Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
EVLÂDLIK
“Kendi sulbinden olmayan bir çocuğu evlâd edinmek” (Türk Lûgatı). Toplum hayatımızda çok önemli bir meseledir; Aşağıdaki satırları R.E. Koçu’nun Hergün Gazetesinde bir sohbet yazısıdır:
“Kimsesiz garib bir çocuğu evlâd edinmek muhakkak ki bir fazilettir. Onu mihnetten, meşakkatten, sefaletten, türlü kötü yollara sapmaktan, bir takım uygunsuz insanların bâcizesi olmaktan kurtarmak, kul gözünde de, Allah indinde de makbul bir harekettir. Bir kısmı hayatta bazıları rahmetli rahmara kavuşmuş, bu faziletli insanlardan sekiz on kişi tanırım. Yalınayak, yarı çıplak sokaklara düşmüş, yalın kat analar ve babalar tarafından ihmal edilerek ne yapacaklarını şaşırmış, canî ruhlu üvey anaların pençesinde inim inim inleyen oğlan ve kız nice yavrucukları bağırlarına basmışlar, onları refah içinde büyütmüşler, istidadı olanları okutmuşlar, çeyiz, sermaye, iş, meslek temin etmişler; başlarına birer aile yuvası çatmışlardır.
“Fakat bu faziletli simâların yanında, faziletli yüzlerinde maske gibi taşıyanlar vardır ve hem bunlar pek çoktur. Evlâdlık, evlâd edinme işi öylesine suisstimal edilmektedir ki sadece gözlerimin gördüğü bin bir misali bir kalem çırpısında anlatabilirim. Kimsesiz, desteksiz garib bir çocuğun körpe vücudunun enerjisinden bir evin günlük hayat çarkında kıyasıya istifâde edilmekte...
⇓ Devamını okuyunuz...
“Kendi sulbinden olmayan bir çocuğu evlâd edinmek” (Türk Lûgatı). Toplum hayatımızda çok önemli bir meseledir; Aşağıdaki satırları R.E. Koçu’nun Hergün Gazetesinde bir sohbet yazısıdır:
“Kimsesiz garib bir çocuğu evlâd edinmek muhakkak ki bir fazilettir. Onu mihnetten, meşakkatten, sefaletten, türlü kötü yollara sapmaktan, bir takım uygunsuz insanların bâcizesi olmaktan kurtarmak, kul gözünde de, Allah indinde de makbul bir harekettir. Bir kısmı hayatta bazıları rahmetli rahmara kavuşmuş, bu faziletli insanlardan sekiz on kişi tanırım. Yalınayak, yarı çıplak sokaklara düşmüş, yalın kat analar ve babalar tarafından ihmal edilerek ne yapacaklarını şaşırmış, canî ruhlu üvey anaların pençesinde inim inim inleyen oğlan ve kız nice yavrucukları bağırlarına basmışlar, onları refah içinde büyütmüşler, istidadı olanları okutmuşlar, çeyiz, sermaye, iş, meslek temin etmişler; başlarına birer aile yuvası çatmışlardır.
“Fakat bu faziletli simâların yanında, faziletli yüzlerinde maske gibi taşıyanlar vardır ve hem bunlar pek çoktur. Evlâdlık, evlâd edinme işi öylesine suisstimal edilmektedir ki sadece gözlerimin gördüğü bin bir misali bir kalem çırpısında anlatabilirim. Kimsesiz, desteksiz garib bir çocuğun körpe vücudunun enerjisinden bir evin günlük hayat çarkında kıyasıya istifâde edilmekte, çıplak ayaklarına giydirilen küçük bey veya küçük hanım eskisi pabuçlar, sırtına geçirilen bir âdi mintan ve pantalon veya bir basma entari, evin en kötü yerine serilmiş pide gibi bir döşek ve önüne konulan sofra artığı ile o biçârelerin posası çıkarılmaktadır. Üstelik âmirane edâ, haşin hitap, azar ve dayak da vardır. Evlâd edinme işi, bayağı bir böbürlenme ile “üstüne başına, boğazına bakıyoruz” denilerek yıllarca parasız pulsuz uşak veya hizmetçi, hattâ daha yerinde bir tâbirle köle ve cariye kullanmak olmuştur.
