Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
FİTNAT
Geçen asır sonlarında İstanbul’un en şöhretli “Koltuk” gizli umumhâne işletenlerden; koltukların en lüksü, en temizi olan evi Çapada idi; Ahmed Rasim “Fuhşi Atik” isimli eserinde Fitnat’ın evini Muzaffer Bey adında bir gencin ağzından şöyle anlatıyor:
“Toydum, öyle yerler bilmiyordum, beni amıcam götürdü. Fevkalâde zengin ve şişman bir zât idi, dâimâ bekâr yaşamışdı.
“Akşam olmuşdu, dükkânlar kapanıyordu. Aksaraydan arabaya bindik, Topkapı tramvay yolundan gittik, sola sapdık, biraz daha gittik, bir evin önünde durduk. Biz daha kapunun önüne varmadan kapu açıldı, içerden bir ses:
— Çabuk olun!.. dedi.
“Amıcam koca gövdesiyle daldı, ben de ardından girdim. İki siyâhî kadın, ne baş örtüleri var ne yeldirmeleri. Etek öpdüler:
— Buyursunlar beyim.. sefâ geldiniz!.. dediler.
“Biri gaz lâmbası tuttu, ufak bir merdivenden çıkdık, sofamsı bir yerden yürüyüp tekrar bir merdiven çıkdık; gaz tutan siyâhî:
— Yeşil odaya buyuracaksınız.. dedi.
“Ben şaşaladım, misâfirlik biliyorum, bir umumhâneye getirildiğimin farkında değilim. İkinci sofada başörtülü iki ihtiyar kadın durmuş, amıcamı karşıladılar. Siyâhî solda bir oda kapusu açarak:
— Buyurun efendim.. dedi.
“Derhal büyük bir lâmba getirdiler. Amıcam sedire, ben bir iskemleye oturduk. Bir daha yerle bir temennâ ederek:
— Sefa geldiniz!.. sav...
⇓ Read more...
Geçen asır sonlarında İstanbul’un en şöhretli “Koltuk” gizli umumhâne işletenlerden; koltukların en lüksü, en temizi olan evi Çapada idi; Ahmed Rasim “Fuhşi Atik” isimli eserinde Fitnat’ın evini Muzaffer Bey adında bir gencin ağzından şöyle anlatıyor:
“Toydum, öyle yerler bilmiyordum, beni amıcam götürdü. Fevkalâde zengin ve şişman bir zât idi, dâimâ bekâr yaşamışdı.
“Akşam olmuşdu, dükkânlar kapanıyordu. Aksaraydan arabaya bindik, Topkapı tramvay yolundan gittik, sola sapdık, biraz daha gittik, bir evin önünde durduk. Biz daha kapunun önüne varmadan kapu açıldı, içerden bir ses:
— Çabuk olun!.. dedi.
“Amıcam koca gövdesiyle daldı, ben de ardından girdim. İki siyâhî kadın, ne baş örtüleri var ne yeldirmeleri. Etek öpdüler:
— Buyursunlar beyim.. sefâ geldiniz!.. dediler.
“Biri gaz lâmbası tuttu, ufak bir merdivenden çıkdık, sofamsı bir yerden yürüyüp tekrar bir merdiven çıkdık; gaz tutan siyâhî:
— Yeşil odaya buyuracaksınız.. dedi.
“Ben şaşaladım, misâfirlik biliyorum, bir umumhâneye getirildiğimin farkında değilim. İkinci sofada başörtülü iki ihtiyar kadın durmuş, amıcamı karşıladılar. Siyâhî solda bir oda kapusu açarak:
— Buyurun efendim.. dedi.
“Derhal büyük bir lâmba getirdiler. Amıcam sedire, ben bir iskemleye oturduk. Bir daha yerle bir temennâ ederek:
— Sefa geldiniz!.. savurdular.
“O zaman bir şeyler anlar gibi oldum. Buranın misâfirlik olmadığı muhakkak. Başımı eğmiş düşünüyordum. Sofa tarafından bir gürültü kopdu, oda kapusu sesli sesli açılarak:
— Ah benim şişkom!.. diyerek saçları dökük, göğsü kolları açık bir kadın amıcama doğru koşarak boynuna sarıldı.
“Utancımdan ter içinde kaldım. Ben o ana kadar böyle hoppalık görmemişdim. Geldiğime pişman oluyordum. Amıcam oralarda değil, kahkahalarla gülüyordu. Elimin parmaklarını birbirine geçirmiş çıtlatıp duruyordum. Göremedim ama içeriye biri daha girdi, hissettim. Amıcam ona:
— Körpe olacak!.. kart istemem!., benim oğluma kız oğlan kız... dedi.
“O delişmen kadın sordu:
— Beyefendi kimlerdir?
— Bizim merhum biraderin oğlu..
— Mâşallah ne kadar terbiyeli..
