Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
EYYUBSULTAN TÜRBESİ
Arablar tarafından İstanbulun ilk muhasarasında İstanbul önünde vefat etmiş Peygamberimizin sancakdarı Ebâ Eyyûb El-Ensârî Hâlid bin Zeyd’in kabri üzerindeki türbe; İstanbulun Türkler tarafından fethinden bu yana âlem-i İslâmın en büyük ziyâret makamlarından biri; türbe binâsı da Fâtih Sultan Mehmed devri yapı eserlerinden biri; kabrin yeri, Fâtih Sultan Mehmedin İstanbulu muhasarası sırasında Türk ordusunda bulunmuş erenlerden Ak Şemseddin tarafından keşfedilmişdir (B.: Mehmed Efendi, Şeyh Ak Şemseddin).
XVII. Asrın büyük muharriri Evliyâ Çelebi, kabrin keşfi rivâyetini şöyle anlatıyor:
“Fâtih Sultan Mehmed Han Gazi İstanbulu fethederken yetmiş yedi kibar ehlûllah Ebâ Eyyûbun kabrini aramaya koyuldular. Nihâyet Ak Şemseddin Hazretleri: — Müjde olsun beyim, alemdârı Resûllullah Ebâ Eyyûbi Ensârî burada medfundur! Diyerek bir hiyâban ormanistan içine girdi, bir seccâde üzerinde iki rek’at namaz kılarak selâmdan sonra bir secde daha idüb gûyâ uykuya varmış gibi kaldı. Birçokları: — Efendi kabri Eyyûbu bulamadığı için hicâbından uyudu... diye târizler ettiler. Bir saat sonra Ak Şemseddin Hazretleri secdeden başını kaldırıp mübârek gözleri kan çanağını andırır bir halde pâdişaha hitaben: — Beyim!.. Hikmet-i Hudâ seccâdemizi kabri Eyyûb üzerine döşemişler, heman şu mahalli kazsınlar!....
⇓ Read more...
Arablar tarafından İstanbulun ilk muhasarasında İstanbul önünde vefat etmiş Peygamberimizin sancakdarı Ebâ Eyyûb El-Ensârî Hâlid bin Zeyd’in kabri üzerindeki türbe; İstanbulun Türkler tarafından fethinden bu yana âlem-i İslâmın en büyük ziyâret makamlarından biri; türbe binâsı da Fâtih Sultan Mehmed devri yapı eserlerinden biri; kabrin yeri, Fâtih Sultan Mehmedin İstanbulu muhasarası sırasında Türk ordusunda bulunmuş erenlerden Ak Şemseddin tarafından keşfedilmişdir (B.: Mehmed Efendi, Şeyh Ak Şemseddin).
XVII. Asrın büyük muharriri Evliyâ Çelebi, kabrin keşfi rivâyetini şöyle anlatıyor:
“Fâtih Sultan Mehmed Han Gazi İstanbulu fethederken yetmiş yedi kibar ehlûllah Ebâ Eyyûbun kabrini aramaya koyuldular. Nihâyet Ak Şemseddin Hazretleri: — Müjde olsun beyim, alemdârı Resûllullah Ebâ Eyyûbi Ensârî burada medfundur! Diyerek bir hiyâban ormanistan içine girdi, bir seccâde üzerinde iki rek’at namaz kılarak selâmdan sonra bir secde daha idüb gûyâ uykuya varmış gibi kaldı. Birçokları: — Efendi kabri Eyyûbu bulamadığı için hicâbından uyudu... diye târizler ettiler. Bir saat sonra Ak Şemseddin Hazretleri secdeden başını kaldırıp mübârek gözleri kan çanağını andırır bir halde pâdişaha hitaben: — Beyim!.. Hikmet-i Hudâ seccâdemizi kabri Eyyûb üzerine döşemişler, heman şu mahalli kazsınlar!.. deyince dervişlerinden üç kişi Fâtih Sultan Mehmedle beraber Akşemseddinin seccâdesinin altını kazmaya başladılar, üç zirâ derinliğe vâsıl oldukda bir yeşil somâkiden dört köşe bir taş çıkdı, üzerine kûfî hât ile “Hâzâ kabri Ebâ Eyyûbi Ensârî” diye yazılmış. O taş kaldırılıp içinde vücûdi Ebâ Eyyub safran ile boyanmış kefen içinde terü tâze görüldü ki sağ ellerinde bir tunc mühür vardı. Taş yine hâli ile kapatılıp kabir o yeşil taşla örtüldü. Bunu gören İslâm askeri toprağını tevhid ve tezkir ile doldurub, sonra cümle hazır olan müslümanlar ziyâret idüb türbesinin inşâsına başladılar. Hâlen kabri üstündeki türbe ve yanında câmi, mescid, medrese, han, hamam, imâret, çarşı, pazar cümle Fâtih Sultan Mehmed Gaazinin binâsıdır. Ondan sonra gelen Osmanlı pâdişahları da her birisi teberrüken Eyyub civârına bir güzel eser binâ ederek oralarını cennet gibi bir makam yapmışlardır.”
