Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
ET, YENİÇERİ KIŞLALARININ GÜNLÜK ETİ
Yeniçeri kışlaları hayatının bir cümbüşlü curcunalı sahnesi de her sabah kışla önündeki meydanda ortalara et dağıtılması idi, meydan da bu münasebetle “Et Meydanı” adını almıştı.
Ocağa sığır eti verilirdi; sığırlar Yedikule dışındaki salhanede kesilirdi, etler beygirlere yüklenerek her sabah bu işe memur karakollukcular tarafından, tırıs sürülen hayvanlara ayak uydurularak koşa koşa getirilirdi. Karakollukcuların başında bulunan usta =a şçıya da “Seğirdim Ustası” denilirdi ki, kafilenin başında koşar ve koşarken de: — Savulun... bre savulun!.. diye bağırırdı. Ocağın etlerini getiren kaafilenin önünden geçmek, ocağın kısmetini kesme, uğursuzluk bilinirdi, Yedikule ile Aksaray arasındaki yolda halktan bu gafleti gösteren kimse kıyasıya, öldüresiye dövülürdü.
Tarihimize geçmiş facialardandır; anlatan; Yeniçeri Ocağının kaldırılması üzerine “Üssü Zafer” adında bir tarihçe kaleme almış olan Vak’anüvis Sahhaflarşeyhizâde Esad Efendidir:
Bir sabah Yeniçeriler et getirirken Kocamustafapaşa semtinde Çınar Mescidinin ihtiyar imamı dalgınlıkla kaafilenin önünden geçmiş, Seğirdim ustası hemen:
— Bre herif, ocağın uğurunu kestin!..
diye gürliyerek imamı ayağının altına almış ve baş, göz, rastgele tekmelemeğe başlamış; zavallı ihtiyar:
— Müslüman yok mu!.. diye feryada başlayınca, üç kişi koşm...
⇓ Devamını okuyunuz...
Yeniçeri kışlaları hayatının bir cümbüşlü curcunalı sahnesi de her sabah kışla önündeki meydanda ortalara et dağıtılması idi, meydan da bu münasebetle “Et Meydanı” adını almıştı.
Ocağa sığır eti verilirdi; sığırlar Yedikule dışındaki salhanede kesilirdi, etler beygirlere yüklenerek her sabah bu işe memur karakollukcular tarafından, tırıs sürülen hayvanlara ayak uydurularak koşa koşa getirilirdi. Karakollukcuların başında bulunan usta =a şçıya da “Seğirdim Ustası” denilirdi ki, kafilenin başında koşar ve koşarken de: — Savulun... bre savulun!.. diye bağırırdı. Ocağın etlerini getiren kaafilenin önünden geçmek, ocağın kısmetini kesme, uğursuzluk bilinirdi, Yedikule ile Aksaray arasındaki yolda halktan bu gafleti gösteren kimse kıyasıya, öldüresiye dövülürdü.
Tarihimize geçmiş facialardandır; anlatan; Yeniçeri Ocağının kaldırılması üzerine “Üssü Zafer” adında bir tarihçe kaleme almış olan Vak’anüvis Sahhaflarşeyhizâde Esad Efendidir:
Bir sabah Yeniçeriler et getirirken Kocamustafapaşa semtinde Çınar Mescidinin ihtiyar imamı dalgınlıkla kaafilenin önünden geçmiş, Seğirdim ustası hemen:
— Bre herif, ocağın uğurunu kestin!..
diye gürliyerek imamı ayağının altına almış ve baş, göz, rastgele tekmelemeğe başlamış; zavallı ihtiyar:
— Müslüman yok mu!.. diye feryada başlayınca, üç kişi koşmuş. Bunlar onsekizinci asrın namlı vezirlerinden Hekimoğlu Ali Paşanın torunu Sadullah Beyin imamı ile yine o beyin çuhadarları Hacı Salih ve Hekimoğlu Camiinin imamı efendiler imiş, Seğirdim Ustasına:
— Ağa bu adam ihtiyardır ve hem şu mescidin imamıdır, bilmezlik ile geçmiş, yeter artık vazgeç, dövme! Diye gazablı adamı tutacak olmuşlar, usta büsbütün kızmış, onlara da küfretmiş, berikilerin de insanlık gayreti galeyan edip:
— Dinsiz imansız bektaşiler, siz de, ocağınız da kara yere batın!.. diye mukabelede bulunmuşlar. İş büyümüş, ocağa hakaret şeklini almış. Seğirdim ustası, yanında karakollukcuları şahit, “Ocağımızın nâmusuna tecavüz edildi” diyerek kışladaki bütün ustaları ayaklandırmışlar ve toplanarak Ağakapusuna gitmişler. Sefer zamanı ve yeniçeri ağası da ordu ile seferde bulunduğu için ağa vekili Sekbanbaşının huzuruna çıkmışlar, bu adamların idamını istemişler. Sekbanbaşı:
— Bunlar ulemadandır, ben el uzatamam deyince ağayı ölümle tehdit etmişler.
