EN
Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hakkında
İstanbul Ansiklopedisi
Reşad Ekrem Koçu
Web Projesi
Maddeler
❯
10. Cilt: Eri-Fır
ESNAF CİVANLARI, GÜZELLERİ
Yüz yıllar boyunca kalender meşreb şâirler zanaat sâhibi ve esnafdan güzel gençleri manzumelerle övmüşlerdir; esnafdan veya zanaat erbâbından bir güzel genç şânında kıt’alar, gazeller şarkılar yazılmış, hattâ bunlarla da yetinilmeyerek İstanbul, Edirne ve Bursa gibi büyük şehirlerin esnaf civanları bir bir gelenek olarak “Şehrengiz” adı verilen müstakil manzum risâlelerde toplu bir halde övülmüşlerdir, ve bu risâlelere “Şehrengîzi İstanbul”, “Şehrengîzi Edirne”, “Şehrengîzi Bursa” diye isimler verilmişdir. Şehrengizlerin bir hususiyeti hangi büyük şehrin esnaf civanları üzerine yazılmış ise o güzel gençleri ayrıca isimleri ile zikretmiş olmalarıdır. Şehrengizlerler üzerine ilk ciddî etüd Türk Edebiyatı üzerinde tam yetkili kaleme sâhib üstâd gâh Sırrı Levend tarafından yapılmış, bu önemli çalışmanın aslından bir kısım notlar İstanbul Enstitüsü yayınları arasında “Türk Edebiyatında şehrengizler ve Şehrengizlerde İstanbul” adı ile ancak 142 sayfalık küçük bir kitab hâlinde 1958 yılında yayınlanmışdır. Üstâd gâh Sırrı Levend bu kitabcıkda İstanbul üzerine 10, Bursa üzerine 10, Edirne üzerine 5, Gelibolu, Siruz (Serez) ve Yeni 2 şer, Balgrad, Yenicevardar, Rize, Sinop, Magnisa, Antahya, Taşköprü, Diyarbakır şehirleri üzerine 1 er, adı zikredilmemiş şehirler üzerine de 3 şehrengizi...
⇓ Devamını okuyunuz...
Yüz yıllar boyunca kalender meşreb şâirler zanaat sâhibi ve esnafdan güzel gençleri manzumelerle övmüşlerdir; esnafdan veya zanaat erbâbından bir güzel genç şânında kıt’alar, gazeller şarkılar yazılmış, hattâ bunlarla da yetinilmeyerek İstanbul, Edirne ve Bursa gibi büyük şehirlerin esnaf civanları bir bir gelenek olarak “Şehrengiz” adı verilen müstakil manzum risâlelerde toplu bir halde övülmüşlerdir, ve bu risâlelere “Şehrengîzi İstanbul”, “Şehrengîzi Edirne”, “Şehrengîzi Bursa” diye isimler verilmişdir. Şehrengizlerin bir hususiyeti hangi büyük şehrin esnaf civanları üzerine yazılmış ise o güzel gençleri ayrıca isimleri ile zikretmiş olmalarıdır. Şehrengizlerler üzerine ilk ciddî etüd Türk Edebiyatı üzerinde tam yetkili kaleme sâhib üstâd gâh Sırrı Levend tarafından yapılmış, bu önemli çalışmanın aslından bir kısım notlar İstanbul Enstitüsü yayınları arasında “Türk Edebiyatında şehrengizler ve Şehrengizlerde İstanbul” adı ile ancak 142 sayfalık küçük bir kitab hâlinde 1958 yılında yayınlanmışdır. Üstâd gâh Sırrı Levend bu kitabcıkda İstanbul üzerine 10, Bursa üzerine 10, Edirne üzerine 5, Gelibolu, Siruz (Serez) ve Yeni 2 şer, Balgrad, Yenicevardar, Rize, Sinop, Magnisa, Antahya, Taşköprü, Diyarbakır şehirleri üzerine 1 er, adı zikredilmemiş şehirler üzerine de 3 şehrengizi tanıtmışdır. Bilinen İstanbul Şehrengizleri Çorlulu Kâtib (Kâtibî), Taşlıcalı Yahya Bey, Kalkandelenli Fakîrî, Sâfî, Derviş Mehmed Fikrî, Kastamonulu Kıyâsî, İsmail Tâib, Camâlî