Evliyâ Çelebi Türbe için de şunları yazıyor:
“Türbei pür envârı bir kubbei rıdvan içindedir. Kabri şerifinin dehlizinin pencereleri câmiin iç harem avlusuna bakar. Cümle duvarları çini ile müzeyyen bir türbei pür nurdur. Ravzai kabri münevveri çep çevre gümüşden bir şebeke ile çevrilmişdir. Mübârek başları ucunda alem şerifi durur. Dört tarafında gümüş ve altın şamdanlar ve kandiller ve adam boyunda mutallâ şamdanlar üzerinde kâfurlu balmumları ve buhurdanlar ve gûnâgûn gülabdanlar ile mâlâmâl bir kabri şerifdir. Burada olan hüsnü hat mushafı şeriflerin eşini ravzai Münevverei Hadrâdan başka bir ravzada göremedim. Kabri Eyyubda olan musannâ âvîzelerin eşi ancak Sultanahmed Câmiinde bulunabilir. Ayak uclarında bir su sarnıçı vardır ki türbeyi ziyâret edenler bu sudan içerler, hafakan illetine devâyi rûhânîdir”.
Ekrem Hakkı Ayverdi “Fâtih Devri Mîmârisi” isimli eserinde (1953) bu türbe hakkında şu satırları kayd ile yetiniyor:
“Ebâ Eyyûb El-Ensârî’nin Ak Şemseddin tarafından keşfedilen kabri üzerine Fâtih tarafından yaptırılan bu türbe birçok tâdil ve ilâveler görmüşdür. Kıble ve cenub cihetinden ilâve edilen binâlarla gizlenmiş XV. Asır yapısı asıl türbe binâsı arka tarafdan olduğu gibi görülmektedir. Mahmud Paşa Türbesini andırmaktadır (şu fark ile ki, Mahmud Paşa Türbesinin dışı çinilerle müzeyyendir, bunun çini tezyinâtı yoktur); sekiz köşe beden üstüne tamâmen köfeki taşından yapılmış, köşelerdeki sütuncuklar silmeler üstünden de dönüp kitâbe teşkil etmektedir. Türbenin en ehemmiyetli tâmirinin, minârelerin inşâsı ile beraber câmiin Üçüncü Sultan Ahmed devrindeki tâmirinde yapıldığı yaldızlı uzun kitâbesinden anlaşılmaktadır. Bugünkü câmiin inşası tarihi olan H. 1213 (M. 1898 - 1899) de ve sonra da 1235 (M. 1819 - 1920) de tekrar tâmir olunmuşâur. Dâhilde ve haricde başka yerlerden nakledilmiş muhtelif cinste çinilerle kaplıdır; en çoğu XVI. Asra âid muhteşem çiniler yanında daha aşağı çiniler de mevcuddur. Hâcet penceresinin bulunduğu mahalde aslından da belki bir revak varmış; çünkü bu yerin hizâsında XV. Asır sonuna âid kabirler görüldüğüne göre câmi avlusu, türbenin iç kapusuna kadar devam etmeyip arada kubbeli bir medhale yer bırakmaktadır. Fakat cenub tarafına doğru olan türbedar odası muhakkak ki bir ilâvedir. Türbe, tezyinâtın zenginliği ve pür huşû rûhâniyeti ile derin bir tesir bırakmaktadır.”