— Elbetde.. ben de terbiyesini bildiğim için sonra yapacağı şeyi benimle geçerek öğrensin diye aldım getirdim..
“Göz kuyruğumla gördüm. Üstüne mor dallı saten bir ruba giymiş, genc bir kadın yavaş yavaş amıcama doğru yürüdü, burada ne kadar çok sefa geldiniz diyorlar, o da söyledi ve benim yanımdaki iskemleye oturdu.
“Bittim!... her tarafımdan terler sızıyordu, mendilin biri ıslandı diğerini çıkardım. Hiç bir tarafa bakamıyordum. Amıcanıla kadın fıkır fıkır gülüyorlardı. Bir dakika sonra yanımda oturan kadın kalkıp gitti. Amıcamda ihtar ihtar üstüne:
— Muzaffer.. başını kaldır.. ne o pısırıklık.. sıkılma, şimdi saz da gelecek.. okur eğlenirsin.. ben seni buram buram terle diye getirmedin!.. gül, oyna, açıl!..
“Bu aralık amıcam kapudan giren bir kadına:
— Pek âlâ, beğendim, gelsin, Muzafferi alsın, soysun!.. dedi.
“Ne?.. Felâket!.. Tirtir titriyordum.. avuçlarım ateş gibi.. şakaklarım kuvvetli kuvvetli vuruyor. Titrek, ince bir ses kulağımda çınladı:
— Buyurunuz efendim!
“Amıcamın kalın sesi de:
— Haydi Muzaffer, git soyun, ben de soyunacağım, sonra buluşuruz.. dedi.
“Bu kadar geniş izin bana bir baskı oldu. Kalkdım, kapuya doğru yürüdüm, sofaya çıkdım. Nereye gideceğimi bilmiyordum, beni odadan alan kadın önüm sıra koşdu, bir mum yakarak bir kapu açdı. Gözlerine, dudaklarına pek yaraşan bir tebessümle:
— Buyurunuz efendim.. dedi,
“Bacaklarım titriyor. Kadın, arkamdaki pardüsümü, ceketimi, fesimi, yeleğimi aldı, asdı.
— Gömleğinizi çıkarır mısınız?
“Diyerek güzel kokulu, ütülü bir keten gecelik entarisini açarak başıma geçirecek vaziyete sokdu. Gömleğimi çıkarır çıkarmaz giydirdi. Beni bir sandalyaya oturtarak potinlerimi, pantolonumu çekdi. Ayağıma yepyeni, ökçeli bir terlik verdi. Yine o tebessümle:
— Saklanacak bir şeyiniz var mı?.. dedi.
“Meğer söz söylemek ne kadar güçmüş:
— Var!.. dedim.
“Neydi acaba saklanacak şeyim?.. O rubalarımı birer birer yokladı, saatimi, para çantamı, kıravatımdaki iğneyi çıkarıp dışarı çıkdı, geldiği zaman:
— Fitnat Hanıma verdim.. ne olur, ne olmaz!., dedi.
“Ve yine o tebessümle yüzüme bakdı:
— Buyurun meclis odasına gidelim.. dedi.
“Hastalıkdan yeni kalkmışlar gibi yürüdüm. Kadının yüzüne bakdıkça güzel olduğuna hükmediyorum. Yüzümü yıkadım. Soğuk su sarsılmş sinirlerimi teskin etti. Elime uzatılan temiz, sırmalı bir havlu ile kurulanırken amıcamın sesini işittim, bağırıyordu:
— Muzaffer!.. Muzaffer!
“Benimki cevap verdi:
— Geliyorlar efendim!
“İçeriye girdim ki saz kurulmuş, masa kurulmuş!.. şişeler dolu, mezeler çeşid çeşid!.. İki kadın daha gelmiş.. biri ayakda kadeh dolaşdırıyordu. Bir kadeh konyak da bana verdi. İşte o gün bugün çakıyorum.. tam iki sene oluyor, benimki ile münasebetim de devam ediyor...”.
Abdülhamid devrinin istibdadının şiddetlendiği devirde “Siyâsî toplantılar oluyor” diye jurnal verilmiş, koltukların hepsi kapatılmış, sâhibeleri ve başlıca iş yardımcıları sürgüne gönderilmişdi. Fitnat’ın evinde son bir gece âlemini, yine Ahmed Rasim “Fuhşu Atik” de Sâdi Bey adında bir gencin ağzından şöyle anlatıyor:
“Geçdi o âlemler.. dün gece son idi.. hepsi kapandı.. Kanbur Esmâ, Fitnat, karılardan birkaçı, hepsi sürülüyor.
“Geçen pazar gecesi ben bizimkinde idim. Evvelâ haberi o verdi, bakdım ki gözleri de sulandı. Ben onu Fitnat’ın evinden aldım, çekdim, kapattımdı.
— Mümkün olsa da gitsek! dedim.
