Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
FIRIN, FIRIN UŞAKLARI
Kanlıcada Keçecizâde Fuad Paşa Yalısı
(Bir tablodan Sabiha Bozcalı eli ile)
İstanbul fırınlarının çoğu fabrikalaşmış, ekmek hamurunun hamurkârlar tarafından büyük teknelerde temiz çıplak ayaklarla yoğurulması geleneği terkedilmiş. (B.: Mahurkâr), fırınların yakılması, ekmeğin hamurhâneden pişirime nakli usûlü çok değişmişdir; eski fırın uşakları da ekmek fabrikaları ameleleri olmuşdur; değişen çalışma şekli îcâbı, işcinin, iş kılık kıyâfeti de değişmişdir.
Yakın geçmişe kadar eski tarz çalışan fırınlarını bütün işcileri, çoğu Safranbolulu ve havâlîsinden bekâr uşakları idi ve istisnâsız fırınların üstlerindeki bekâr odalarında yatar, barınırlardı; dükkânlar üstündeki bekâr odaları kaldırıldıkdan sonra bile, geceleri de bir nöbet çalışmaya mecbur olan fırın uşakları için fırın üstü odalarda ikaametlerine izin verilmişdi.
Fırın uşakları meslek hayatına 13 - 14 yaşlarında, çocukluk çağında pasacılık ile atılırlardı.
Fırın uşakları pişirici, hamurkâr ve pasacı olmak üzere üçe ayrılmışdır; bilhassa hamurkârlarla pasacı gençler ve gelişmiş oğlanlar günlük iş zamanlarında don paça soyunuk çalışmışlar, dolayısı ile kendilerine has bir kıyâfete sâhib olagelmişlerdir.
Fırınlarda gece çalışmaları da olduğu için iş îcâbı fırınlardaki bekâr odalarında yatıp kalkan amele yatakdan çıkdıkları k...
⇓ Read more...
Kanlıcada Keçecizâde Fuad Paşa Yalısı
(Bir tablodan Sabiha Bozcalı eli ile)
İstanbul fırınlarının çoğu fabrikalaşmış, ekmek hamurunun hamurkârlar tarafından büyük teknelerde temiz çıplak ayaklarla yoğurulması geleneği terkedilmiş. (B.: Mahurkâr), fırınların yakılması, ekmeğin hamurhâneden pişirime nakli usûlü çok değişmişdir; eski fırın uşakları da ekmek fabrikaları ameleleri olmuşdur; değişen çalışma şekli îcâbı, işcinin, iş kılık kıyâfeti de değişmişdir.
Yakın geçmişe kadar eski tarz çalışan fırınlarını bütün işcileri, çoğu Safranbolulu ve havâlîsinden bekâr uşakları idi ve istisnâsız fırınların üstlerindeki bekâr odalarında yatar, barınırlardı; dükkânlar üstündeki bekâr odaları kaldırıldıkdan sonra bile, geceleri de bir nöbet çalışmaya mecbur olan fırın uşakları için fırın üstü odalarda ikaametlerine izin verilmişdi.
Fırın uşakları meslek hayatına 13 - 14 yaşlarında, çocukluk çağında pasacılık ile atılırlardı.
Fırın uşakları pişirici, hamurkâr ve pasacı olmak üzere üçe ayrılmışdır; bilhassa hamurkârlarla pasacı gençler ve gelişmiş oğlanlar günlük iş zamanlarında don paça soyunuk çalışmışlar, dolayısı ile kendilerine has bir kıyâfete sâhib olagelmişlerdir.
Fırınlarda gece çalışmaları da olduğu için iş îcâbı fırınlardaki bekâr odalarında yatıp kalkan amele yatakdan çıkdıkları kılıkla iş başına geçerlerdi, şu fark ile ki yatarken üstlerinde bulunan don ve gömleklerini çıkarıp iş başında giydikleri unlu don ve gömleklerini giyerlerdi; ve yalın ayaklara takunya geçirilir, saçların undan korunması için de başlarına basmadan bir takke giyerlerdi. Bu kıyâfetdeki fırın uşaklarına, eski usul çalışılan fırınlarda, zamanımızda da rastlanır. Son zamanlarda basma takkelerin yerini patiskadan boneler, külâhlar almışdır.
