Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
EV, AHŞAB EVLER
Cumhuriyet devrinin ilk yıllarına kadar büyük camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, fırınlar ve bâzı mektepler müstesnâ, İstanbul büyük bir ahşab şehirdi; fetihden bu yana yüz yıllar boyunca cehennemî yangınlarda yanmış, ve her ateş afetinden sonra yeniden ahşab evler yapılarak ihyâ edilmişdi. Zamanımızda eski ahşap konaklar hemen hiç kalmamış gibidir. Ahşan evler de o kadar azalmışdır ki, hepsi bir araya toplansa üç büyük mahalle doldurmaz. Ahşab yapıların yerlerini beton evler ve apartımanlar almışdır (B.: Ahşap yapı, cild 1, sayfa 489). Müslüman Türkün, Türk âilelerinin geniş çoğunlukla apartmanda oturmaya başlaması da, tesettürün, kadının evi dışında örtünmesinin kalkmasından sonra, Cumhuriyet devrinde başlamışdır. Ondan önce İstanbulun apartımanları, fakit Mûsevî âilelerin iskân ettikleri, yine büyük ahşab yapı, “yahudhâne” denilen binâlarla “Bekâr Odaları” idi; onlar da zenginler tarafından îrad olarak yaptırılırdı. İstanbula bekâr uşağı olarak gelip de büyük şehirde evlenen, fakat müstakil bir ev döşeyip dayama imkânından mahrum kimseler için de “Müteehhilîn Odaları”, yapılırdı; fakat sayıları çok az idi. Bekâr Odaları da dâima çarşı boylarında veyâ büyük şehri fırdolayı çevirmiş Bizanstan kalma surların dışında inşâ edilirdi (B.: Bekâr Hanları; cild 5, sayfa 2406).
Ev, k...
⇓ Read more...
Cumhuriyet devrinin ilk yıllarına kadar büyük camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, fırınlar ve bâzı mektepler müstesnâ, İstanbul büyük bir ahşab şehirdi; fetihden bu yana yüz yıllar boyunca cehennemî yangınlarda yanmış, ve her ateş afetinden sonra yeniden ahşab evler yapılarak ihyâ edilmişdi. Zamanımızda eski ahşap konaklar hemen hiç kalmamış gibidir. Ahşan evler de o kadar azalmışdır ki, hepsi bir araya toplansa üç büyük mahalle doldurmaz. Ahşab yapıların yerlerini beton evler ve apartımanlar almışdır (B.: Ahşap yapı, cild 1, sayfa 489). Müslüman Türkün, Türk âilelerinin geniş çoğunlukla apartmanda oturmaya başlaması da, tesettürün, kadının evi dışında örtünmesinin kalkmasından sonra, Cumhuriyet devrinde başlamışdır. Ondan önce İstanbulun apartımanları, fakit Mûsevî âilelerin iskân ettikleri, yine büyük ahşab yapı, “yahudhâne” denilen binâlarla “Bekâr Odaları” idi; onlar da zenginler tarafından îrad olarak yaptırılırdı. İstanbula bekâr uşağı olarak gelip de büyük şehirde evlenen, fakat müstakil bir ev döşeyip dayama imkânından mahrum kimseler için de “Müteehhilîn Odaları”, yapılırdı; fakat sayıları çok az idi. Bekâr Odaları da dâima çarşı boylarında veyâ büyük şehri fırdolayı çevirmiş Bizanstan kalma surların dışında inşâ edilirdi (B.: Bekâr Hanları; cild 5, sayfa 2406).
Ev, konak, yalı ve köşk, millî kütüphanemizde “İstanbulun eski ahşab Türk evi”nin bir kitabı yokdur. Güzel Sanatlar Akademisinin mimarlık bölümünde Prof. Sedad Eldem gibi bir otoritenin himmeti ile bu yolda çok değerli çalışmalar, etüdler yapılmışdır, fakat bu etüdler muhalled bir eser hâlinde yayınlanmamışdır.
