Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
FENERBAĞÇE, FENERBAĞÇESİ
Anadolu yakasında, Marmara kıyısında Kadıköyünün güneyinde, Kadıköyü ile Caddebostanı arasında meşhur semt; bir yarım ada olup bu yarım ada ile Kadıköyü yarımadası arasında Kalamış Körfezi vardır. Adını, batı ucunda kadimden beri mevcud olan bir deniz fenerine nisbet almışdır; tarih kaynaklarımızda “Fener Bağçesi” yahud “Fenerli Bağçe” isimleri ile kaydedilir.
Bu yarımada İstanbulun fethinden XIX. Yüzyıl ortalarına kadar pâdişahlara mahsus mîrî bir bağçe idi; deniz fenerinden başka pâdişahlara mahsus küçük yazlık bir kasır, havuzlar, çiçek bağçesi, bağçenin muhâfızları bostancılar için bir mescid vardı; ve küçük bir koru ile bezenmişdi. Zamanımızda millî emlâkden umuma açık bir mesîredir; kasırdan, havuzlardan, mescidden eser kalmamışdır (B.: Fenerbağçesi Kasırları ve Mescidi).
Onyedinci Yüzyılın büyük yazarı Evliyâ Çelebi, civârından bahsederek buranın sâdece adını kaydediyor: “Kalamış Burnu teferrücgâhı, Kadıköyü bağları ile Fenerbağçesi arasında bir körfez içre beyaz kumsal bir denizdir. Cümle dilberan ve uşşâkaanı sadıkan orada deniz melekleri gibi yüzerler...” diyor. Kalamış, bir koydur; Fenerbağçesi ismini yazmakla berâber Evliyânın “Kalamış Burnu” dediği yer ancak Fenerbağçesi Yarımadası olabilir, büyük yazar burada bir târif sürçmesine düşmüşdür.
Evliyâ Çelebi buradaki de...
⇓ Read more...
Anadolu yakasında, Marmara kıyısında Kadıköyünün güneyinde, Kadıköyü ile Caddebostanı arasında meşhur semt; bir yarım ada olup bu yarım ada ile Kadıköyü yarımadası arasında Kalamış Körfezi vardır. Adını, batı ucunda kadimden beri mevcud olan bir deniz fenerine nisbet almışdır; tarih kaynaklarımızda “Fener Bağçesi” yahud “Fenerli Bağçe” isimleri ile kaydedilir.
Bu yarımada İstanbulun fethinden XIX. Yüzyıl ortalarına kadar pâdişahlara mahsus mîrî bir bağçe idi; deniz fenerinden başka pâdişahlara mahsus küçük yazlık bir kasır, havuzlar, çiçek bağçesi, bağçenin muhâfızları bostancılar için bir mescid vardı; ve küçük bir koru ile bezenmişdi. Zamanımızda millî emlâkden umuma açık bir mesîredir; kasırdan, havuzlardan, mescidden eser kalmamışdır (B.: Fenerbağçesi Kasırları ve Mescidi).
Onyedinci Yüzyılın büyük yazarı Evliyâ Çelebi, civârından bahsederek buranın sâdece adını kaydediyor: “Kalamış Burnu teferrücgâhı, Kadıköyü bağları ile Fenerbağçesi arasında bir körfez içre beyaz kumsal bir denizdir. Cümle dilberan ve uşşâkaanı sadıkan orada deniz melekleri gibi yüzerler...” diyor. Kalamış, bir koydur; Fenerbağçesi ismini yazmakla berâber Evliyânın “Kalamış Burnu” dediği yer ancak Fenerbağçesi Yarımadası olabilir, büyük yazar burada bir târif sürçmesine düşmüşdür.
