Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
FERÂCE, KADIN FERÂCESİ
“Kadınların sokakda yaşmakla beraber giydikleri üst esvabı ki muhtelif biçimlerde olup en mârufunun etekle bir boyda yakası vardır” (Şemseddin Sâmi, Kaamûsi Türkî).
M. Zeki Pakalın “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri” isimli eserinde Ferâce maddesinde kadın ferâcesi için şunları yazıyor: “Çarşafdan evvel kadınların tesettür (müslümanlık gereğince örtünme) için giydikleri üstlüğün adıdır; çuhadan, sofdan, sonraları aynı zamanda fantezi kumaşlardan yapılırdı. Düz, süssüz, sâde olanları olduğu gibi cebleri ve yakaları işlemelileri de olurdu. Arkası, yakası uzun olanları, modaya göre bol ve darları vardı; renkleri de daha ziyâde koyu idi. Bir aralık al moda olmuşdu, kibarlar hep al ferâceler yaptırmışdı:
Al ferâce, ince yaşmak, eldiven
Gençliğim var isterim elbette ben
diye şarkısı da çıkmışdı. Ferâce mantodan hemen hemen farksızdır. Ferâceyi mantodan ayıran cihet, ferâcede manto tarzında geniş yaka bulunmaması (!) ve daha uzun olmasıdır. Ferâcelerin yakaları, askerlerin giydikleri ceketlerin dik yakaları tarzında (!) idi” (M. Zeki Pakalın).
Hemen kaydedelim, M. Zeki Pakalının yukardaki satırları ferâceyi, hatta ferâcenin resmini bile hiç görmemiş bir kimsenin kaleminden çıkmış zannı verir.
Ferâce ile mantonun hiçbir yönden münasebeti yokdur. Manto, kendi başına müstakilen bir üs...
⇓ Devamını okuyunuz...
“Kadınların sokakda yaşmakla beraber giydikleri üst esvabı ki muhtelif biçimlerde olup en mârufunun etekle bir boyda yakası vardır” (Şemseddin Sâmi, Kaamûsi Türkî).
M. Zeki Pakalın “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri” isimli eserinde Ferâce maddesinde kadın ferâcesi için şunları yazıyor: “Çarşafdan evvel kadınların tesettür (müslümanlık gereğince örtünme) için giydikleri üstlüğün adıdır; çuhadan, sofdan, sonraları aynı zamanda fantezi kumaşlardan yapılırdı. Düz, süssüz, sâde olanları olduğu gibi cebleri ve yakaları işlemelileri de olurdu. Arkası, yakası uzun olanları, modaya göre bol ve darları vardı; renkleri de daha ziyâde koyu idi. Bir aralık al moda olmuşdu, kibarlar hep al ferâceler yaptırmışdı:
Al ferâce, ince yaşmak, eldiven
Gençliğim var isterim elbette ben
diye şarkısı da çıkmışdı. Ferâce mantodan hemen hemen farksızdır. Ferâceyi mantodan ayıran cihet, ferâcede manto tarzında geniş yaka bulunmaması (!) ve daha uzun olmasıdır. Ferâcelerin yakaları, askerlerin giydikleri ceketlerin dik yakaları tarzında (!) idi” (M. Zeki Pakalın).
Hemen kaydedelim, M. Zeki Pakalının yukardaki satırları ferâceyi, hatta ferâcenin resmini bile hiç görmemiş bir kimsenin kaleminden çıkmış zannı verir.
Ferâce ile mantonun hiçbir yönden münasebeti yokdur. Manto, kendi başına müstakilen bir üstlüktür. Ferâce ise, başı ve saçları örten ve yüzün de bir kısmını kapatanyaşmak ile tamamlanır bir üstlükdür. “Ferâcede manto gibi geniş yaka bulunmamakda idi” demik ise hayretle karşılanacak lâfdır; ferâcede yaka, bu üstlüğün bir ikinci parçası sayılacak kadar geniş ve omuzlardan, sırtdan yere kadar dökülecek kadar da büyük ve uzundu. Omuzlardan sırta dönüp düşerken gaayetle yatık olan Ferâce Yakasına “askerlerin giydikleri ceketlerin dik yakaları tarzında idi” demek ise, en hafifinden bir hezeyandır.
Ferâce, kadimden İkinci Sultan Abdülhamid devri sonlarına kadar büyük şehirlerde, bilhassa İstanbulda giyilmişdir ve yaşmakla beraber kullanılmışdır; Müslüman - Türk kadınının başı ve yüzü örten yaşmak ve vücudu içine alan ferâceden mürekkeb bu eski sokak kıyâfeti, kıza ve kadına feerik bir güzellik ve çekicilik veren kıyâfetti. Yüzyıllar boyunca Avrupalı yazarlar ve ressamlar ferâceli yaşmaklı Türk kadınlarının sihri altında kalmışlar, onları tasvir eden pek çok resim yapılmış, pek çok yazı yazılmış, hattâ Avrupalı sefireler, İstanbula gelmiş ünlü kadın yazarlar ferâce yaşmak altında kendi portrelerini yaptırmakdan da kendilerini alamamışlardır.
Eski Türk kadınının sokak kıyâfetindeki sihir ve füsunun sırrı, muhakkak ki ferâceden ziyade yaşmakda idi. İki parçadan mürekkeb olup biri başı, diğeri de gözlerin hemen altından yüzü örten yaşmak, tuvaletine düşkün bir kız veya genc kadın tarafından, ayna karşısında uzunca bir zaman titiz dikkatle bağlanırdı (B.: Yaşmak).
