EN
Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hakkında
İstanbul Ansiklopedisi
Reşad Ekrem Koçu
Web Projesi
Maddeler
❯
10. Cilt: Eri-Fır
FÂİK REŞAD BEY
Edebiyat tarihimiz üzerine eserleri ile tanınmış muharrir, edebiyat muallimi, Osmanlı Tarih Encümeninin muhâbir âzalarından; 1851 de İstanbulda Kabasakalda Divânı hümâyun hâcegâhından Seyyid İhyâ Efendinin konağında doğdu; babası bu konağa iç güveyi olarak girmiş alay eminlerinden İzmirli Hacı Tahir Efendi, anası da İhyâ Efendinin kızı Şerife Sâliha Hanımdır. Sultanahmed sibyan mektebinde, Bezmiâlem Vâlide Rüşdiyesinde okudu; fakat rüdşiyeyi bitirmeden henüz 9-10 yaşlarında idi ki Seraskerlik Dâiresine kâtib yamağı olarak girdi, 1863 de 12-13 yaşında iken dedesi İhyâ Efendinin recası ile önce Divânı hümâyun kalemine, sonra da yine Bâbıâlide Hâriciye Mektubculuğu kalemine alındı. Gündüzleri kalemde vakit buldukca kalemin seçkin simâlarından Cem’î Efendi adında bir zâtden farsca, geceleri de Ayasofya Medresesi talebelerinden olup İhyâ Efendinin konağında barınan Ali Efendi adında bir gencden de arabca öğrenmeye başladı. 13-14 yaşlarında iken, akran ve emsâline uyarak, kendi tâbiri ile “şiir nâmına yâveler” yazmaya ve onları, kalemde şâirliği ile de tanınmış Cem’î Efendiye tashih ettirmeye başladı. Kalemde birinci sınıf kâtibliğe yükseldiği halde, dedesi öldükden sonra, 17 yaşında iken de evlendirildiği, maaşlar da muntazam çıkmadığı için geçim sıkıntısı çekmeye başladı. Biraz huzûr...
⇓ Devamını okuyunuz...
Edebiyat tarihimiz üzerine eserleri ile tanınmış muharrir, edebiyat muallimi, Osmanlı Tarih Encümeninin muhâbir âzalarından; 1851 de İstanbulda Kabasakalda Divânı hümâyun hâcegâhından Seyyid İhyâ Efendinin konağında doğdu; babası bu konağa iç güveyi olarak girmiş alay eminlerinden İzmirli Hacı Tahir Efendi, anası da İhyâ Efendinin kızı Şerife Sâliha Hanımdır. Sultanahmed sibyan mektebinde, Bezmiâlem Vâlide Rüşdiyesinde okudu; fakat rüdşiyeyi bitirmeden henüz 9-10 yaşlarında idi ki Seraskerlik Dâiresine kâtib yamağı olarak girdi, 1863 de 12-13 yaşında iken dedesi İhyâ Efendinin recası ile önce Divânı hümâyun kalemine, sonra da yine Bâbıâlide Hâriciye Mektubculuğu kalemine alındı. Gündüzleri kalemde vakit buldukca kalemin seçkin simâlarından Cem’î Efendi adında bir zâtden farsca, geceleri de Ayasofya Medresesi talebelerinden olup İhyâ Efendinin konağında barınan Ali Efendi adında bir gencden de arabca öğrenmeye başladı. 13-14 yaşlarında iken, akran ve emsâline uyarak, kendi tâbiri ile “şiir nâmına yâveler” yazmaya ve onları, kalemde şâirliği ile de tanınmış Cem’î Efendiye tashih ettirmeye başladı. Kalemde birinci sınıf kâtibliğe yükseldiği halde, dedesi öldükden sonra, 17 yaşında iken de evlendirildiği, maaşlar da muntazam çıkmadığı için geçim sıkıntısı çekmeye başladı. Biraz huzûra kavuşağını umarak, o sırada Trablusgarb vâliliğine tayin edilen, kendisini mektubcu yapacağını vaad eden Erzincanlı Hacı İzzet Paşanın yanında Trablusgarba gitti, fakat paşa vaadini yerine getiremedi, İstanbula dönmeye mecbur olan Fâik Reşad Bey Kalemdeki yerini de kaybetmiş oldu. O sırada Ahmed Midhat Efendi Matbaai Âmire (Devlet Matbaası) ve Takvimi Vekaayii müdürü idi, ayrıca Tercemânı Hakikat gazetesini çıkarıyordu, ziyâretine gelen iyi tanıdığı Fâik Reşad Beye: — İsabet olmuş, ben de takvim için (devletin resmî gazetesi Takvimi Vekaayi) bir başmuharrir arayıp duruyordum... dedi ve Fâik Reşad Bey, o zaman için önemli