Ahmed, Ulvî Çelebi tarafından yazılmışdır. Bir İstanbul şehrengizinin nâzımı bilinmiyor. Uncuzâde Mustafa Fehim’in İstanbul Şehrengizi ise diğerlerinden tamamen ayrı bir edâda olub gaayetle müstehcendir (B.: Şehrengiz). Esnaf civanları şânında kaleme alınmış olup Şehrengiz adı verilmemiş manzum eserlerin hususiyeti de, bir devrin güzellikleri ile şöhret kazanmış gencleri yerine zanaat ve iş üzerine nükteler ve teşbihler, târiflerle anonim güzellerin, civanların övülmesidir. İstanbulun esnaf civanları üzerine yazılmış en büyük eser, geçen asır sonlarında yaşamış kalender halk şâiri Üsküdarlı şık Râzinin evrâkı metrûkesi arasında bulunmuş “Hubannâmesi Nevedâ”dır. Herbiri şânında 3 beyit olmak üzere 173 çeşid esnafın civanları, şahıs ismi zikredilmeyerek övülmüşdür ki şunlardır: Abacı, Ağ meremmetcisi (tâmircisi), Altınvarakcı, Arabacı, Arayıcı, Arpacı, Aşcı, Attar, Attar Mevlevî, Avcı, Aynacı, Ayvaz, Bağçıvan, Bakırcı, Bakkal, Baklavacı, Balıkcı, barutcu, Basmacı, Başcı, Bekci, Berber, beygir sürücü, Boyacı, Bozacı, Börekci, Bürüncükcü, Canbaz, Cerrah, Ciğerci, Çadırcı, Çakşırcı, Çamaşırcı, Çanakcı, Çarıkcı, Çerçi, Çıkırıkcı, Çıracı, Çiçekci, Çizmeci, Çoban, Çorabcı, Çömez, Çömlekci, Çöpcü Çubukcu, Çubuk satıcı, Çulha, Dalgıç, Dam küreyici, Darbukacı, Davulcu, Debbağ, Değirmenci, Dellâk, Dellâl, Demirci, Deveci, Dilenci, Divitci, Dondurmacı, Dökmeci, Duhancı (tütüncü), Dutcu, Duvarcı, Düğmeci, Dülbendci, Dülger, elekçi, Eskici, Fesci, Gözlemci, Halı meremmetcisi, Hallaç, Hammal, Hamurkâr, Hancı, Hânende, Hattat, Hemvacı, Hırsız, İpci, Kadayıfcı, Kâğıd basmacı, Kâğıdcı, Kahveci, Kalafatcı, Kalaycı, Kalemkâr, Kalyoncu, Kasak Kasap çeyrekci, Kaşıkcı, Katırcı, Kâtib, Kavas, Kavukcu, Kayıkcı, Kayık yapıcı, Kaymakcı, Kazaz, Kebabcı, Kebab kestâneci, Keşiş, Kınacı, Kiremitci, Korucu, Kozhelvacı, Köçek, Kömürcü, Kuyucu, Kuyumcu, Kürekci, Leblebici, Limoncu, Mâcuncu, Mahallebici, Manav, Mandıracı, Marangoz, Mavunacı, Mehter, Mekteb kalfası, meşaleci, Mısırcı, Muğbeçe, Mumcu, Mücellid, Müezzin, Mürekkebci, Müzehhib, Nakkaş, Nalband, Nalıncı, Natır, Ocak süpürücü, Odun yarıcı, Okcu, Paçacı, Paçavracı, Pastırmacı, Peştemalcı, Rencber, Saatci, Sadefkâr, Saka, Sandıkcı, Saraç, Semerci, Sepetci, Simitci, Sîmkeş, Sütcü, Şalcı, Şekerci, Şerbetci, Tabutcu, Tarakcı, Tavlacı, Terlikci, Terzi, Topcu, Tulumbacı, Turşucu, Yelkenci, Yemenici, Yoğurtcu, Yorgancı, Zenne, Zilci, Zurnacı. Bu eserdeki tasvirler bu ansiklopedide yukarda adları geçen esnafın kendi maddelerinde kaydedilmişdir. Buraya işleri birbirine yakın yedi esnaf civanı portresi almakla yetiniyoruz. (B.: Hûbannâmei Nevedâ): Kalafatcı Kalafatcı civan katran karası Pâk eyler anı bir hamam parası Yalı uşağıdır tığ gibi lazdır Dayı perverdesi bıçkın haylazdır Kalyoncu Kalyoncu civanı o hümâ pervaz Köroğlu Reisin dalında Ayvaz Ummânı aşk üzre açar yelkeni Cezâyir kesimli çıplak hülheni Kayıkcı Kayıkcı civanı mahbûbun iti Yakasından eksik değildir biti Yalın ayaklıdır küşâde sîne