Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
FÂTİH SULTAN MEHMED CÂMİİNDE TEFSİRİ ŞERİF HATMİ VAK’ASI
Onyedinci Yüzyıl sonlarında garip bir vak’adır; Fâtih Camiinin vâizlerinden Demirkapulu Şeyh Süleyman Efendi, hicrî 1104 ramazanının son cuma günü (M. Mayıs 1693) camide tefsiri şerif hatmedeceğini cemaate bir hafta öncesinden ilân etmişdi. Fâtih Câmii zâten hergün beş namaz vaktinde dolan bir câmi idi, o gün camide öyle bir kalabalık birikdi ki camiin içi dışı, adım atacak yer kalmayacak halde doldu.
Padişah İkinci Sultan Ahmed ve devlet erkânı Edirnedeydi. İstanbul’un idaresi ve payitaht kaymakamlığı ile Bosnalı Hüseyin Paşaya bırakılmıştı. İyi niyet sahibi ve işgüzarlık göstermek hevesinde olan bu vezir de, bu görülmemiş kalabalığı haber alınca, İstanbul tarihindeki kanlı ihtilâllerin ekseriya bu gibi toplantılarla başladığını hatırlıyarak, bir fitne çıkmasından korktu, ve bir ihtiyat tedbiri olarak o civarda, kapısı kulu hakkından ve yeniçerilerden mürekkep mühim bir kuvvetle kola çıkdı. Camide tefsir hatmi cemiyeti başlamak üzereydi; vezirin arkasında askerle geldiğini gören birkaç korkak verme ve telâşa düşüp kaçdı, onları görenler de ne olduğunu tahkika lüzum görmeden ortalığı velveleye verdiler, ve bir an içinde, camiin civârı ile avlularında ve camiin içinde bulunan binlerce kişi birbirini çiğniyerek kaçışmağa başladı, öyle ki, fitneden korkan Hüseyin Paşa, bir faciaya s...
⇓ Devamını okuyunuz...
Onyedinci Yüzyıl sonlarında garip bir vak’adır; Fâtih Camiinin vâizlerinden Demirkapulu Şeyh Süleyman Efendi, hicrî 1104 ramazanının son cuma günü (M. Mayıs 1693) camide tefsiri şerif hatmedeceğini cemaate bir hafta öncesinden ilân etmişdi. Fâtih Câmii zâten hergün beş namaz vaktinde dolan bir câmi idi, o gün camide öyle bir kalabalık birikdi ki camiin içi dışı, adım atacak yer kalmayacak halde doldu.
Padişah İkinci Sultan Ahmed ve devlet erkânı Edirnedeydi. İstanbul’un idaresi ve payitaht kaymakamlığı ile Bosnalı Hüseyin Paşaya bırakılmıştı. İyi niyet sahibi ve işgüzarlık göstermek hevesinde olan bu vezir de, bu görülmemiş kalabalığı haber alınca, İstanbul tarihindeki kanlı ihtilâllerin ekseriya bu gibi toplantılarla başladığını hatırlıyarak, bir fitne çıkmasından korktu, ve bir ihtiyat tedbiri olarak o civarda, kapısı kulu hakkından ve yeniçerilerden mürekkep mühim bir kuvvetle kola çıkdı. Camide tefsir hatmi cemiyeti başlamak üzereydi; vezirin arkasında askerle geldiğini gören birkaç korkak verme ve telâşa düşüp kaçdı, onları görenler de ne olduğunu tahkika lüzum görmeden ortalığı velveleye verdiler, ve bir an içinde, camiin civârı ile avlularında ve camiin içinde bulunan binlerce kişi birbirini çiğniyerek kaçışmağa başladı, öyle ki, fitneden korkan Hüseyin Paşa, bir faciaya sebep oldu. Camiin merdivenlerinde iki çocuk ayak altında kalarak öldü, birçok hâmile kadın çocuk düşürdü, feryad ve figan ayyûka çıktı. Kaymakam paşa her ne kadar askerini derhal döndürüp uzaklaştı ise de halkın uğradığı dehşeti gideremedi. Gerek paşa, gerek asker tarafından hiç kimse hattâ söz ile dahi incitilmemiş iken halk bedduaya başladı. Vak’a Edirneye akseder etmez de Hüseyin Paşa azledilerek Erzurum vâliliğine tâyin edildi.
Yol hazırlığı görürken memuriyeti Erzurumdan Karsa tahvil edildi, arkasından Trabzon vâliliği emri geldi; birkaç gün ara ile memuriyetinin üç defa değiştirilmesi Bosnalı Hüseyin Paşayı haklı olarak can ve baş kaygusuna düşürdü, bilhassa son olarak Trabzona tâyini, hareketi için Karadenize gemi beklemeğe mecbur olduğundan, İstanbulda oyalanmak istendiğini, îdâm fermaniyle cellâdın da yolda olduğunu gösteriyordu. Aynı günlerde, Edirnedeki yakın bir dostundan da korkusunun hakikat olduğunu bildiren mahrem bir mektpu aldı.
Eşyası gemiye yüklenmiş ve adamları da içeriye girmişken geminin tam hareket edeceği anda, kıyâfetini tebdil ederek ve en yakın adamlarına bile haber vermeden karaya çıktı ve büyük şehrin içinde kayboldu. İki gün sonra da bir mübaşir îdâm fermanını getirdi. Paşayı İstanbulda bulamayıp geminin de hareket ettiğini gören mübaşir, Trabzona gitmiştir zannıyla ılgar ile Trabzon yolunu tuttu, fakat gemiden paşanın çıkmadığını görünce kaçtığı anlaşıldı. Gerek İstanbulda gerek taşrada bir hayli arandı ise de bulunamadı ve bir daha kendisinden bahsedilmedi.
Bibl.: Râşid Tarihi, II.
Tema
Olay
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM100618
Tema
Olay
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5564-5565
Bibliyografya Notu
Bibl.: Râşid Tarihi, II.
Tema
Olay
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.