para sayılan 15 lira maaş ile Takvimi Vekayii başmuharriri oldu; kendisi anlatıyor: — “1296 martında (1880) Takvimi Vekaayii benim riyâseti tahririyem altında neşrolunmaya başladı. Aradan bir sene geçtikden sonra Midhad Efendi beni ve sâir muharrir ve mütercimleri Tercemünı Hakikat ile Osmanlı adındaki fransızca gazete için kendi matbaasında alıkoyarak Takvime göndermemeye başladı, Takvim çıkamadı, nihâyet büsbütün intişardan kaldı. Bu sıralarda Âlipaşazâde Ali Fuad Bey maarif nâzırı olmuşdu, hâriciye kaleminde iken maiyetinde çalışmışdım, nâzırlığını tebrike gittiğimde beni Diyarbekir maarif müdürlüğüne tâyin etdi...” Diyarbekirdan sonra Van maarif müdürü, sonra Yanya maarif müdürü oldu; Yanyada vali Ahmed Eyyub Paşa ile geçinemedi, azledildi, 1888 de İstanbula döndü, gazetelerde muharrirlik, hususî mekteplerde muallimlik yapdı, 1908 de meşrutiyetin ilânı üzerine Matbûâtı Dahiliye (iç basın) müdür muavini, az sonra Takvimi Vekayii müdürü oldu, bu müdürlük lâğvedilince açıkda kaldı, emekliye ayrıldı. 1911 de yeni açılan Kadastro Mektebine edebiyat muallimi, 1912 de İstanbul Darülfünunu Osmanlı Edebiyat Tarihi muallimi oldu, fakat Dârülfünun kürsüsü için kifâyetsiz görülerek İstanbul Kız Sultânisi edebiyat muallimliğine nakledildi, hastalandı, kız sultânîsinden istifa ederek Kadastro Mektebindeki vazifesi ile yetindi. 1914 de tebdili havâ için götürüldüğü oğlunun Göztepedeki evinde vefât ederek Sahrâyicedid Mezarlığına defnedildi. Zamanının başda Şinâsi, Nâmık Kemâl, Ebüzziya Tevfik, Recâizâde Ekrem, Ahmed Midhat gelmek üzere en seçkin kalem sâhiblerini yakından tanımış ve bir Türk Matbuat (Basın) Tarihi yazmaya başlamışdı; ömrü boyunca büyük himmetle toplanmış kitab, nâdide el yazması mecmualar, divanlar, gazete ve dergi koleksiyonları, meşhur kişilerin fotoğraflarından mürekkeb zengin bir kütübhâneye ve kendisinin kütübhâne kütübhâne dolaşarak yıllar boyu emekle derlenmiş kıymetli notlara sahibti, 1912 İshakpaşa Yangınında evi ile birlikde yandı, Türk Matbuat Tarihinin müsveddeleri de kütübhânesi ile birlikte bir anda yok oldu; bu ağır darbe üzerindedir ki hastalandı, iki sene sonra derin bir karamsarlık içinde öldü. Aşağıdaki satırları Osmanlı Tarih Encümeni Mecmuasında ölümü münâsebeti ile yazılan bir makaaleden alıyoruz: “Ölümünden yıllarca evvel alınıp şimdi mecmuaya koyduğumuz fotografına bakılınca yüzünde görülen tatlılık, tavır ve hareketlerinde daha tesirli idi. Gaayet halim, selim, mütevekkil, kanaatkâr, derviş yaradılışlıydı, muhitine iyilikden başka şey yapmamış, hiç kalb kırmamışdı; Mevlevî tarikati muhiblerinden idi.” Kitab olarak basılmış eserleri şunlardır: “Güldeste” (Şiirlerinin bir kısmı); “Güncinei Letâif” (Mizah ve nüktedanlık üzerine fıkralar); “Kemal bey ile muhâberemiz” (Nâmık Kemal ile olan münasebetleri üzerine); “Osmanlı Lûgatı” (Ali Nazîmâ Beyle müşterek); “Muhtasar ve Musavver Tarihi Osmânî”, “Hazînei Müntehebât”, Külliyâtı Letâif”, “Sergüzeşti Aristonois” (Terceme roman); “Sergüzeşti Hulûsi (Telif roman); “Eslâf” (2. küçük cild ve zeyli ile Türk meşhurlarının hal tercemeleri); “Tarihi Edebiyâtı Osmaniye”; ve pek çok makale. Fâik Reşad Bey (Resim: Sabiha Bozcalı)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM100539
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5499-5500
Not
Görsel: cilt 10, sayfa 5499
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
  İş birliğiyle
Kullanım Şartları
Çerez Politikası
KVKK