Ahşab yapılar için yukarıda söylediklerimizi, büyük şehrin etrâfı için de tekrarlayabiliriz; Rumeli yakasının Yedikuleden Yeşilköye kadar uzanan Marmara yalısında, Ayvansaraydan Eyyuba kadar Haliç kıyısında, Boğaziçinin her iki yakasında, Üsküdarda, Kadıköyünde, Haydarpaşadan Pendiğe kadar Anadolu yakasında, Bulgurluda, Dudulluda, İçerenköyünde, Adalarda her gün bir ahşab ev veya köşk yıkılmakta, yerlerine beton evler ve apartımanlar yapılmakda, o ahşab binâların bağçeleri de yok olmakda, İstanbul gün günden yeşilliğini de kaybetmekdedir. Bu hazin manzaraya, Anadoludan sel gibi gelmekde olan köylü muhâceretinin kurduğu “Gece Kondu” bölgelerini de eklemek lâzımdır (B.: Gecekondu)
Yakın geçmişin İstanbul gazetelerinde kirâlık veya satılık ev ilânları, plân ve resimlerin yerini tutmasa da, eski ahşab İstanbulun evlerini târif yönünden kıymetli vesikalardır; aşağıya “Cerîdei Havadis”den 1276 (1859-1860) yılına âid birkaç örnek alıyoruz:
Küçükpazarda Arabçeşmesi karşısında Kazancı Hacı Abdinin evi:
4 oda, 2 sofa, 1 mutfak, 200 zira’ bağçe, 1 tulumba ve bitişiğinde 30 kuruş aylıkla kiraya verilir iki dükkân.
— Kocamustafapaşada Canbâziye Mahallesinde Haseki Hasan Ağanın evi: Haremse 4 oda, sofa, mutfak, kiler, kömürlük, 300 arşın bağçe, selâmlıkda 1 oda, sofa, kömürlük, ahır kuyu.
— Kıztaşında Mustafabey mahallesinde Yeşiltulumba yanında Hacı Hasan Efendinin evi:
Haremde 9 oda, kiler, selamlıkta 3 oda, 1 büyük mutfak, suyu tatlı 2 kuyu, ahır, araba yeri, 800 arşın meyve ağaçlı bağçe.
— İshakpaşa mahallesinde Gülhânekapusunda Mehmed Kelim Efendinin evi:
Selâmlıkta üst katda 2 oda, 1 sofa, alt katda 2 oda ve bir büyük uşak odası; haremde üst katda 4 oda, 1 büyük sofa, 1 sandık odası, alt katda 2 oda, 1 hamam ve camekân odası, Kırkçeşme suyu, 1 büyük mutfak, sarnıç, sarnıç üzerinde 2 taş oda ve 3 ahşab oda, 1 mehtâbiye, arka tarafında 8 hayvan alır ahır, samanlık, 1 seyis odası, bir mikdar bağçe, 2 kuyu.
— Horhorda Muradpaşa mahallesinde Hasan Ağanın evi:
Selâmlıkda 3 oda, haremde 10 oda, kâgir mutfak, 1 hamam, 2 hayvan alır ahır.
— Bağçekapusunda yağhane sırasında İmâmeci Ali Efendinin evi:
Haremde üst katda 1 büyük oda, 1 sandık odası, büyük sofa; orta katda 2 oda, 1 büyük sofa; aşağıda 1 selâmlık odası, mâbeyin kapusu; büyük sarnıç, 1 ahır, mutfak, tatlı sulu tulumba, sed üzerinde bir mikdar bağçe.
— Salkımsöğüdde Karakîhüseyinağa Mahallesinde Hazîneihassa mektupçusu Semîhâ Beyin evi:
Üst katda 4 oda, 1 sofa, 1 cihannümâ, 1 hamam ve camekân; alt katda 4 oda, 1 sandık odası, malta döşeli 1 taşlık, 1 kiler, 1 sarnıç, 1 çamaşırlık, 800 arşın harem bağçesi; selâmlıkta altlı üstlü 4 oda, 1 uşak koğuşu, tütüncü odası, 1 ayvaz odası, selâmlıkdan kullanılır kâgir mutfak, 1 genişçe taşlık, 1000 arşın selâmlık bağçesi, 1 limonluk, 1 havuz, yarım masura Kırkçeşme Suyu, ayrıca 1 mutfak ve aşçı odası, 1 kiler, 1 odunluk kömürlük, 8 hayvan alır 1 ahır ve samanlık.