Salmışdır ummânı aşka sefine Kayık Yapıcı Kayık yapıcı da nûr u alâ nûr Kimi kâfir kimi Müslüman olur Kâfir olduğuna perçem alâmet Ammâ Müslümanda başka halâvet Kürekci Kürekci civan kaptanpaşalı Şâhin başda tam üç endâze şalı Cümlesi pırpırı sekeş civelek Tıraş ider günde iki çift kürek Mavunacı Mavunacının tâze uşağı Yalın ayak bıçkın ipden kuşağı Cümle dini kuru kara donlu laz Korsan perverdesi zeberdest palaz Yelkenci Seyret ol civanı biçüb dikerken Sefînei aşka ak bezden yelken Akdeniz Boğazı anın boynudur Yattığı limanı âşık koynudur Âşık Râzî’nin aşağıdaki destanı, İstanbulun esnaf civanları şânında yazılmış meşhur eserlerden biridir: ESNAF GÜZELLERİ DESTANI 1. Bâzârı sevdâyı dolaşan âşık Meylider esnafdan bir dilrübâya Sev sen de birini tab’a muvafık Merakın var ise ahzü ataya 2. Sahhaf güzelinin tarzu edâsı Kitablara sığmaz medhü senâsı Her bir fenden müşteriye cefâsı Bir kütüphaneye olur sermâye 3. Kâğıdcı güzeli esericedid Beyaz çehresinde yazılı ümid Hokka satarken gösterir divit .......... 4. Bakkal güzelinin bakub yüzüne Kapılma hâ yağlı ballı sözüne Koyar aklını terazinin gözüne Alıkoyar dükkânda ider sermâye 5. Balıkcı güzeli salıvirir ağı Görenin erir yürekde yağı Denizde yıpranır tez geçer çağı Yem ider âşıkı takar oltaya 6. Aşçı güzelidir velîyünnîmet Açıktır sofrası hazır ziyâfet Âşıkı eylerse vuslata dâvet Söğüş virir sabahleyin gıdâye 7. Fırıncı güzeli bir tâze çörek Teknesi yanında hamurkâr gerek Dakik işler yapar ayrılır kepek ............ 8. Berber güzelinin ayna cemâli Ustura cebinde var mekrü âli Yanılub eline virme sakalı Bir kılı kırk yarar söyler ustaya 9. Kahveci güzeli şekerli sâde Bir içim su gibi tarzu edâde Tabi’ müşteriye taşkın üstâde Alışkındır merhabaya cabâya 10. Mutaf güzelinin koltuğu kaba Hem önden gidermiş hem arka yana Kırarsa kösteği dimez merhaba Bir ip dahi vermez yanmış abâya 11. Yemişci güzeli fındıkçı gibi Tek çiftmi oynamış satar leblebi Çok elme yemişmiş kızarmış lebi Şeftali kirası çıktı behâne 12. Halıcı güzeli bir tâze model Esnaf içinde bir çiçek bî bedel Eskisi antika yenisi güzel Yaymıştır nâmını koca dünyaya 13. Tulumbacı güzeli âfet mi âfet Yanık küreklere saçar hararet Kıyıcı, kesicidir yakar ve gayet Âteşli naarası çıkdı semâye 14. Hakkâk güzelidir pirûze hâtem Mühür mecmuası aşkında âlem Kazdırır gönlüne ismini âdem Taş yürekli olsa basar damgaaye 15. Tütüncü güzeli bırakmaz rahet Sıkar âşıkları sevmesi gayet Şive işve istersen paket paket Parası peşindir kalma ferdâye 16. Mahallebici güzeli tâze kaymak Lâzımdır arada hatırın sormak Tutarken tabağı yapışır parmak Aşûra kâsesi dizer tablaaye 17. Saatci güzelin bakub ânına Sakın pek sık gidüp gelme yanına Takılma akrebli yelkovanına Saatin bul yalvarağa recâye 18. Kasab güzelinin yüzmektir işi Kıyar tatlı câne gerdan kırışı Kanlı bıçaklıdır alış verişi Atar satırı Karamane Konyâya 19. Kalaycı güzeli sıvar bacağı Yakar da pamuğu üfler ocağa Çalkalaya çalkalaya siler kapağı Tencereyi bazan koyar ortâya 20. Dülger güzelinin önlüğü iğri Çatal çekiçlidir aman ekseri ............. ............. 