Hamurkârlar önlerine un çuvalından bir önlük bağlar; son zamanlarda bu çuvaldan önlük yerine de omuzdan askılı ve göğüsden diz kapağına kadar iner patiska yahud amerikan bezinden önlük kullanılmaya başlanmışdır.
Yakın zamanlara kadar fırınlarda ekmek, hamurkârlar tarafından ayakla yoğrula gelmiş, îcâbında da pasacılar hamurkârlara yardım etmişdir; aslında da pasacı oğlan bir hamurkâr yamağıdır.
Fırın uşaklarının günlük iş hayatında yalın ayak don gömlekle yarı çıplaklığı, yukarda da kaydettik, ekmek hamurunun ayakla yoğrulmasının ve çabuk tozayıp bulaşan unun îcâb ettirdiği zaruretden gelmişdir.
Hamurkârlar ve pasacı oğlanlar, iş molası zamanlarında fırınları civârındaki kahvehânelere de o kılıkda giderler, otururlar, mevsim kış ise omuzlarına bir ceket atarlardı.
Fırınlarda ekmek yoğurma makinaları gereği gibi yerleşdikden sonra don paça yarı çıplak fırın uşakları tipi de kaybolmuş gibidir.
Hicrî 1285 (M. 1868 - 1869) den 1325 (M. 1907) yılına kadar Koskada Hasfırında kırk sene kadar pasacılık ve sonra hamurkârlık yapmış Hacı adında Safranbolulu ümmî bir saz şâiri “Serencam” adını verdiği bir manzumede o tarihlerde fırın uşaklarının günlük hayatını ve iş kılık kıyâfetlerini şöyle anlatmışdır:
Seksenbeşde düştüm gurbet yoluna
Kadir Mevlâm muin Hacı kuluna
Yaşım henüz onbeş var yok idi
Geldim pâdişâhın İstanbuluna
Cümle serencamlar tatlı kâh acı
Safranbolu halkı cümle fırıncı
Soyundum Koskada pîrin yoluna
Hasfırında oldum ben de pasacı
Furunda uşaklar don paça çıplak
Sayfü şitâ rûzü şeb yalun ayak
Ammâ gör cümlemiz eşbeh zeberdest
Pasacılar hamurkârlara yamak
Bir odada üç yatak var âşikâr
Pasacı üç hem üç usta hamurkâr
Yamak ustasına terfik oluna
Kanunu vaz iden pîrimiz hünkâr
Buğdayı un iden ceddimiz Âdem
Amr ibni Umran’dır pîrimiz de hem
Hamurumuzda mâye muhabbet
Aşkına hu çekip eyledik kasem
Ayak mühürlemiş irşâda yamak
Fütüvvetde nişan mihrabdır ayak
San’atı aşk ile meşk eylemişiz
Alınlarımız pâkdir yüzlerimiz ak
Günde un işleriz otuz kırk kile
Ganîmet eyleriz şehri nân ile
Ayak hem pençeye Hak kuvvet vire
Cehdi Ferhad misâl bizdeki çile
Cümle fetâlarız pâkü pâkîze
Dellâkânı pâkler reşk ider bize
Don paça uryan garibânız ki
Esnâfı celîle demişler bize
Hakkı nâs durmasun göze dizlere
Her seher istihmam şarttır bizlere
Nâni aziz işler uşaklarız ki
Ayağımız abdestesiz basmayız yere
Çıkmamış Şeytana ayak uyduran
Herdâim yürekde din emri Fürkan
Zinhar kem nazarla bakılmaz bizde
İçimizde nice âfeti devran
İzin nöbetimiz üç cumada bir
Çayır çemenzâra bağa gidilir
Târiki fütüvvet nizâmıdır ki
Usta ile yamak dâim biledir
Eyyâmı şitâda kahvehâneler
Bekâr uşaklara olmuş lâneler
Kasıd muhabbetdir can sohbetleri
Tütün kahve şerbet hep bahâneler
Serde âşıklık var saz alup deste
Arzı hâl eyledik şikeste beste
Hâkim Safranbolu nâmımız Hacı
Tam kırk yıl müdâvim oldum hizmete
Pasacım şâhım ki nâmı Zülfikar
Güzellikde Yûsuf sâhibi vekar
Dilfüruz dilfirib dilfikârımdır
İhsan iden anı Hak perverdigâr
On yıl pasacılık sadâkat ile