“Oğlan on altı, on yedi yaşında vücud enerjisinin kıymetini idrâk eder, önüne, bu enerjiye bedeli karşılığı muhtaç olan biri çıkar ve kendisine para denilen sihirli şeyi gösterir, gaflet uykusundan silkinip ya mir başka kapıda aylıklı uşak olur, yahud bir dükkâna veya bir imalâthaneye çırak olarak girer. Evlâdlık kızlar da bu idrak çağında ekseriya kocaya kaçarlar.
“Ya şu kadar senelik emekleri? Hakları?.. Yıllar boyunca küçücük ayaklariyle koştukları ve küçücük elleriyle yaptıkları?! Hepsi yanmıştır efendim.
“Fâzilet oyunu oynamasa da evlâdlık yerine apaçık uşak oğlancık veya hizmetkâr kızcağız denilse, karşılığında gündelik veya aylık bir para vardır!...
“Köyümüzün yazlık sineması bu ay sonu kapanacak zannederim. Geceleri artık pardesüsüz çıkılmıyor. Ahbaplardan falan bey karısını kızını ve evlâdlıkları Cevriyeyi almış, sinemaya gelmiş... Gelinlik çağındaki Cevriyenin sırtında bir entari var, hava ayaz, elleri çaprastlama koltuklarının altında, üşüdüğü belli...
— Yahu... Şu kızın sırtına...
Diyecek oldum, bayan, azametli bir edâ ile kabardı:
— Kızımın parasını bankaya yatırıyoruz amcası!.. dedi.
— Cevriye, kaç bin liran var bankada?.. diye sordum. Yüzü kıpkırmızı oldu ve:
— Yüz elli lira!.. diye fısıldadı.
“O zaman anladım: Cevriyeye ev çıkacak!.. Apartman katı çıkacak!.. Kim demiştir ki, Cevriye yüz elli lira karşılığı tam on yıl tepe tepe koşulmuştur diye?!..
“Adını bilmem, yedi - sekiz yıldanberi selâmlaşırız. Herkes gibi benim için de sadece “Hacıbey”dir. Zannederim Erenköyünde yahud Bostancıda oturur ve zannederim Manavgatlıdır. Hemşerisi bir de evlâtlığı vardır; güzel, zeki bir oğlan, on beş yaşlarında kadar... Çocuğun bir elinde Hacıbeyin çantası ve erzak dolu bir file, öbür elinde de yine ağzına kadar dolmuş koca bir sepet... Yükü en azdan otuz kilo...
— Bir hammala verseydiniz... dedim.
— Taşır o... dedi.
“Corapsız ayaklarındaki kunduralar belli ki Hacının eskileri... Hem büyük, hem de tabanı kalkmış, yükü kollarını ve omuzlarını sızlatırken sağ ayağını da endezleyerek kullanıyor, yoksa tökezip düşecek... Sözde babalığa gösterdim:
— Kundura dayanmıyor... dedi...
— Futbol mu oynuyor?...
— Bir de o eksikti!..
— .................
— Ayakları kundurayı çatır çatır yiyor!..
Vücudu, köylü yapısı, sıhhatli amma güzel yüzünde bir solukluk var, belli ki yorgun ve gıdasız...
— Aferin o ayaklara... dedim. Ağzının yapamadığını yapıyor galiba!..
“Bu davâyı kökünden halletmek için, mâsum yavrucakların hizmet ve emek haklarını korumak için bir kanun lâzımdır.”
(Her Gün, 1956)
Evlâdlık meselesi, bilhassa büyükşehir İstanbulun meselelerindendir. Nisbet yüzde birdir, 99 çocuk sûretâ evlad edinilir, halleri yukarda anlatılmışdır, 1 çocuk da mahkeme karârı ile işin nezâketine lâyık asâletle tebennî edilir; ve onlar öz evlâdlardan da üstün şefkatle bağra basılır.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM100358
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5411-5412
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.