— Ben yarın anlar, sana haber veririm.. dedi.
“Ertesi gün kaleme geldi, biraz müşkülmüş ama her halde girilebilirmiş.
“Hatırıma Süleyman geldi, bir koşu ona gittim, anlattım, ertesi akşama kararlaştırdık:
— Benimkine söyleyeyim.. o da gelir.. dedi.
“Önce Langaya indik. Kar buram buram yağıyor. Saat bir de (gün battıktan bir saat sonra) kalkdık. Sokaklarda in cin top oynuyor. Yürüdük, Çapa Çeşmesinden sapdık, eve doğru. Bir de bakdık ki evin önüne nokta koymuşlar. Şimdi ne yapalım?.. evden de bizi görmüşler, lâmba önde, arkada biri, bir pencere açıldı, eliyle durun, bekleyin işâretini verdi. Rüzgâr esiyor, soğuk, bir duvar kenarına sindik, gözlerimiz pencerede. Tipi dehşet, sırıtacağız. Yirmi dakika kadar geçdi, öteki sokakdan acı acı bir polis düdüğü işitildi. Bizimkiler içerde, biz dışarda, olamaz!.. bayağı yasak değil, siyâsî!.. Pencerede lâmba göründü, bir el çabuk gelmemizi işaret ediyordu. Fırladık, bin belâ kapunun önüne geldik, kapu açıldı, daldık. Ev halkı merdiven başında, yukarıya çıkdık, doğruca Yeşil Odaya, oda mı istersiniz, renk renk, cülesi bomboş, o çiftehânelerin kuşları uçmuş. Haletler, Goncalar, Allılar, Pesendler, Tarifelerden eser yok. Ne Cihanyandı, ne Sidikli Perver, ne Camigelini, ne Uzunküpe Firdevs, ne Şaşı İfâkat, ne Terânedil.. oda kapularından bakıp kaçışmalar görülmüyor.. ne kadar hoşuma giderdi, evin müdirelerinden bir Kalfa Hanım vardı, elinde tesbih, beş vakit namazını kılar, o da yok.. Kör kemancı, uşak Aleksan, aşçı Ferruh görünmedi. Yeşil Odaya girdik.. ne sandalya, ne sedir.. bir mangal, Okmeydanında buhurdan gibi.. bereket versin rakıya.. etrafına dizildik ama kadeh, sürahi yok.. iki üç fincan, kara babam binlik, bir de teneke maşraba.. dön bire dön.. işte samanlık seyran dedikleri budur.. bereket versin hizmetciye, kendi mangalını da getirdi, bir tarafdan da çakıntı, elimiz ayağımız biraz ısındı. Fitnat büzülmüş duruyordu, benimki:
— Anneciğim.. gel kürkümün altına gir!.. dedi.
“Arkalarımıza paltoları çekdik, gelsin şarkı:
Unkapanının kocakarısı
Zanpara alır gece yarısı.
“Ne okundu ise tesir etti. Fitnat da, Kanbur Esmâ da ağladılar, bizimkiler de...
“Süleyman musiki bilir, şarkının birini bırakıp birini okuyordu:
Hicran oku sînem deler
Olmaktadır hâlim beter..
“Hele:
Bozuldu lânesi üftâdegânın
Evin yıkdı Felek bîçâregânın.
şarkısında büsbütün coşdular. Bu şarkı Kaymak Tabağını Geliboluya sürdükleri zaman çıkmışdı. Bir âlem ki hem ağladık, hem güldük.
“Olduğum yerde sızmışım. Gözümü açdım ki ortada bir tepsi yemek. Sabah olmuş.. kar yine o kar. Fitnat:
— Sabah şerifler hayır olsun!.. diye geldi.
“Birer kahve.. kâr eder mi, birer de limonlu, Fitnat:
— Bugün bizi kapuya götürecekler!.. dedi.
— Biz nasıl çıkacağız?
— Onlar bizi götürürler.. siz de sizinkileri alır, ardımızdan çıkar gidersiniz!.. dedi. Ve dediği gibi oldu..”.
Erzurumlu Âşık İbrahim’in aşağıdaki beyitlerinde adı geçen “Fitnat” ın bu kadın olduğunu sanıyoruz:
Karının dolapları Paçozlar mı sâdece
Üç bin altın saymışlar elindeki üç gence.
Biri ispir Alisi konak halkı delisi
Körpe gencin irisi apiko çakırpençe.
Biri dilbaz pedimu kopuk Galata rumu
Gül topuklu kadehkâr nâ şüküfte bir gonce.
Hele bir Mustafası uşak Mustafa var ki
Öyle eşbeh görmedim bu yaşıma gelince.
Kendi eliyle soyar çekermiş câme hâba
Nemruddağlı pelegni Fitnat Abla her gece.
Theme
Person
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM110119
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 11, pages 5803-5805
Theme
Person
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.