Hamurkârlık otuz doldurduk çile
Evlâdü iyâlin hasretin çekdik
Amma hamdü şükrü vird ettik dile
Kâh şâd olduk kâhi bunaldık kaldık
Bahti dûn elinden hayli câm aldık
Deli poyraz misâl yeldik dolaşdık
Şehri İstanbulda nâmü şan aldık
Mühmel fakat pitoresk kılık kıyâfetleri ile fırın uşakları, halk hayatı geleneğine uyularak yazılan destanlarda, esnaf civanları şânında kaleme alınan manzumelerde de tasvir edilmişlerdir, aşağıya birkaç örnek kaydediyoruz:
Fırın uşakları bir don bir gömlek
Bekâr tâifesi gaayet civelek
Çarpdı mı hanımın fettan nazarı
Yanıyor her sefer bir fırın ekmek
(Âşık Râzi, Baskın Destanı)
Şekerci kurbinde fodla furunu
Nîm uryan uşaklar kadim kaanunu
Gör orda hamurkâr şol Feridunu
Şeyh köçeği el ayağı kınalı
(Âşık Râzi, Benli Binnaz Destanı)
Müslüman Fırın uşakları — Fırıncı esnafının müslümanları ve fırınlarında çalışan uşaklar beş vakit namazını kılanlardan olacakdır, içlerin bî namaz olanların haklarından gelinir ve işden çıkarılır. Müslüman fırıncılar gayri müslim uşak istihdam edemezler (Esnaf Nizamnâmesi).
Hamurkârların ve Pasacıların her sabah mutlakaa gusul abdesti alma geleneği — Müslüman edebinde Ekmek’e bir kudisyet atfedilmişdir. Ekmeği yoğuran hamurkârlar ile onlara yamak gibi olan pasacılar, İstanbulda kadim bir gelenek olarak her sabah mutlakaa fırınlarına en yakın bir çarşı hamamına giderler ve gusül abdesti alırlardı. Hattâ çarşı hamamlarının kapuları açılır açılmaz ilk müşteriler onlar olurdu. (Hacışeyhoğlu Ahmed Kemal, Not).
Fırınlarda Safranbolulular — Pişirici, yamağı, tezgâhdar, hamurkâr, pasacı ve çırak İstanbuldaki fırın amelesinin büyük çoğunluğu taşralıdır, taşralıların içinde de Safranbolulular fırıncılık-ekmekciliği, İstanbulda kendileri için âdetek iş bilmişlerdir ve o işci-amelenin çoğunluğunu teşkil ederler. Sokaklarda seyyar simid satıcılarının da büyük çoğunluğu Safranboluludur. İçlerinden hayli kişi de İstanbul fırın sahibi olmuşlardır. Köylerinin isimleri ile de İstanbulun fırın uşakları Yörüklüler, Kuzyakalılar, Bürnüklüler, Gonarılılar, Akverenliler, Davudobalılar, Sırçalılar, Çerçenliler, Kirpeliler, Toprakcumalılar, Pölütverenliler, Değirmencikliler, Karapınarlılar, Kadıbüklüler, Yaylalılar, Sarıyanlılar, İlbarıtlılar, Boyalılar, Kızılcaverenliler, Yassıköylüler, Memüklüler.. İstanbul fırınlarına nesil nesil evlâdlarını yollamamış Safranbolu köyü yok gibidir. Tahtakalede bunların çıkdıkları, toplandıkları kahvehâneleri de, köylerinin yakınlıklarına göre sıra sıra dizilmişdir, 11 kahvehânedir..” (A. Baha, İstanbul Etnografyası).
Hamurkâr ve Pasacı, Göztepe Fırını 1955
(Resim: S. Bozcalı)
Tezgâhtar, Göztepe Fırını 1955
(Resim: S. Bozcalı)
Pişirici, Göztepe Fırını 1955
(Resim: S. Bozcalı)
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM110001
Theme
Folklore
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Sabiha Bozcalı
Description
Volume 11, pages 5761-5764
Note
Image: volume 11, pages 5762, 5763
See Also Note
B.: Mahurkâr
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.