Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
FEYZİ BEY (Mehmed Emin)
Topcu zâbiti, matematik bilgini, edib, şâir; 1861 de Irakta Süleymaniye kasabasında doğdu, “Kürd Feyzi Bey” diye anılırdı; Derviş Ağa adında fakir bir adamın oğludur, ilk ve rüşdiye tahsilini memleketinde yapdı, Bağdad Askerî Îdâdisinde okudu, 1882 de İstanbulda Mühendishânenin topcu bölümünü bitirerek mülâzimi evvel rütbesi ile ordu hizmetine girdi; bir ara Harbiye Mektebi dâhiliye zâbitliğinde ve Kuleli Askerî Îdâdisi kitâbet muallimliğinde bulundu; 6. Ordu kumandanı Receb Paşanın isteği ile ve kolağası rütbesi ile evvelâ Bağdad Askerî Rüşdiyesi müdürlüğüne, sonra Bağdad topcu alayı binbaşılığına tâyin edildi; Meşrûtiyetin ilânına kadar Irakda kaldı. 1902 de izin alarak Hindistan üzerinden Hicaza giderek Hac farîzasını ifa etti, 1906 da kaymakam (yarbay), 1911 de miralay (albay) oldu. Askerî vazîfelerinin dışındaki zamanlarını okumakla geçirmiş ve otodidakt olarak fransızca öğrenmişdi; Pariste Milletlererası Tarih Cemiyetinin Türkiye muâabir âzâsı olmuşdu. Yaşı elliye geldiğ ihalde evlenmemiş olması, kafa üstünlüğünü çekemeyenler tarafından çirkin dedikodulara, pis iftirâlara yol açdı, hakkında İstanbula zurnallar gönderildi, bu zurnallar, Meşrûtiyetin ilânında orduda bir tenkisat yapmak isteyenlerce ele alınıp 1913 de emekliye ayrıldı; hakkını koruma yolunda yapdığı mürâcaatla...
⇓ Read more...
Topcu zâbiti, matematik bilgini, edib, şâir; 1861 de Irakta Süleymaniye kasabasında doğdu, “Kürd Feyzi Bey” diye anılırdı; Derviş Ağa adında fakir bir adamın oğludur, ilk ve rüşdiye tahsilini memleketinde yapdı, Bağdad Askerî Îdâdisinde okudu, 1882 de İstanbulda Mühendishânenin topcu bölümünü bitirerek mülâzimi evvel rütbesi ile ordu hizmetine girdi; bir ara Harbiye Mektebi dâhiliye zâbitliğinde ve Kuleli Askerî Îdâdisi kitâbet muallimliğinde bulundu; 6. Ordu kumandanı Receb Paşanın isteği ile ve kolağası rütbesi ile evvelâ Bağdad Askerî Rüşdiyesi müdürlüğüne, sonra Bağdad topcu alayı binbaşılığına tâyin edildi; Meşrûtiyetin ilânına kadar Irakda kaldı. 1902 de izin alarak Hindistan üzerinden Hicaza giderek Hac farîzasını ifa etti, 1906 da kaymakam (yarbay), 1911 de miralay (albay) oldu. Askerî vazîfelerinin dışındaki zamanlarını okumakla geçirmiş ve otodidakt olarak fransızca öğrenmişdi; Pariste Milletlererası Tarih Cemiyetinin Türkiye muâabir âzâsı olmuşdu. Yaşı elliye geldiğ ihalde evlenmemiş olması, kafa üstünlüğünü çekemeyenler tarafından çirkin dedikodulara, pis iftirâlara yol açdı, hakkında İstanbula zurnallar gönderildi, bu zurnallar, Meşrûtiyetin ilânında orduda bir tenkisat yapmak isteyenlerce ele alınıp 1913 de emekliye ayrıldı; hakkını koruma yolunda yapdığı mürâcaatlar cevabsız kaldı. O sırada Musul Vâlisi bulunan edib ve şâir Süleyman Nazif Beyin recâ ve ısrarı ile dört ay kadar Musul Belediye mühendisliğinde bulundu, fakat hakkını aramayı bir izzeti nefis davâsı yaparak İstanbula geldi, devlet merkezinde pek çok emsâlinin ordudan çıkarılmış olduğunu öğrenerek bir az teselli buldu, haksızlığı tâkibden vaz geçdi. Çocukluğundan beri hasta mizaclı idi; türlü sıkıntı ile biriktirdiğ küçük bir para ile tedâvi için Viyanaya, sonra Parise gitti, fakat Birinci Cihan Harbinin başlaması üzerine 1914 de İstanbula döndü, Musula gitti; orada fransız mektebinin çoğu fransızca 20 000 cildlik kütübhânesinin kitablarının tedkikine memur edildi, iki yardımcı ile bu işi dört ayda bitirerek tanzim ettiği defteri vilâyete verdi. Düşman kuvvetleri Bağdadı alıp Musula yaklaşır iken geri çekilen bazı memurlarla birlikde Halebe gitti, Haleb de aynı duruma düşünce İstanbula geldi ve Mahmudpaşada Baltacı Hanında bir bekâr odasına sığındı. Ağır geçim sıkıntısı içinde idi; daha ucuz bulduğu için Üsküdarda bir hana taşındı; sefil ve perişan, hastalandı, önce Haydarpaşa Hastanesine, sonra bursa hastanesine, oradan İstanbulda Gümüşsuyu Hastahânesine, oradan da Gürebâ Hastahânesine nakledildi; hastahâne hastahâne dolaştırılması şuuruna halel verdi, Bakırköyü Akıl Hastahânesine kaldırıldı, nihâyet oradan da Dârülacezeye nakledildi ve orada 1928 de öldü; Okmeydanı altındaki tekkenin haziresine defnedildi.