Yukarda da kaydedildi, ferâce de yaşmak gibi iki parçadan mürekkeb olup biri uzun kollu rob kısmı idi. Bu robun boyun etrâfı ve önü, her devrin modasına gör şeridler, dantellerle süslenir, işlenirdi. Ferâcenin ikinci parçası, benzetmede büyük hatâmız olmayacakdır, zamanımızın bahriye neferleri üniformasındaki palet denilen geniş mâvi yakalar gibi, gerdan altında bir kavuşma noktasından omuzlara doğru açılan ve omuzları aşarak sırta kıvrılan ve yere kadar dökülüp inen, âdetâ bir pelerine benzeyen geniş ve büyük bir yaka - arkalık idi. Ferâcelerde bu ikinci parça, arkalık yakalar, o kadar nümâyişli, şatafatlı, süslü yapılmışlardır ki, sokaklarda yabancı erkeklerin gözlerini kadınların üstüne çekmiş, devir olmuş, giyeni kahbelik, haspalık ile suçlayacak kadar ileri gidilmiş, aşırı süslü ferâceler, aşırı süslü ferâce yakaları için devlet yasakları çıkmışdır (B.: Açık saçık gezme yasağı; cild 1, sayfa 202).
Bu mücadelenin en şayanı dikkati de Onsekizinci Asırda Lâle Devrinde olmuşdu. Bir yasak fermanının bugünkü dile kısaltılarak çevrilmiş suretidir:
“İstanbul Kadısına ve Yeniçeri Ağasına ve Bostancıbaşıya hüküm ki:
“İstanbul, memleketimizin yüz suyu, ulema, suleha ve üdeba beldesidir; halkının da günlük kılık kıyafetinin Şeriat iznine uygun bulunması devlet namusu gereğindendir. Bazı avretler hıristiyan kadınlarını taklid ederek başlarına acayip şekilde serpuşlar geçirdiler; nice utanılacak biçimler çıkarıp ismet âdâbını tamamen kaldıracak kılık ve kıyafete girdiler, namus perdesini yırtmaktan çekinmediler.
“Bundan böyle kadınlar bir karıştan ziyade büyük yakalı ferâce ve üç değirmiden fazla yemeni ile sokağa çıkmayacaklardır. Ferâcelerde bir parmaktan kalın süs şeridi kullanmak yasaktır. Bu yasağı dinlemeyecek kadınların sokakta yakalarının kesileceği ve ferâcelerinin yırtılacağı ilân olunsun. Dinlememekte ısrar edenler yakalanıp başka memlekeketlere sürüleceklerdir Bunu mahalle imamlarına kat’î olarak bildiriniz (Hicrî 1138 Şevval, Milâdî 1725) haziran)”.
Aşağı tabakadan kadınlar ile kibar hanımların ferâce ve yaşmakları her devirde ayrı ayrı olmuşdu. En cazib renklerde aşırı süslü ferâceler ancak hanımlar sırtında görülmüşdür. Bilhassa İstanbulda ferâce ve yaşmak tuvaletlerine aşırı önem verenler, büyük şehrin yosma nigârları olagelmişdi.
Ahmed Râsim “Fuhşi Atik” isimli ölmez eserinde önü sıra yürüten ferâceli bir yosmayı şöyle tasvir ediyor:
“Alt üst yaşmağın birleşdiği saç topuzunun açık bırakdığı ense omuzlara doğru avuc gibi mi desem, ne desem, dört parmak arzında beyaz mı desem, biraz mücellâ, bir sâha görünüyor. Ondan ötesini beş altı parmak eninde yine siyah boncukdan çiçekli gibi bir yaka örtüyordu. Ya gron, yahud mantin olacak, ferâcenin arkalığı aşağıya doğru su gibi akub dururken kalça hizâsından bükülmüş küçük ve yine beyaz bir elin yumuşak parmakları arasına sokularak tatlı miller, kıvrımlar yapmışdı, adımların hareketi ile bir o yana, bir bu yana dalgalı dalgalı bocalandırıyordu...”
Şu beyit geçen asrın büyük şâirlerinden Yenişehirli Avni Beyindir:
Yeşil ferrâce giysen goncasın en lâlerû ammâ
Gülüb açıldığın demler güli zibâya benzersin
Şu kıt’a Beşiktaşlı Gedâi’nindir:
Yukardan aşağı ferâce siyah
Görenler yârimi ettiler ah vah
Kimi mecnun oldu kimi de seyyah
Koltuğum kabarır gördükce yâri
Orta oyunlarında “Zenne” (Kadın) rollerine çıkan genç san’atkârlar ferâce ve yaşmak altında kadından, hattâ güzel, oynak ve yosma bir kadından aslaa farkedilemezdi; orta oyununu ilk gören toy taşralılardan zenneyi hakikaten kadın zannedip âşık olanlar çıkdığı söylenir.
Süslü ferâce yakası ve yaşmak
(Resim: Bülend Şeren)
Kadın üstünde ferâce
(Resim: S. Bozcalı)
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Bülend Şeren, Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM100806
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Bülend Şeren, Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5650-5652
Not
Görsel: cilt 10, sayfalar 5651, 5652
Bakınız Notu
B.: Yaşmak; B.: Açık saçık gezme yasağı; cild 1, sayfa 202
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Bülend Şeren, Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.