— Fatihte Deve Hanı yanında Feyziye Mektebi karşısındaki ev:
Selâmlıkda birisi kâgir 7 oda, 2 sofa, 1 ayvaz odası, 1 mutfak, kuyu, 6 hayvan alır ahır, büyük taşlık, bir mikDar bağçe; haremde 7 oda, 1 sandık odası, 1 hamam ve camekân, cihannümâ, 1 büyük sofa, malta taşı döşeli taşlık, 1 büyük mutfak, kuyu, 1 sarnıç, bir mikdar bağçe.
— Sultanselimde Debbağyunus Mahallesinde ev:
Fevkaanî selâmlık odası, altında kahve ocağı, karşısında 1 uşak odası, altında ahır ve samanlık; haremde selâmlık odasına muttasıl 1 oda, üstünde 1 köşk, ittisâlinde 1 oda, kesme kayadan sarnıç, yanında 1 oda, 2 büyük sofa, malta döşeli harem ve selâmlık taşlıkları; denizi görür.
— Topkapusunda Fatmasultan Mahallesinde ev:
Haremde üst katda 4 oda, 1 divanhâne, 1 mabeyin odası, alt katda 4 oda, 1 mutfak, 1 sarnıç, 2000 zira meyva ağaçlı bağçe; selâmlıkda üst katda 4 oda, alt katda 3 oda, 20.000 zira’bağçe, enginarlık, su kuyuları, 3 havuz, köşk, 1 hamam, 15.000 zira’lık meyve ağaçlı ayrıca bir bağçe, havası gaayet lâtif olup dört tarafa nezâreti vardır.
— Üsküdarda Açıktürbede Ârif Ağanın evi:
Selâmlıkda 3, haremde 2 büyük, 2 küçük sofa, binâ dışında mutfak, 2 kuyu, bağçe.
— Üsküdar İskelesinde Mihrimah Camii civarında ev:
Üst katda 2 odalı 1 sofa, orta katda 2 oda, 1 sofa, alt katda 1 oda, 1 taşlık, tatlı sulu kuyu, 100 arşından fazla bağçe.
— Küçükçamlıca Çeşmesi önünde Sarımpaşa mühürdarı Feyzi Efendinin evi:
Tahtânî fevkaanî 3 oda, 3 sofa, mutfak, 5 beygir alır ahır; 15 dönüm bağda 12.000 kütük çavuş, yapıncak, razakı ve kış üzümü denilen siyah keçimemesi, 3 sebze ve karpuz tarlası; ayrıca vişne, kiraz, ayva, muşmula, incir, armut, ceviz, dut 1000 den fazla ağaç; birinde Libâde ve Şekerkayası, diğerinde Demirci suları akar iki maslak, etrafı enginarlık, bağ ortasında meşe altında âramgâh nev’inden bir sed.
Geniş saçakları, pencere kafesleri, cumbaları, eliböğründeler üzerinde sokak üstüne doğru çıkmış üst katları, tahtanın zamanla kararması ile siyah cebheleri, veya tahta üzerine vurulan kırmızı aşı boyaları, sokak kapularında büyük ve ağır demir veya tunç kapu tokmakları, cebhelerinde saçak altına asılan “Yâ Hâfız” levhaları, dam üstünde tahtaşapları eski ahşab İstanbul evlerinin dış görünüşlerinin hususiyetleri idi.
Çoğunda sokak kapusundan girilince, büyük veya küçük malta taşı döşeli bir taşlık, bu taşlıkta zemine gömülü bir su küpü, gece serilen ve sabah toplanıp kaldırılan yer döşeklerinin konduğu yerli yüklükler, zamanla eskidikçe mutlaka gıcırdayan ahşab merdivenler, içine hırdavat eşya konulan merdivenaltı dolablar, sandık odası, kiler, ayak yolunun mutlaka genişliği ve rahatlığı, zemini taş döşeli bir güsülhâne, odalarda üzerine şilte ve yastıklar konulan yerli tahta sedirler, her zaman kullanılmayan bâzı eşyanın muhafaza edildiği bir veya iki göz kapaklı - kapalı çatı altları da o eski İstanbul evlerinin iç yapısı hususiyetleri idi.