“Eseri Hayatı Feyzi” adı ile otobiyografisini yazmışdı. Çocukluğundaki ızdırablarını da kalem diline vererek: “... hâsılı ömrüm hep keder ve elemle geçti; sergüzeşti ahvâlim söyle toplanır: illet ve zillet, gurbet ve gürbet (gam, tasa), fakr ve zâzûret, makhûriyet (kahredilme) ve mağduriyet; cilvei kader...
Sîne sûzan, dil fürûzan, göçe göçe derbeder
“... bekâr olarak kışla ve ham köşelerinde kalmamı, zarar ve ziyânım gibi görmediler, servet sâhibi zannettiler. İrtikâb etmedim, bir yıl içinde ancak 4-5 maaş alırdık, nasıl param olabilirdi. Bahalılık artdıkça artdı, muhâfazayı hayat güçleşdi, ekseriyâ kendi elimle bir çorba pişirir ve onunla yaşamaya çalışırken hâlime kimse inanmadı. Hastalığımın önü alınması için doktor ve ilâç tedarikinde şaşırdığım günler oldu. Eğer gaayet basit bir hayatım olsaydı kitab yazma ve neşretmeye muvaffak olamazdım...”
İbnülemin Mahmud Kemal şöyle anlatıyor:
“... (bekârlık perişanlığından kurtulmak için) hayli masrafla evlendi, fakat az sonra ayrıldı, bir daha evlenmedi; tâyinatı ile mâişetini temine çalışarak maaşlarını irânî ve esmeni matbaacılar ile kitabcılara vererek birkaç eserini bastırdı, hepsinden zarar etti. Süleyman Nazif Beyin delâleti ile birkaç defa evime gelmişti; gaayet edebli, mütedeyyim, mütevâzi, mütefennin, edib bir zât idi, her neden bahsettik ise hepsinde likâyatini gösterdi. Dünya da saadet yüzü görmemiş bu bedbaht âdemi Cenâbı Hak âhiretde mazhari saadet buyursun.”
Üsküdarlı Vâsıf Hoca da şunları yazıyor: “... güzel yüz temiz kalbin aynasıdır sözüne aldanarak hânebeduş bir genci çirki mezelletden kurtarıp han odasında hizmetine almışdı, hasta velînîmetine bir yudum su verecek olan nankör oğlan bir gece Kürd Feyzi Beyin esvab ve çamaşırlarını çalarak bîçâreyi üstündekilerle bırakmışdı...”
Kitab hâlinde basılmış eserleri şunlardır:
“Havâyi Nesîmi”; “İcmâli Netâyici” (Matematik ve Fizik üzerine). “Şurâat” (Şiirler); “Esrârı Hayatı Fevyzi” (Otobiyografi); “Tefrikai Riyâziye” (Cebir üzerine); “Topcu Cüzdanı”; “Hayvanati Maiye”; “İlim ve İrâde” (materyalizm felsefesinin reddi üzerine); “Encümeni Edîban” (Kürdce; onbeş kürd şâirinin seçme şiirleri); “Şuuni Kürdistan” (Türkce; Kürdistanın ve Baban Kürdlerinin tarihçesi).
Bir gazelinden üç beyit
Dil nasıl tâkat getirsin nârayi mestâneye
Bülbülün feryâdı sahnı lâlezârı titretir
Desti bîdâdı sebâdan goncadır âşüftehâl
Zori bâzûyi muhabbet kalbi zârı titretir
Dillerin sayyâdır çeşmi siyâhı dilberan
Her nigâhı sâhiri saydu şikârı titretir
Bibl.: İ.M.K. İnal, Son Asır Türk Şairleri; Vâsıf Hiç, Not.
Mehmed Emin Beyzi Bey
(Resim: Sabiha Bozcalı)
Theme
Person
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM100994
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Sabiha Bozcalı
Description
Volume 10, pages 5729-5731
Note
Image: volume 10, page 5730
Bibliography Note
Bibl.: İ.M.K. İnal, Son Asır Türk Şairleri; Vâsıf Hiç, Not.
Theme
Person
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.