidecekler eşya getirtmek zorundadır. Belediye yalnız, somya, sandalye ve masa vermektedir. Çadır ve standlarda da durum aynıdır. Yemeklerini kendileri pişirenler iki kantinden alış-veriş edebilirler. Ayrıca, paytonlarla Şenlik mahallesine gidip öteki ihtiyaçlarını sağlarlar, faytonlar, dolmuş gibi çalışmakta ve adam başına 25 kuruş almaktadır. Şenlik yolunun kenarında, asırlık ağaçların gölgelediği bir havuz başı vardır. Ağaçların altında bedava oturulur, temiz büfesinden yemek yenebilir”. (O. Tahsin, Hayat, ağustos 1961).
Aşağıdaki satırları da Hürriyet Gazetesinden (haziran 1963) alıyoruz:
“Florya’da postahâne vardır ve saat 17 ye kadar açıktır. Ayrıca Kamping ve Motellerde umumî telefon ve mektup kutusu mevcuttur. Bütün tesislerin doktor ve sağlık memuru, doktorlarda ilâç dolapları vardır. Elektrik 220 volttur. Sucu, bakkal, manav ve Migros bulunmaktadır. Denizi, kumu fevkalâde olan Florya’nın plâjları, Atatürk Ormanı, Parkı da meşhurdur; balığı boldur. Safra köyünden ucuz et, süt ve yumurta temin edilebilir. Küçükçekmece’nin meşhur kebapçısına trenle kolayca gidilebilir”.
Şu satırları Cumhuriyet Gazatesinden (mart 1963) alıyoruz:
“Florya tesislerinin yabancı turistlere verilmesi kararlaştırılmıştır. Belediye, bu sayede tesislerden yaz mevsiminde 56 milyon lira gelir sağlıyacaktır. Tesislerden turistler 15 er günlük devreler halinde faydalanacaklardır.
“Bu arada Basın Yayın ve Turizm Bakanlığından İstanbul Belediye Başkanlığına dün bir yazı gelmiştir. Yazıda, önümüzdeki yaz mevsiminde İstanbul’a çok sayıda Alman ve İngiliz turistinin geleceği bildirilmiş, Florya’da çadırlı kamp sahası ayrılması istenmiştir”.
Şu kıt’aları da Hippi Mehmed Gökçınar (B.: Gökçınar, Mehmed) 1966 da yazmışdır:
Geldik biz Floryaya, kumları altın, gümüş
Çıplak ayaklarımızla taban deperek yaya
Biri kız, biri oğlan, iki Hippi yârimle
Şu kumlarda sevişmek lâzımdır doya doya.
Bırak otel moteli çadırını kampingi
Bedâva tarafından ser bize kumlarını
Çırıl çıplak soyunup dalga duman kıvamda
Sevişecek serduşlar atıp hicab arını.
Gökçınar derler bana hey Florya Kumsalı
Hippiciklerden iki yârimle kana kana
Kumların, döşeğimiz, denizin yorganımız
Sevişmek için geldik tâ be sabah biz sana.
Ayağının dibinden uzanır ufuklara
İstanbul’un yüz akı Floryanın Kumsalı
Hippilere bedâva kantar kantar muhabbet
Cünbüşün otellerde yüz altına mıskalı.
Gökçınar derler bana, Hippilerin tutkunu
Bak getirip soyduğum şu iki selvi boya
Şorolom da gacom da tüm çıplakken süslüdür
Cevâhirden nakışlar, altın telinden oya.
Şu incecik kumlarda kalsın yâdigârımız
Çıplak vücud kalıbı, çıplak ayağın izi,
Gün batarken geldik biz, gün doğarken ayrıldık
Geceleri severiz, biz berduşlar denizi.
Tema
Yer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM110130
Tema
Yer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 11, sayfalar 5809-5810
Bakınız Notu
B.: İskender Çelebi; B.: Alus, Sermed Muhtar, cild 2, sayfa 755; B.: Gökçınar, Mehmed
Tema
Yer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.