Bahriyeli ressam Hüsnü Bey “Bedâyii Âsârı Osmâniye” isimli eserinde (1916 - 1917) türbe hakkında şunları yazıyor:
“Türbenin câmi avlusuna nâzır pencereleri renkli camlarla ve bütün duvarları gaayet regîn çinilerle müzeyyendir. Önünde duâ müvâcehe penceresi (Hâcet Penceresi) Birinci Sultan Ahmed tarafından açılmışdır. Merkadin baş ve ayak ucunda olan büyük gümüş şamdanlar Sultan İbrahim tarafından konmuşdur. Peygamberimizin ayağı tabanının nakşı Birinci Sultan Mahmud tarafından saraydan getirtilerek hâlen ziyâret edilen yerine konmuşdur. 1137 de (1724 - 1725) Dâmad İbrahim Paşanın himmetiyle türbe tâmir edilmiş ve kabri şerîfin etrâfı gümüş şebîke ile çevrilmiştir. Üçüncü Sultan Selim, cülûsunun senesinde türbeyi mükemmelen tâmir ettirmiş, pirinçden dökme kapakları, gümüş telden iken dökme gümüş kafes yapılmışdır, kisvei şerîfe ve âvîzeler cümleten yenilenmişdir. Sultan Selimin aşağıdaki kıt’ası Yesârîzâdenin hattı ile türbeye asılmışdır:
Alemdârı kerîmi şâhi iklîmi risâletsin
Muînim ol benim dâim be Hakkı Hazret-i Bârî
Selîmi İlhâmi her dem yüz sürer bu ravzaı pâke
Şefâatle kerem kıl yâ Ebâ Eyyûbi Ensârî
“Türbenin İkinci Sultan Mahmud tarafından tâmiri yapılırken merkadi mukaddesin örtüsü yenilenmişdir, bu örtünün üzerindeki yazılardan kuşak şeklinde olan yazı Sultan Mahmudun el yazısıdır”.
Sekiz köşe bedenli türbe binâsı, sekiz kanad duvarları üzerine kasnaksız olarak oturtulmuş bir kubbe ile örtülmüşdür. Kubbenin iç tarafına yazılmış âyeti kerîmenin altın yaldızlı süslü hattı XVI. Yüzyıl tarzındadır.
Hâlen türbeye, câmiin iç avlusuna açılan bir kapudan girilir. Bu avlunun tam ortasında ulu bir meşe ağacı ile çemenli bir sofa vardır; sofanın etrâfı demir parmaklıkla çevrilmişdir. Çemenli sofanın dört köşesinde III.cü Sultan Selimin turasını taşıyan borok üslûbunda dört çeşme vardır (B.: Eyyubsultan Camii Avlusundaki Hacet Çeşmeleri); bu pâdişah mevlevî muhibbi olduğundan parmaklığın demir çubukları üstüne de birer mevlevî sikkesi konmuşdur.
Türbenin câmi avlusuna bakan ilâve cebhesi serâpâ çini kaplıdır ve bu çinili duvarda bir Hâcet Penceresi bulunmaktadır; türbeye, Hâcet Penceresinin yanındaki yuvarlak kemerli kapudan girilir; kapunun üstündeki arabca kitâbe türbenin Üçüncü Sultan Ahmed devrinde yapılan önemli tâmirinde konmuşdur. Hacet Penceresi önündeki sâhayı örten ve dört sütunun taşıdığı geniş ahşab saçak Üçüncü Sultan Selim zamanında yapılmışdır. Hâcet Penceresinin çok güzel bronz şebîkesi Birinci Sultan Ahmed zamanına aiddir; Hâlid bin Zeydin sandûkası bu Hâcet Penceresinin tam karşısındadır.