Evliyâ Çelebi buradaki deniz fenerinden ve kasırlardan bahsetmiyor; fakat çağdaşı ermeni yazarı Eremya Çelebi Kömürciyan “İstanbul Tarihi” isimli eserinde: “Kadıköyden Fenerlibağçeye kadar uzanan sâha, gözleri okşayan bağlarla örtülüdür. Burada köşkün önünde denizin içinde atılmış metin bir temel üzerinde yekpâre bir heykel gibi yükselen kulenin tepesinde fener yanmaktadır; bağçe ve köşk yarım günlük mesâfeden görülmekde olan bu fenerin adı ile yâd edilir. Çınar ve servilerle dolu olan bu pâdişah bağçesinin karşısında deniz içine uzanmış ve her tarafdan görülmekde olan güzel bir köşk vardır. Akdenizden gelen ve İstanbuldan giden bütün gemiler, garba nazır olan bu köşkden temâşâ edilir...” diyor.
Ondokuzuncu asır başında Fenerbağçesi pâdişahlara mahsus bir bağçe olmakdan çıkmış, Haydarpaşa Çayırı ile birlikde halkın gezip eğlendiği meşhur mesîrelerden biri olmuşdur:
Mahfice dün ağyâr ile
Gezdin fenerde el ele
Haydarda etdiğin hele
Yazık sana yazık sana
(Lâtif Ağa, Hicazkâr Şarkı)
Fenerbağçesi halka açık bir mesîre olarak en parlak devrini İkinci Sultan Abdülhamid devrinde yaşadı. İstanbul halkı için hayli ucakca bir yerdi. Kadıköyünden Fenerbağçeye araba ile gitmek bahâlı, kadın ve çocuklarla o uzun yolu yürümek yorucu olduğundan, Anadolu Demiryolu üzerinde “Feneryolu” adı ile hususî bir istasyon yapılmış, buradan da yarımadaya kadar bir ek demiryolu döşenmişdi. Ahmed İhsan Tokgöz, sâhibi olduğu Serveti Fünun Mecmuasında bir hafta sohbetinde şunları yazıyor:
“... Haydarpaşa Garından Fenerbağçeye hareket etmek üzere olan tirenin kalabalığı tasavvurun dışında. Tamamen dolmuş vagonlara birkaç vagon daha ilâve ettiler; yarım saat sonra bir tiren daha hareket edecekdi. Gar ve rıhtım üstü yaz renkli esvablarını giymiş halk ile doluydu.
“Oh!! Ne letâfet; tiren yolu boyunun iki yanı papatyalarla donanmış. Fener bağçesine doğru hafif bir meyil ile ağır ağır inen tiren ve keskin düdüklerini etrafa aksettiren tirenin her penceresinden sarkmış başlar... Bizden evvel gelmiş civar semtler halkı yarım adanın heybetli ağaçları altında, zümrüd gibi çimenlere çocuk sevinci ile yayılmış...” (mayıs 1893).
Civar semtler halkının bir kısmı yaya, bir kısmı da çeşid çeşid arabalarla gelirdi. Yarım adayı fırdolayı dolaşan bir araba yolu yapılmışdı, arabaların bu yolda dolaşmasına “Tur” denilirdi.
O devrin ünlü muharrirlerinden Ahmed Râsim ve Mâlûmât Gazetesine yazdığı şehir mektublarında Fenerbağçe mesîresinden şöylece bahsetmektedir:
“Fenerbağçe mesiresinde fakir ve orta tabaka halk, tekerleklerin ve arabalara koşulmuş hayvanların ayaklarının kaldırdığı kesif bir toz bulutu altında çimenlere serilir, hoşça bir gün geçirmeğe çalışırdı. Arabalar, Fenerbahçe turunu, durmadan, fıldır fıldır dönerlerdi; kibar takımı, birinci turdan sonra dönüp giderdi. Bu araba selinde İstanbulun her çeşit arabası görünürdü: “Çek çek”lerden tutun da paraşol, bağ arabası, payton, brik, kupa, lândon, yarım lândon, tek atlı, çift atlı... Kadınlardan çarşaflılara yaşmaklılar ekseriyetle arabalarda, yeldirmeliler paraşollarda ve bağ arabalarında bulunurlardı. İkinci kısım halk da ekseriyeti teşkil ederdi. Dolma, helva tabaklarını, yenecek yemiş ve saireyi hamil olan sepetler arabada en geride bulunurdu. Onun yanında mama dadı, onun yanında beyaz dadı, onun yanında efendi, ağa, bey, küçük bey, küçük hanım, ondan sonra çatık çehreli büyük vâlide ile küçük anne mevki alırdı.”