21. Terzi güzelinin dikdiği dikiş Muhabbet ipliği sökülmez imiş İğnesi kolunda biçimli gidiş Giyinir kuşanır başlar edâya 22. Değirmenci güzeli bir tâze çörek Teknesi yanında dağarcık gerek İnce işler görür ayrılır kepek Tuz ekmek kadrini verir hebaya 23. Hamamcı güzeli âfet mi âfet Yanık yüreklere gül suyu şerbet Kurulunca göbek taşında sohbet Saraç güzelin de kat bu araya 24. Keçeci güzelinin kaametine Akıl sır ermez çok kerâmetine Ben vakit coşub derviş niyetine Depindikce toz kaldırır havaya 25. Arabacı güzeli âşık aldatır Vâlide vuslat ider kolan boşaltır Bâzı gaytan kırar dizgin uzaltır Bazı da gem taksan gelmez imlâya 26. Oduncu güzeli bakar paraya Allah cemi cümlemizi koruya Kömürcü güzeli girdi araya Odunun fiâtı çıkdı bahaya 27. Demirci güzeli bir yalım ateş Demir örs yürekli o mâhi dilkeş Körükler ocağı zeberdest Mehveş Saçar kıvılcımlar ehli sevdâya 28. Sobacı güzelinin derdi başda Elleri işdedir gözü oynaşda Keyfine doyulmaz yağmurda yaşda Yaz gelince uğrar kara sevdâya 29. Boyacı güzeli takar oyayı Cilânın üstüne sürer boyayı Gece uyur gündüz görür rüyâyı Sıkıldıkca canı bakar aynaya 30. Leblebici güzeli heybesi dalda Nohuda verir kıvam çuvalda Kırk sene gurbetde kırk sene yolda Yine iki yakası gelmez bir araya 31. Bostancı güzeli alır eleği Taze kavun diye satar keleği Topraktan bereket Hakdan dileği Hıyarın fiatı çıksın bahaya 32. Helvacı güzeli gaytan bıyıklı Nüfusunda Gastamonu gayıtlı Tahan pekmez pişmaniyeden tatlı Şekeri lokumu kat bu araya 33. İkmâl et Rûziyâ varsa noksanın Yazılsın senin de güzel evsafın Kalmasın günlü hiç başka esnafın Hâtıra geleni çekdin imlâya 34. Hayırlı sulh ile dünya düzelsin Alım satım her iş Hakka yönelsin Otuz iki esnaf hep şevka gelsin Âşıkaa destanın çıksın bahaya Kendisi 32 esnaf güzelinden bahsettiğini söylüyor ise de destanda 33 esnaf adı geçmektedir. Aşağıdaki destan da Âşık Türâbî’nindir : ESNAF GÜZELLERİ DESTANI 1. Bu şehri İstanbul bir ace’b dünyâ Her çarşu bâzârı hüsündür, güya Lâkin güzelleri bıçkın olurlar Uyanık dur görme korkulu rüyâ 2. Güzellerin kopuk gürûhu hele Yakanı gafletle virirsen ele Ocağına incir diker âdemin Yalın ayak taban depen hergele 3. Kimi bozacıdır kimi simitçi Yüzüne aldanma akrebdir içi Benim de kısmetim bakırcı çıkdı Bir âfeti devran şeytan çekici 4. Bin nasihatdan bir tecrübe yekdir Sanma ki her güzel misli melekdir Âkibet kurtzâde kurt olur dirler Bir haramzâde de ol civalekdir 5. Bakırcı civanın kara gözleri Laz ağzıdır anlaşılmaz sözleri Bulutdan nem kapar lücûc olurlar Uymaz aslaa sözlerine özleri 6. Nâzü nahvet ile çatub kaşını Âşık sinesine koyar başını Okşasan somurtur öpsen öpdürmez Zehir ider muhabbetin aşını 7. Kayıkcı güzeli Oflu Rizeli İri kıyım olur ayağı eli Mescidi kisedir imanı akçe Tütün bahşişine sayd et güzeli 8. Safranboluludur fırın uşağı Ne şalvarı vardır ne de kuşağı Don paça pîrehen ile dolaşır Perîpeyker civan başdaş