Üç mâsum adamın katli vebâlinden kurtulmak ve kendi başını da kurtarmak kaygusuna düşen Sekbanbaşı Babıâliye müracaat ederek kendisinin azlini rica etmiş. Bâbıâli de İstanbulda bir yeniçeri kıyamından korkmuş, iki imam ile bir çuhadar efendiyi Ağakapusu civarındaki Süleymaniye Tâbhânesine getirmişler, Yeniçerilerin gözleri önünde celladâ verip boğdurmuşlar, cesedleri de denize atılmış.
Esad Efendi bu vak’ayı yeniçerileri kötülemek ve bu suretle İkinci Sultan Mahmudun gözüne girmek için her akla gelen şeyin söylendiği bir devirde yazmıştı. Kendisi de gözü şeyhülisâlmlık makamında ve muhayyilesi bu çeşit vak’aları rahat uydurabilecek kadar geniş adam olarak tanınmıştır. Üssü Zaferden, ve bu eserde yeniçeriler aleyhinde yazılmış diğer hayretler verici vak’alardan ileride bahsedeceğiz. Bir seğirdim ustası ile sekiz on nefer karakollukçunun sözü üzerine ulemadan üç kişinin idamı kolay inanılır şey değildir, kaldı ki, ocağın Sekbanbaşı idaresi altında bulunduğu seferî zamanda İstanbulda bir yeniçeri ihtilâli de asla düşünülemez. Sahhaflarşeyhizâdenin naklettiği bu müthiş vak’a hakikaten olmuş ise, üç mâsum adamın can vebâli sekiz - on nefer yeniçeri haytasının boynuna değil, haytalar karşısında âciz ve zelîl kalmış Bâbıalideki devletlilerin boynuna geçer.
Yedikule salhanesinden getirilen et yeniçerilere Et Meydanındaki kasap dükkânlarından satılırdı. Bu dükkânlardaki kasapların hepsi, ustası çırağı hıristiyandı. Yeniçerilerle uğraşmak cefalı iş olduğu için bu dört dükkân gediği gayri müslimlere verilmiş olacaktır. Fâtih Sultan Mehmed devrinden Ocağın kaldırıldığı tarihe kadar sığır eti yeniçerilere, asla değişmez an’anevî narh olarak, okkası 3 akçeden satılır idi. Her ortanın istihkakı kaç okka ise tesbit edilmişti, fazlası alınamazdı, et parası da orta sandığından verilirdi. Et fiatları zamanla yüksele durdukça aradaki fark devlet hazinesinden ödenir, kapatılırdı.
Her sabah kışlanın ihtiyacı mikdarı sığır eti yukarıda anlattığımız merasimle et meydanı kasaplarına getirilirken kesilmiş bir de semiz koyun gelirdi.
Meydana et geldi mi içeriye haber verilir, her orta o gün et alacak neferlerini seçer, bu neferler kışla kapusunun önünde bir sıra halinde dizilir, kasablardan biri semiz koyunu kucağına alarak meydanın öbür ucundaki kasap dükkânlarının önünde durur; Seğirdim ustası meydandaki gülbank taşının üstüne çıkar, meşhur yeniçeri gülbankini söyler, gülbank, orada hazır bulunan yeniçerilerin bir ağızdan “Huuu!” âvâzesi ile sona erince Seğirdim ustası:
— Hazır olun ağalar... et geldi! Bildik bilmedik demeyin!.. diye bağırarak eliyle işaret verir, bir sıra halinde dizilmiş yeniçeriler kucağında koyunu tutan kasaba doğru koşmağa başlar, kim önce varıp koyuna el vurursa, o bütün koyun o gün cabadan o neferin ortasının mutbağına giderdi. Ortasının mutbağına cabadan bir âlâ koyun kazandıran koşucu nefer, atlet yeniçeri muhakkak ki, ortasının göz bebeği olurdu.
Bu şirin hatıraları değerli bilgin Uzunçarşılının devlet arşivindeki azametli mesâisine borçluyuz.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM100309
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5385-5387
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.