Fenerbağçesi Mesîresinin yanında, yarım adanın güney kıyısında, mesîre kadar meşhur deniz hamamları vardı; bu hamamlardan Erkek Hamamı yeri Fenerbağçe Plâjı adı ile bir plâja terk etmiş, zamanımızda kurulmamakdadır; Kadınlar Hamamı ise durmaktadır, âdetâ plâja bir ek olmuşdur, fakat bir kadınlar deniz hamamı hususiyet ve mahremiyetini kaybetmişdir (B.: Fenerbağçesi Deniz Hamamları; Fenerbağçesi Plajı).
Yarımada zamanımızda bir meşhur mesîredir. Üzeri yer yer bodur mazılar ve halkın gölgelerinden faydalandığı çitlenbik ağaçları vardır. Bir plâj bulunmasına rağmen, halk, bilhassa çocuklar ve gencler yarımadanın güneyindeki kayalar üstünde soyunup açıkdan, bir plâj ücreti ödemeden denize girer. Ocakları, tezgâhları dört tekerlekli arabalara oturtulmuş kır kahvecileri vardır. Seyyar köfteciler dolaşır.
Yarımadanın deniz fenerinin de bulunduğu batı ucunun Marmaraya nezâreti fevkalâdedir. Kuzey kıyısı Galata Sarayı ve Fenerbağçe Spor Kulüplerinin tesisleri ile halka kapanmışDır. Geniş koy servet erbabının ve bu spor kulüplerinin tenezzüh motörleri ve yelkenlileri ile doludur. Yine o kıyıda, az içerlek bir yerde çok temiz bir kır lokantacığı bulunuyordu.
Yarımadayı çepçevre bir asfalt yol çevirmişdir; bu yoldan motorlu nakil vâsıtalarının seyir istikaameti, sağdan, kuzey kıyısı tarafından başlar; Belediyenin Kadıköy - Fenerbağçesi otobüsleri de, seferlerini, bu asfalt yolda yarım adayı dolaşarak tamamlar.
Fenerbağçesinde yarımada dışında ve yarımadanın doğu tarafında “Devlet Demiryolları Dinlenme Sitesi” ve “Savunma Bakanlığı Dinlenme Sitesi” isimleri ile iki büyük tesis bulunuyordu.
Fenerbağçesi Mesîresi Kadıköy vapur iskelesine Belediye Otobüsleri ve dolmuş usûlü ile yolcu taşıyan otomobillerle bağlıdır.
İstanbul’un bütün mesîrelerinde olduğu gibi, burası da geçen asır sonlarındaki hayatına nisbetle çok sönüktür.
Feneryolu İstasyonundan ayrılarak gelen demiryolu, 1935 den beri metrûk idi, 1969 - 1970 arasında da raylar ve traversler sökülmüş, demiryolu tamamen kaldırılmışdır.
Plâjın yanında derme çatma bir sandal iskelesi, mesîreye gelenlerin kirâlayıp denizde dolaşması için de üç dört sandal vardır; kayıkcılar tarafından kurulmuş bir çardakda “Kiralık Sandal” levhası asılı idi.
Fenerbağçesi Yarımadası
Theme
Location
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM100744
Theme
Location
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 10, pages 5620-5621
Note
Image: volume 10, page 5620
See Also Note
B.: Fenerbağçesi Kasırları ve Mescidi; B.: Fenerbağçesi Deniz Hamamları; Fenerbağçesi Plajı
Theme
Location
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.