Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
FİKRET MUALLÂ
Aşağıdaki satırları Türk Ansiklopedisinden alıyoruz: “Ressam ve desinatör, 1904 de İstanbulda doğdu; 25 yaşına kadar sanat öğrenimine almanyada devam etmiş, özellikle desen bilgisini geliştirmiş, yurda dönüşünde Galatasaray Lisesinde, sonra da Ayvalık Ortaokulunda resim öğretmenliği yapmışdır. 1938 de vatanından Fransaya hicret ederek Parisde yerleşmiş, yoksulluk içinde yaşamış, fakat çalışmalarını sürdürmüş, açılan sergilerde ve sanat galerilerinde eserleri aranan bir sanatcı olmuşdur. Yurt içi ve dışında iç güdünün itişine uygun mizacı ile çoğu zaman aykırılığa varan coşkun bir davranışla dış etkilere dayanıklı, çağdaş akımlara seyirci bohem tipine örnek bir sanatcı olarak tanınmışdır. Türkiyede yapdığı desen resimlerinden Boğaziçi, mezarlıklar ve İstanbul halkının türlü yaşantılarına âid verdiği örnekler, başarılı resimleri arasındadır. Ömrünün en önemli kısmını Fransada geçiren Fikret Muallâ orada da fransız hayatının bir tasvircisi olmuşdur: Paris kahvelerini, sokak kadınlarım, meyhâneleri akıcı bir çizgi ustalığı ile işlemişdir. Desende, sulu boyada, guvajda, kurşun kalemde gösterdiği serbest tekniği yağlı boyada aynı seviyede başarmışdır. Birkaç dostundan başka kimsesiz geçen ömrünün son dokuz yılı, Fransa’nın Alp eteklerindeki Reillanne kasabası belediye başkanının karısı...
⇓ Read more...
Aşağıdaki satırları Türk Ansiklopedisinden alıyoruz: “Ressam ve desinatör, 1904 de İstanbulda doğdu; 25 yaşına kadar sanat öğrenimine almanyada devam etmiş, özellikle desen bilgisini geliştirmiş, yurda dönüşünde Galatasaray Lisesinde, sonra da Ayvalık Ortaokulunda resim öğretmenliği yapmışdır. 1938 de vatanından Fransaya hicret ederek Parisde yerleşmiş, yoksulluk içinde yaşamış, fakat çalışmalarını sürdürmüş, açılan sergilerde ve sanat galerilerinde eserleri aranan bir sanatcı olmuşdur. Yurt içi ve dışında iç güdünün itişine uygun mizacı ile çoğu zaman aykırılığa varan coşkun bir davranışla dış etkilere dayanıklı, çağdaş akımlara seyirci bohem tipine örnek bir sanatcı olarak tanınmışdır. Türkiyede yapdığı desen resimlerinden Boğaziçi, mezarlıklar ve İstanbul halkının türlü yaşantılarına âid verdiği örnekler, başarılı resimleri arasındadır. Ömrünün en önemli kısmını Fransada geçiren Fikret Muallâ orada da fransız hayatının bir tasvircisi olmuşdur: Paris kahvelerini, sokak kadınlarım, meyhâneleri akıcı bir çizgi ustalığı ile işlemişdir. Desende, sulu boyada, guvajda, kurşun kalemde gösterdiği serbest tekniği yağlı boyada aynı seviyede başarmışdır. Birkaç dostundan başka kimsesiz geçen ömrünün son dokuz yılı, Fransa’nın Alp eteklerindeki Reillanne kasabası belediye başkanının karısının evinde geçmiş, hastalığı artınca hastahâneye kaldırılmış ve orada 1967 de ölmüşdür. Hayatı ve eserleri hakkında çok yazı yazılmışdır. Resimlerinin çoğu beş altı koleksiyoncunun elindedir. Oturan Adam isimli bir deseni İstanbul Resim ve Heykel Müzesindedir”.