İstanbulun eski ahşab evlerinin dış görünüşü ve havası üzerine aşağıdaki satırları 1874 de İstanbula gelmiş ünlü İtalyan yazarı Edmondo de Amicis’in (B.: Amicis, Edmondo de, cild 2, sayfa 782) “Constantinopoli” isimli eserinden alıyoruz: “... küçük ahşab evler, renk renk boyanmış, birinci kat alt katın, ikinci kat birinci katın üstünden ileri doğru çıkmış; pencereler, şahnişinler sıkı bir kafesle kapatılmış, sokaklara esrar ve yeisle dolu bir hal veriyor. Bâzı yerlerinde bu sokaklar o kadar daralır ki, başınızın üstündeki karşılıklı iki evin üst kat çıkıntıları birbiri ile temas edecek kadar yaklaşırlar ve insan, bütün gün bu evlere kapanarak gökyüzünü ince bir şerid gibi gören Türk ayakları altından geçer. Bütün kapular kapalıdır. Alt kat pencerelerinin hepsi demir parmaklıklıdır. İnsan kendini manastırlardan mürekkep bir şehirde sanır. Bir kahkaha işitirsiniz, başınızı kaldırır kaldırmaz, kafeslerin arkasından parlayan bir çift göz kayboluverir. Bâzan karşılıklı iki evin pencerelerinden konuşurlarken üzerlerine varırsanız, ayak sesleriniz işidilir işidilmez sesler kesilir...” (R.E. Koçu tercemesi, 1938).
Vaktiyle İskit Yayınevinin çıkardığı Resimli Tarih Mecmuasında “Dünkü İstanbulda” başlığı altında imzasız bir seri yazı yayınlanmışdır, şu satırları da oradan alıyoruz: “İstanbulun orta halli aileleri çoğunlukla kenar mahallelerde ahşab evlerde otururdu; bu evlerin yapısı içinde oturanların tevâzu ve tevekkülünü gösterirdi. Bu evlerin güzel yüzlü ve boyalılarrı nâdirdi. Büyük çoğunluk, yağmur ve fırtına sağnaklarıyla tokatlanmış, kızgın güneşlerde kavrularak abanozlaşmış bir tahta yığını manzarası ve pek ihtiyarları da bir mantar topluluğu halini arzederdi. Kafesli pencereleri, içerisinin saadet veya felâketini gözlerden saklardı. Bu evlerin her gün gıcır gıcır silinen tahtaları, kafeslerin ve perdelerin ışıktan sakladıkları durgun havaya hafif küflü bir rutubet kokusu katardı; ev içinde terlik (veya yalınayak) sessiz dolaşır, yüksek sesle konuşulmaz; sokaktan duyulan sesler merdiven ve kapı gıcırtılarından, bazan da et kıyan satır tık tıklarından ibaretti...”
Balıkhâne Nâzırı Ali Riza Bey “Onüçüncü Hicrî Asırda İstanbul Hayatı” (Onsekizinci Yüzyıl sonları ile Ondokuzuncu yüzyıl) isimli makaalelerinden birinde İstanbulun ahşab evli bir kenar mahallesini şöyle tasvir ediyor: “.. Yakın zamanlara kadar İstanbul evleri ahşab, çoğu boyasız, boyalı olan büyük konaklar da aşı boyası ile boyanmışdı. Evler birbirine bitişik ve basık, girintili çıkıntılı şeylerdi ve içleri de kasvetliydi. Köhnelerinin içinde sansarlar yuva kurmuşdu. Avluları daimâ loş, evlerden sokaklara çirkef sızardı. O kasvetli, çarpık, çapraşık sokaklarda yarık yıkık duvarların dibleri yaz ve kış çöplük hâlinde idi...”