aşağı 9. Hamurkârı âfet pasacı fettan Bayramlık bahşişi bir basma mintan Yılda iki bayram kâfi efendim Al götür gezdir bağ bahçe bostan 10. Kalaycı şehbazın yüzü kap kara Gaafil olan sanur anı maskara Ne güne yapılmış bunca hamamlar Hâki siyehden bir gevher çıkara 11. Helvacı civanı helvadan tatlı Kimi Çankırılı kimi Tokatlı Sâderusu nevhatı genç irisi Levendâne reftar kartal kanatlı 12. Yorgancı güzeli şuhi müstesnâ Yakmışdır o dilber pâyine hına (kına) Adımın nâz ile atub teşrifde Bir incili yorgan gerekdir ana 13. Terzi güzelinin iğne elinde Kemendi cangüdâz zülüf telinde Aldanma sen anın bülbül diline Gizlidir hançeri nazlı belinde 14. Dizine baş koyub bir şuh berberin Aldanma vâdine sen ol dilberin Keskindir nigâhı usturasından Onulmaz yâreyi açarlar derin 15. Şehri İstanbulda ikiyüz aded Hamâmı dilküşâ sahnı muhabbet Tâzerû sîm endâm dellâki pâki Sebçerâğı mihri münîri halvet 16. Demirci güzeli dilberi mühmel Mahbûbi zeberdest şûhi müheykel Nigâhı şereri sûzefken anın Meclisi külheni cahîme bedel 17. Olma her gördüğün civâna mâil Aldatur âşıkı şeklü şemâil Aşkbazlık râhinde şûhi fettanlar Bâdeye katarlar zehri helâhil 18. Kulak vir pendine sen bu âşıkın Nev civanı sev de hem dahi sakın Çok cevrü sefâsın çekdi Türâbî Melek sûretinde ol kavmi âkın Kalender halk şâirlerinin bu sâde, açık, renkli ve canlı tasvirleri karşısında ünlü divan şâirlerinden Sürûrî’nin (ölümü 1813) esnaf güzelleri için şu gazeli ne kadar soğukdur: Cânıma kıyma didim kıydı Börekcizâde Teni tennûri game saldı Çörekcizâde Haylice namlı şanlı yetişüb kundakdan Ateş endâzı derun oldu Tüfekcizâde Hışmı çerhi feleğe oldu şererpâş yine Âhimizden mi fitil aldı Fişekcizâde Ey gönül gözlerin aydın ne durursun raks it Sûri vasla sen ir gördü Köçekcizâde Riştei cânımız engüştine pîçîde iken Unudur mu bizi tîz elden İpekcizâde Hâsârii Sürûrî bitürürdü nerkis Olsa tarih üfkeni nezzâre Çiçekcizâde Şuerâ tezkirelerinde, divanlardan derlenmiş manzumeleri ihtivâ eden mecmualarda da esnaf güzellerinden bahseder kıt’alara, beyitlere rastlanır, aşağıdaki beyitler oralardan alınmışdır: Gördü gönlüm ki gözü kaaşı güzel Sevdi bir Berberi Tırâşı güzel Molla Lütfi * Sade yağın istedim ben bir güzel Bakkaldan Yağ acı dediği bana tatlı geldi baldan Nîhâlî Çelebi * Cefâsın çekmeye âdem gerek Saatci dildârın Demirdendir çekilmez yâyı ol şûhi cefakârın Sâmi * Sayd itmeğe mürgi dili ol dilber Attar Dirhemle terâzûsun ider dâm ile dâne * Kasab dilberi çeker halkı pâreler Kanlar dönek ham müjesiyle kanâreler * Açdım metâi râzımı bir Terzi şûhine Çok ölçdü dökdü gördü çıkışmaz teğelleri * İnânım aldı bir Sarrâcı zerdûz melek peyker Ki çarhı aksi ruhsârı güli şeftâlû renk eyler Evliyâ Çelebi 1638 yılında yapılmış olan büyük Esnaf Ordu alayını tasvir ederken İstanbulun esnaf civanları güzelleri hakkında yer yer şunları yazıyor: “Şatırların içinde (Şatır bir efendi, ağa, devletli kapusunda koşarlı, canlı, hareketli genç uşak demekdir ki vazifeleri devletlisi atla bir yere