Türk Ansiklopedisinden aldığımız yukardaki hal tercemesi imzasızdır. Sanatkârın ailesi ve memleketindeki muhiti hakkında bilgi verilmemesi, Galatasarayı Lisesi resim öğretmeni iken aynı görevle Ayvalık Ortaokuluna nakledilmesinin sebebinin yazılması ve vatanını terketmesinin ne gibi bir buhran eseri olduğunun kaydedilmemesi, bizim o hususlarda sükûtumuzu mâzur göstermelidir. Burada, bir büyük bohem sanatkâr olan Fikret Muallâ’nın ölümünden sonra kendisini yakından tanımış olanların yazılarından bir kaç parça kaydetmekle yetineceğiz.
“Fikret Muallâ’yı 15 yıl önce Parisde Montparnasre yakınlarında sefalet içinde oturduğu bir odada tanıdım; tanışdıkdan pek az sonra:
— Benden bir resim almaz mısınız?.. diye sordu.
— Çok isterim ama param yetmez, siz bana bu parayla bir eskis verin.. dedim.
— Hiç önemi yok.,. dedi, istediğinizi alın.
“Bir guaj seçip verdi, sonra:
— Buyurun aşağıya inelim, bir kadeh bir şey içelim, kusura bakmayın, evde tek yudum içki kalmamış, sigaram bile yok.
“İndik. Fikret anlattı: Üsküdar, Kadıköy, Beyoğlu, Paris’te Alman işgali, üvey ana hâtıraları.. Yine içtik. Yine anlattı. O mütevazi resim parasının son meteliği bitene kadar içildi o gün,
“Fikreti Madam Anglés himayesine aldı; varlıklı bir kadındı, onu sefâletden kurtarıp aylığa bağladı, otel ve yemek parasını ve ceb harçlığını veriyordu, Reillanne’deki yazlık evini de ona bırakmışdı, tahsis ettiği bir hizmetci her işini görüyor, yemeği, çamaşır, şarabı.. buna karşılık ressamın yapdığı resimleri alıyordu. Madam Anglés anlattı:
— Bir iki sene evvel Muallâ’dan bir mektup aldım, sağ eline felç geldiğini yazıyordu, halbuki mektubu sağ eliyle yazmışdı.. Resim yapmamak için yalan desem gücenecek.. büyük alâka gösterdim ve kendisini bir hastahâneye kaldırmak üzere hemen geleceğimi yazdım, derhal cevab verdi, hiç bir şeyim kalmadı iyileşdim diye.
Dâimâ polis tarafından tâkib edildiği vehmi içinde yaşamışdır.
“Son yıllara kadar Fikret’in en büyük dileği otuz yıllık bir özlemden sonra bir gün İstanbul’a dönebilmekti.
“Heykeltraş Sadi anlattı, Fikret’i son gördüğü zaman yastığının altında pasaportunu ve yol parasını saklıyormuş.” (Dr. Hıfzı Topuz, Cumhuriyet Gazetesi, 1967).
Ölümünden bir sene kadar evvel Dr. H. Topuza yazdığı bir mektupdan:
“Beni fenâ halde bir korku aldı; Madam Anglês beni terkederse son nefesimi sokakda vereceğim...”
Ve yine Dr. H. Topuz’a yazdığı son mektubundan:
“Resim meselesinde tembellik arttı. Bir miskinlik çöktü, korkuyorum. Ben eskiden böyle değildim. İhtiyarlık ve hastalık işte fena neticeler vermeye başladı. Şöyle akşamdan sabaha bir ölsem sükûnetle, emin ol ki gözüm arkada kalmıyacaktır. Bedbinlik içindeyim..”
Hayat Dergisinde “Ölümünden sonra dünyânın alkışladığı türk ressamı” başlığı altında imzasız bir yazıdan:
“Daha düne kadar Fikret Muallâ adı, kendi vatanında bile, belirli bir çevrenin dışında kalanlar için pek bir şey ifâde etmiyordu. Oysa bugün Parisde tablolarının sergilenmesini bütün dünya sanat çevreleri ilgiyle karşılıyorlar. Ünlü sanat tenkitcilerinin de belirttikleri gibi, Fikret Muallâ’nın bir Toulouse-Lautrec’ten, bir Degas’dan, bir Matisse’den aşağı kalır tarafı yoktur. Ne var ki, pek derbeder ve kendi kabuğuna çekili yaşadığı için adını duyurmayı başaramamıştır.