Bir İstanbul kibarı olan edip diplomat Hamdullah Suphi Tanrıöver ise o eski ahşab evlerden orta halli veya hallice âile meskenleri olmuş binalar için şunları yazıyor: “... dış manzarası itibarı ile eski ahşab evlerimiz bize isbat eder ki cedlerimiz sıhhat koruma şartlarını iyi biliyorlardı. Evlere güneşin bol bol girmesi için her katda üst üste iki pencere yaparlardı. Alt sıra, kadınların görünmemesi için kafeslerle örtülür, fakat ikinci sıra pencereleri tamamen serbest bırakırlardı. Güneş bu ikinci üst kat sıra pencerelerden girer, evin her tarafını aydınlatırdı. Evin ikinci katı birinci kat üstüne ileriye doğru bir çıkıntı teşkil eder. Günlerinin büyük kısmını evde kapalı geçiren kadınlar bu dışarlak katların pencerelerinden etrafı kolayca seyredebilirdi. Saçakları da yağmurlara karşı evi korumak için göze hoş gelen şekilde geniş yapılırdı ve saçak altları güzel hendesî şekillerle tezyin edilirdi. Bağçesi olmayan evler gaayet nâdirdi. Evler ekseriyetle kiremit renginde aşı boyası ile boyanırdı; bağçelerde havuzlar, çeşmeler görülürdü...” (B.: Konak, Konak Yavrusu; Köşk, Kasır; Saray).
Geçen asrın ortasında Osmanlı İmparatorluğu hizmetinde bulunmuş Alman Mareşali Moltke de hatırâlarında şunları yazıyor: “... Ahşab evlerin yegâne makbul tarafı zarâfeti ve kâgir binâlarda mecbûren bulunan rutûbetten âzâde olmasıdır. Bir güzel tarafı da evin dörtte üçünün pencereden ibâret bulunmasıdır ki kâgir yapıda bu mümkün değildir. Pencerelerin adedini arttırabilmek için bir çok girintiler, çıkıntılar yaparlar. Pencerelerin kenarında sedirler vardır. Odaya giren kapunun iki yanında, geceleri odaya serilen yer döşeklerinin gündüz toplanıp konduğu yüklükler vardır. Odalarda iskemle, masa, ayna, âvize gibi şeyler bulunmaz. Geceleri odanın orta yerine şamdanlar konulur, mumla ışıklandırılır. Kibarca evlerde ziynet makaamında oda veya sofada birkaç çalar saat görürsünüz, birinin bile işlediğini görmek her zaman mümkün değildir. Hiçbir evde yemek salonu yokdur. Yere bir alçak iskemle, üstüne de bakırdan veya tahtadan bir sini, sofra kurulur. Ayrı ayrı tablalarla getirilen yemekler, bu sofranın etrafına konmuş minderlere oturmuş kimseler tarafından, ymeye oturur iken yıkadıkları elleri ile yenilir; sadece sulu yemeklerde kaşık kullanırlar; kaşıklar da ya tahtadan yahut boynuzdan yapılmışdır. Ahşab Türk evlerine dışardan bakıldığı zaman, gayri müslim evlerinden derhal ayrılırlar. Müslüman evleri eskeriya mavi, sarı, yeşil ve bilhassa kırmızı boyalıdır, yahud hiç boyanmamışdır; gayri müslim evleri de kül renginde boyalıdır...” (Yeni Tasviri Efkâr Gazetesi).
Ahşab evleri ile bir İstanbul sokağı
(Resim: N. Kayalar)
Theme
Other
Contributor
N. Kayalar
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM100336
Theme
Other
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
N. Kayalar
Description
Volume 10, pages 5400-5404
Note
Image: volume 10, page 5401
See Also Note
B.: Ahşap yapı, cild 1, sayfa 489; B.: Bekâr Hanları; cild 5, sayfa 2406; B.: Gecekondu; B.: Amicis, Edmondo de, cild 2, sayfa 782; B.: Konak, Konak Yavrusu; Köşk, Kasır; Saray
Theme
Other
Contributor
N. Kayalar
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.