giderken atının yanı sıra koşarak ona refâket etmek idi) nûri ilâhîden haber verir dilberler vardır ki görenlerin aklını perişan eder, ellerinde teberlerle çifte çifte Irem Bağının tavus kuşları gibi reftâr iderler...; ve terzi dilberleri dahi pür silâh olub arzı cemâl ederek geçerler...; kavukçu civanları fahir kumaşlardan esvaplarla âfitâb misâli olub temâşâcıları nura gark ederek geçerler, bâzı İstanbul zürefası bu civanlara harfendazlık idüb gûnâgûn lâtîfeler yaparlar, ammâ bâzı civanlar lâtifeden haz etmez, meşrebi nâ mâlûm civana latifeden hazer lâzımdır...; pâk ve pâkîze Kazaz civanları kendilerini öyle müzeyyen kılarlar ki her biri cennetden çıkmış hakîkî gilam zan olunur, İstanbul içinde dilberler medholunsa Kavukcu dilberleri birinci, Takkeci mahbubları ikinci, bu Kazaz dilfiribleri üçüncü olub naz ve şîve ile salına salına reftâr iderler...”İstanbul esnafının gösterdikleri tantanalı alaylar münâsebeti ile esnaf güzellerinin tasvir ve tariflerine Sûrnâmelerde, Vilâdetnâmelerde de rastlanır (B.: Esnaf Saray Düğünleri Alayları); aşağıdaki satırları XVIII. Yüzyıl şâir ve ediblerinden Haşmet Efendinin “Vilâdetnâmei Hümâyun” isimli risâlesinden alıyoruz:“Kumaş Bedestanının kâlâ fürûşânı hüsn ü an olan sırma perçemli Sakızlı rum tâzeleri...; ehil sükûn (çarşı esnafının) tâze mahbub şâkirdânı dilfirîbânı mercan düğmeli al mintanları ile naklı erguvâne dönüp kûşei destârı zertarların uşşâkına mübârek ola püsküllü belâlar muamelesiyle...; her bir esnafın gül rûyi dükkânçei îtinâsı şâkirdânı müşteri firîbânı kırmızı şallar ve al mintanlarla şehri âşûbgâhı kızılca kıyâmete döndürtüp destar levendâne, reftar mestâne, gamze gammaz, dîde füsunsâz, kaamet kıyâmet, kıyâfet âfet...; (esnaf civanları) Sultanahmed Camii avlusunda alay tertibi için gün doğmadan toplanıp güneşe ya doğ ya doğduk diyerek...; gürûhi kassâbânın etli canlı delikanlıları henüz koyundan çıkmış körpe kuzu gibi dünbâle cünban olarak...; bakkaalanın bâdem gözlü sâderûyânı yağlı ballı sohbet ile...; berberânın sîmberânı âyine tal’atânı kimi etvâri edîbâne ve kimi tarzı levendâne ile kıl ayıbsız billur ve saf olan sînei şeffâfı mir’at ittisafların nümâyendeki şikâfı çâkı girîban ve sâidi bîmûyin ve billûrîn sâkların küşâyendei pîşi nâzırân iderek..., okciyan ve yayciyan esnafının müjgânı tîr, geysuvânı girihtir, ebruvânı keman, gamzeleri hadengi can, kemer miyânı halkai zehgirden nişan viren tozkoparânı meydanı hüsnü melâhati...; sîmkeşânın sırma perçemli, sîmten, yâsemen beden şâkirdânı sebîkei sîm mânendi sâk u bâzûyi bîmûyi berrakların damgazedei dîdei uşşâk iderek...; meyva fürusan ve şükufe perverânın gül yanaklı, kiras dudaklı, gonca dihen, kâkülü sünbül, hâli karanfil, serv kad, lâle had nevreste nihâlânı hüsnü ânı...; kebabciyanın lahmü şahmi yerinde ve tamam giyik etinde olan ciğerpâreleri...; şeker fürûşanın tatlı dilli şâkirdanı almaz mısın akideyi, miski bahâsına diyerek...; kürkçü taifesinin kaşları samur, didesi mahmur, perçemi perçîn, nâfesi