Asıl türbe sâhasında, Hâcet Penceresinin yanındaki kapudan geçildikden sonra iki basamak taş merdivenle çıkılarak girilir. Ön kısımda iki kanadlı ve alçak ve sedef kakmalı bir parmaklık kapu vardır; onun arkasında türbenin yine iki kanatlı ağır demirli bir kapusu vardır. Bu demir kapunun Abdülmecid zamanında yapıldığı kanadları üstündeki tâlik hatlı kitâbede yazılıdır. Türbenin ahşab, kündekârî, kuşakları rûmîli asıl eski kapuları ziyâret medhalinin çıkışındaki koridordadır. Kapunun demir olarak değiştirilmesine Abdülmecid zamanında bir hırsızlık vak’ası sebeb olmuşdur.
Sekiz köşe planlı türbenin her duvarında altlı üstlü ikişer pencere vardır. İçli dışlı pencerelerdir, yalnız alt pencerelerin iç kısmına oymalı tezyinatlı kapaklar yerleştirilmişdir.
Duvarlar tamamen çini kaplı, kubbe çevresi de bozok kalem işleri ile tezyin edilmişdir. Çiniler, Hacet Penceresi durvarındaki ve medhaldeki çinilere nazaran daha muahhar devrin eseridir. Burada dikkati çeken kısım, türbeyi çepçevre kuşatmış mâvi zemin üzerine beyaz sülüs hat ile çini üzerinde “Tebâreke” sûresidir.
Ahşab sanduka türbe sahnının tam ortasındadır; Üçüncü Sultan Selimin yapdırttığı barok tarzında oymalı gümüş şebeke ile çevrilmişdir; bu şebekenin baş tarafının üst kenarına kabartma olarak “Amme” sûresi yazılmışdır; ortasında da yine gümüş kabartma olarak bir “Besmele” vardır. Şebekenin diğer tarafında dikdörtgenler içerisinde Ebâ Eyyûb El-Ensârînin ismi bulunmaktadır; ayrıca iki uzun yan kenarının ortalarında da yuvarlak madalyonlar içinde oyma “Fâtiha” sûresi yazılmışdır. Bu kıymetli gümüş şebeke İkinci Dünya Harbinin içinde diğer müze eşyâları ile birlikde Niğdeye götürülmüş ve harb sonunla tekrar yerine konulmuşdur.
Sandukanın üzerindeki atlas örtü hicrî 1233 (M. 1819) de türbeyi tâmir ettiren İkinci Sultan Mahmudun hediyesidir; üzerinde yazılar bu hattat pâdişah ile devrin büyük üstâdı Râkım Efendinin yazılarıdır.
Dairevî kandillikde asılı çeşitli şekillerde 36 tâne buhurdan ve zemzemiye Üçüncü Sultan Ahmed tarafından verilmişdir.
Sandukanın ayak ucunda mermerden (bileziği) ile bir kuyu vardır ki o da târihi rivâyetlere göre kabrin keşfi sırasında mevcud olan bir pınar idi; şöyle anlatılır: Bizans imparatorlarından birinin kızı hastalanmış, bir gece rüyasında ancak bu pınarın suyu ile yıkandığı zaman iyileşeceği söylenmiş; ertesi gün pınarın yanına bir çadır kurulmuş ve hasta prenses o çadırda yıkanıp sıhhate kavuşmuş.
Türbenin içi Osmanlı pâdişahlarının hediyeleri ile bir müze-hazîne hâlindedir. Sultan İbrahim, sandukanın baş ve ayak uclarına büyük gümüş şamdanlar koymuşdu; bunlar bilâhare Topkapusu Sarayı müzesine kaldırılmışdır.
Koyu siyah zemin üzerine altın sırma ile kelimei tevhid işlenmiş 14 aded perde, bir sanat eseridir; bu perdeler, rivâyete göre Ravzai Mutahhare için yapılmış, Birinci Dünya Harbinde yerine götürülememiş, buraya konmuşdur.