Fikret Muallâ ile Utrillo, Van Gogh ve diğer çağdaş ressamlar arasında büyük bir benzerlik olduğu gözden kaçmıyor. 1903 yılında İstanbul’da dünyaya gelen ve genc yaşta Paris’e giden Fikret Muallâ, önceleri başarısızlığa uğramış, üst üste geçirdiği sinir krizleri yüzünden gerek İstanbul’da, gerek Fransa’da birkaç kere akıl hastanesinde tedavi görmüş, Bakırköy’e de girip çıkmıştır. Ama bu tedavi ve gayretler onu içkiden vaz geçirememiştir.
“Fransada yaptığı tablolara karşılık onun bakımını üzerine alan Bayan Anglés’in yardımları sayesinde hayatının son yıllarında (1957 - 1967) biraz olsun rahat yüzü görmüştür. 1967’de ölmeden önce bir arkadaşına yazdığı mektuptaki şu cümlesi Fikret Muallâ’nın duygularını ifade etmesi bakımından çok ilgi çekicidir. Ressam, “Günün birinde öldüğümü duyarsan, anla ki nihayet hürriyetime kavuştum,” demektedir” (Hayat)
“İstanbuldaki arkadaşlığımızdan sonra onu hiç görmedim. Fransadan dönenler Eiffel kulesinden çok Fikret Muallâyı anlatırlar.
“Benim tanıdığım senelerde sevdiklerine karşı ne kadar uysal ve iltifatkârsa hazzetmediği kimselere kargı da öyle hırçın ve aşırı davranışları vardı. Sonraları bu huyu daha fazla azmış ve kızdığı zaman cam çerçeve indirecek derecede ileri gittiği olurdu; bu halleri yüzünden tımarhâneyi bile boylamıştı.” (Elif Naci, Cumhuriyet).
İstanbulda iken Galatasarayının arkasında bir bekâr odasında oturmuşdur. Dâimâ açıkça söylediği burjua düşmanlığı onu aşırı sol düşünceli bir genc sanatkâr olarak tanıtmışdı. Kadınsız âlemde yaşamaya mahkûm doğmuşlardandı; içkiye düşkünlüğü, kimsesizliği, sanatkâr hassâsiyeti, zâbıta tâkibatı, o yüzden resim muallimliğinden ayrılması, kuvvetli bir desinatör olarak o yılların türk basınında iş bulamaması, perişanlık, sefâlet ve korku onu bir gün 33 - 34 yaşlarında bir daha dönmemek üzere Fransaya kaçırdı. Ona “Türk Gauguin’i” diyenler elbet ki mübâlağalı konuşurlar, ama ruh asâleti taşıyan, seven ve duyan ve hiç bir zaman bayagılaşmamış sanatkârdı. Fransaya gitmeden az önce yapdığı ve vişne çürüğü çıplak bir vücud renginin hâkim olduğu 17 yaşındaki Haygas’ın bir boy portresi, ki resmin modelinin elinde kaybolmuşdur, bir ressamı dünya sanat âleminde büyük şöhrete ulaşdırmaya yeterdi. Biz o şaheseri, bir akşam Kalyoncu kolluğunda müşterileri ayak takımından bir meyhânede bir içki sofrasında tadımlık seyretmişdik ve modeli ile ressamı huzur içinde bırakmak için kaçmışdık.
Hüsnü KINAYLI
Fikret Muallâ
(Resim: Elif Naci)
Theme
Person
Contributor
Elif Naci
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Creator
Hüsnü Kınaylı
Identifier
IAM110049
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Elif Naci
Description
Volume 11, pages 5783-5785
Note
Image: volume 11, page 5784
Theme
Person
Contributor
Elif Naci
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.