müşkîn muğbeççekânı firve fürûşânı...; hayyâtânın (terzilerin) sâderuyânı kumâşı pertevefşânı hüsnü cemâlini peymûdei endâzei nazü istiğnâ ve perdahtei dezgâhı şîveü edâ ile...; haffâfânın (ayakkabıcıların) muştazenânı saht olan civânânı peri peykerânı...; mumciyan sınıfının şem’i şeb ârâyi sabâhat olan tâbende izar ve şemi’ ruhsâr çırakları kâküli müşkin fitillerin şem’i kâfûrîye müşâbih...; yorganciyânın müsellâh ve müzeyyen şehlevendânı âşık keşânı...; mücellidîn ve kâğıdciyânın hüsnü andan mürekkeb olan kalem kaşlı hokka dihan, lâ’lî leban mahbûbillikaa dilrübâları gül varak ruhsâreleri üzere perişan geysûyi ibrişim târları ile şîrâzebend olarak...”.Haşmet Efendinin naklettiği esnaf alayı hicrî 1172 yılı recebinde (mart 1759) Üçüncü Sultan Mustafanın kızı Hibetullah Sultanın doğumu münasebetiyle yapılmışdı. Yedi gün yedi gece sürmüş olan o doğum düğününde kendisine düğün nâzırı süsünü vermiş bir İstanbul külhânbeyini Haşmet Efendi bir berber ile şöyle konuşduruyor: “Be adam... sen ne şekil berbersin! Hani senin sinesi âyîneden saf, gerdeni nûri seherden şeffâf, bâzûları bilekleri sîmîn ve gamzeleri usturaveş keskin, ebrûvânı tîg ü hançer, müjgânı birer neşter servi sîm endâm gibi mahbûbi dilârâm şâkirdin nereye gitti?..”Kendisi de külhânî meşreb olan Haşmet Efendi bir başka külhanbeyinin mârifetlerinden bahsederken şunları yazıyor: “(Düğün müfettişiyim diyerek çarşı boylarındaki esnafdan) cebhesi pür nûr, didesi mahmûr, gerdeni kâfur, sâidi billûr, gül yanaklı, kiras dudaklı, inci dişli, türlü türlü söyleyişli bâlâ kad, rânâ had mehveşânı perî tal’atâna da hitâb ile der idi ki: — Bakın ey gürûhi nâzenîn ey çerâgaanı şebistânı şehrâyin olan çelebilerim, kuzularım!... size benden tenbih ve nasihat ola, âşık bîçârelerinize kendinizi dirhem dirhem satmayın ve üftâdelerinizi aldatmayın, Ali Paşa narhına riâyet edin vepîrânı hevâya hürmet edin, meyvâi vaslı erzân verin ve şeftâlûyu râyegân verin.”.Kahramanı esnafdan güzel bir delikanlı olan İstanbul masalları, meddah hikâyeleri pek çokdur, ve hemen hepsi “Eskici Güzeli”, “Yemenici Güzeli”, “Helvacı Güzeli”, “Kahveci Güzeli”, “Bozacı Güzeli” gibi isimlerle anılırlar (B.: Ahmed, Eskicigüzeli, cild 1, sayfa 307; Arabacı Güzeli, Cild 2, sayfa 919; Bozacı Güzeli Karakaş Mustafa, cild 6, sayfa 3046; Ayvaz Ali, Kayıkcı Güzeli, cild 3, sayfa 1660). Simitci (Resim: S. Bozcalı) Bozacı (Resim: S. Bozcalı) Tuğla Harmanı Amelesi (Resim: S. Bozcalı)
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM100254
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5338-5344
Not
Görsel: cilt 10, sayfalar 5338, 5339, 5340
Bakınız Notu
B.: Şehrengiz; B.: Hûbannâmei Nevedâ; B.: Esnaf Saray Düğünleri Alayları; B.: Ahmed, Eskicigüzeli, cild 1, sayfa 307; Arabacı Güzeli, Cild 2, sayfa 919; Bozacı Güzeli Karakaş Mustafa, cild 6, sayfa 3046; Ayvaz Ali, Kayıkcı Güzeli, cild 3, sayfa 1660
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
  İş birliğiyle
Kullanım Şartları
Çerez Politikası
KVKK