Türbedeki levhalar da Türk hat san’atının güzel örnekleridir; bu arada hattat pâdişahlardan Üçüncü Sultan Ahmedin, İkinci Sultan Mahmudun ve büyük sanatkâr Mustafa İzzet Efendinin çok güzel yazıları vardır. İkinci sultan Abdülhamidin hocası hattat Celâleddin Efendinin, bu kabrin, Akşemseddin tarafından nasıl bulunduğunu anlatan sülüs hatlı levhası ve Fâtih Sultan Mehmedin turası görülmeye değer eserlerdir.
Türbenin malûm olan en eski halıları 1819 da İkinci Sultan Mahmud tarafından konmuşdu. İkinci Sultan Abdülhamid, eskimiş olan bu halıları Hereke Fabrikasında sûreti mahsûsada dokutduğu yeni halılarla değiştirmişdi. Onlar da son zamanlarda câmiin halıları ile birlikde kaldırılıp İkinci Sultan Mahmud türbesine götürülmüş. Eyyubsultan Türbesine de bugün görülen yeni yeşil halılar döşenmişdir.
Türbede bulunan kıymetli yazma Kur’anların bir kısmı İkinci Meşrûtiyet devrinde Evkaf nâzırı Hayri Efendi zamanında Evkafı İslâmiyye Müzesine kaldırılmışdır. 1922 de türbelerin kapatılması üzerine eşyaların bir kısmı daha “Türk ve İslâm Eserleri Müzesi” adını almış bulunan aynı müzeye nakledilmiş, hâlen görülenler bu nakillerden arta kalmış olanlardır.
Sancağı Şerif hicrî 1115 (M. 1703) yılına kadar bu türbede muhâfaza edilmekte idi, 1115 ihtilâlinde ihtilâlci zorbalar sancağı almak istemişler, bundan sonradır ki Sancağı Şerif Ebâ Eyyûb El-Ensârî Türbesinden Topkapusu Sarayındaki Hırkai Saadet Odasına nakledilmiştir.
Türbede gümüş bir çerçeve içinde mermer üzerinde bir “Nakşi Kademi Nebî” vardır; Peygamberimizin bu ayak tabanı nakşi de 1144 (M. 1731) de Topkapusu Sarayından Türbeye Birinci Sultan Mahmud tarafından verilmişdir.
Türbede gümüş bir çerçeve içinde mermer üzerinde bir “Nakşi Kademi Nebî” vardır; Peygamberimizin bu ayak tabanı nakşi de 1144 (M. 1731) de Topkapusu Sarayından Türbeye Birinci Sultan Mahmud tarafından verilmişdir.
Ebâ Eyyûb El-Ensârî Türbesi, Fâtih Sultan Mehmed vakfiyesi gereğince cuma geceleri sabaha kadar açık bulunur, içeride Kur’an okunurdu. Çorlulu Ali Paşa pazartesi geceleri, Hâfız İsmail Paşa da Kadır geceleri türbenin tâ besabah açık bulunup Kur’an tilâveti için tesisler yapmışlardı. Bu gecelerin sabahları, namazı müteâkıben devamlı olarak 10 hâfız tarafından devir hatmi indirilirdi.
1922 yılına kadar biri baş olmak üzere 10 türbedar burada görevli olup her gün üçü nöbet tutardı.
Hâlen türbe, pazartesi hariç, her gün 10-16 arası ziyarete açıktır. Abdestini alan ziyaretçi ayakkabısını çıkarakak, hâcet penceresi yanındaki kapudan tâzimle medhale girer, burada üç İhlâs bir Fâtiha okuyarak, sükûn içerisinde diğer kapudan çıkar.
Ziyaretimiz sırasında Türbeler Müdürlüğünün idaresi altında olan türbede muhâfız olarak Bay Mustafa Arslan vazife görmekte idi; bilgili, aydın bir zât idi (1957).
Erdem YÜCEL
Theme
Building
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Creator
Erdem Yücel
Identifier
IAM100474
Theme
Building
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 10, pages 5465-5468
See Also Note
B.: Mehmed Efendi, Şeyh Ak Şemseddin; B.: Eyyubsultan Camii Avlusundaki Hacet Çeşmeleri
Theme
Building
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.