Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
FÂİK BEY (Mâbeyinci)
İkinci Sultan Abdülhamid devrinin seçkin saray adamlarından ve devrin hafiyelik ve jurnalcılık ile kirlenmemiş sîmâlarından; konağı ve yalısı bir sanat ve edebiyat mahfili olmuş bir zât; çağdaş mûsikimizin pek değerli iki sanatkârının, Tanburî Fâyize ve Kemençeci Fâhire hanımların babası (B.: Fayize Hanım; Fersan Fâhire); 1870 de İstanbulda doğdu, Bolulu Lûtfi Ağa ile saraydan yetişmiş ve o devrin kibar muhitinde aşırı güzelliği ile tanınmış bir Çerkes kızı olan Hüsnü Melek Hanımın oğludur; Galatasarayı Sultânîsinde okudu, mezun olduktan sonra Hâriciye Nezâretine intisab etti ve pek sonra da saraya alındı; 1909 da Sultan Abdülhamidin tahtdan indirildiği tarihe kadar sarayda kaldı, bir müddet Mısırda, dokuz yıl kadar da İsviçre ile Avrupanın diğer memleketlerinde bulundu, Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbula dönerek Nişantaşındaki konağına yerleşdi ve 1937 de orada altmış altı yaşlarında vefat etti; Feriköy kabristanına defnedildi.
Uzun boylu, siyah saçlı ve gözlü pek yakışıklı, gaayetle nâzik bir zât idi. Tütün ve kahve tiryâkisi idi; saraydaki kasvetli hayatının sevkettiği ihtiyac olarak içkiye düşkündü. Yalısı Bebekte idi, Sultan Abdülhamid kızı Ayşe Sultanı evlendirirken, güzelliğini duyduğu bu yalıyı satın almış, kızına hediye etmişdi; konağı Nişantaşında idi; bir müddet de ...
⇓ Devamını okuyunuz...
İkinci Sultan Abdülhamid devrinin seçkin saray adamlarından ve devrin hafiyelik ve jurnalcılık ile kirlenmemiş sîmâlarından; konağı ve yalısı bir sanat ve edebiyat mahfili olmuş bir zât; çağdaş mûsikimizin pek değerli iki sanatkârının, Tanburî Fâyize ve Kemençeci Fâhire hanımların babası (B.: Fayize Hanım; Fersan Fâhire); 1870 de İstanbulda doğdu, Bolulu Lûtfi Ağa ile saraydan yetişmiş ve o devrin kibar muhitinde aşırı güzelliği ile tanınmış bir Çerkes kızı olan Hüsnü Melek Hanımın oğludur; Galatasarayı Sultânîsinde okudu, mezun olduktan sonra Hâriciye Nezâretine intisab etti ve pek sonra da saraya alındı; 1909 da Sultan Abdülhamidin tahtdan indirildiği tarihe kadar sarayda kaldı, bir müddet Mısırda, dokuz yıl kadar da İsviçre ile Avrupanın diğer memleketlerinde bulundu, Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbula dönerek Nişantaşındaki konağına yerleşdi ve 1937 de orada altmış altı yaşlarında vefat etti; Feriköy kabristanına defnedildi.
Uzun boylu, siyah saçlı ve gözlü pek yakışıklı, gaayetle nâzik bir zât idi. Tütün ve kahve tiryâkisi idi; saraydaki kasvetli hayatının sevkettiği ihtiyac olarak içkiye düşkündü. Yalısı Bebekte idi, Sultan Abdülhamid kızı Ayşe Sultanı evlendirirken, güzelliğini duyduğu bu yalıyı satın almış, kızına hediye etmişdi; konağı Nişantaşında idi; bir müddet de Göztepede, Erenköy Kız Lisesi iken yanan ve saray denmeye lâyık Rıdvan Paşa Köşkünü satın alarak orada oturmuşdu.
İki kızının Türkce hocası olmuş Ahmed Râsimin anlattığı şirin bir fıkradır:
“Fâik Beyin yalısında haftada üç gün çocuklarla uğraşıyordum. Kış geldi, ben bilâ sekte yine derse devam ediyordum. Bir gün kızlarından biri dedi ki:
— Beybabam sizi görmek istiyor...
“Dersten sonra gittim. Beni görür görmez:
— Sizin Menâkibi İslâm nâmında bir kitabınız var mı?... diye sordu.
— Var!
“Biraz düşündükten sonra dedi ki:
— Masanın üzerinde gördüm de...
— Hangi masanın?
— Efendimizin masasının üstünde...kimbilir, biri mi jurnal etti, fakat korkma, ben bugün anlarım, gelecek dersde size söylerim...
“Alın bir merak!.. Menâkibi İslâm’ın neresi jurnal edilecek?.. Ama erbâbı bilir!...
“Ertesi günüydü, hava yağışlı, soğuk, son derecede çipildi. Matbaaya biri geldi, beni sordu, gösterdiler. Kemâli nezâketle eğildi, kulağıma dedi ki:
— Sizi Mâbeyinci Fâik istiyor...
— Nerede?
— Mâbeyni hümâyunda, kendi dâiresinde...
— Baş üstüne, hemen giderim...
“Bir araba Yıldızın alt kapusuna vardım. Fâik Beyin dâiresini gösterdiler. Bir oda ki neûzübillâh!... küçük, basık, loş, sobası sönük, camları kırık, ortalığı pis, birdenbire şaşaladım. Kurenâdan bir zâtin saraydaki odası böyle mi olur?.. İnanmadım. Yandaki odadan çıkan bir ağaya sordum, burasıdır dedikten sonra:
— Biraz bizim odada oturun, şimdi gelecekdir...
“Oooh!.. ağa odası, ne sıcak, ne temiz bir yer!.. henüz ısınır gibi oldum, olmadım:
— Bey geldi.. buyrun dediler.. dediler.
“Fâik Bey ile elinde kırmızı bir muhafaza diğer biri ayakda duruyorlardı. O bilmediğim zât mahfazayı öpdü, başına götürdü, Fâik Beye verdi, o da öptü, başına götürdü, bana verdi; ben de öpdüm, başıma götürdüm. Fâik Bey dedi ki:
— Velînimet efendimiz size Menâkibi İslâm kitabınızdan dolayı İkinci Mecidiye Nişanı ihsân ettiler, bir teşekkürnâme yazın da takdim edeyim...
“Yağmur yağıyor. Param yok, gelirken arabaya vermişim. Yıldız Yokuşunu koltuğumda nişan mahfazası ile ıslana ıslana inerken:
— İkinci Mecidî Nişanı vereceğine iki mecidiye vereydi de arabaya bineydim!.. diyordum...” (A. Râsim, Muharrir Buya).
Mâbeyinci Fâik Bey
(Resim: Sabiha Bozcalı)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM100527
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5494-5495
Not
Görsel: cilt 10, sayfa 5494
Bakınız Notu
B.: Fayize Hanım; Fersan Fâhire
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.