Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
ESİR, ESİRCİLER
Dünyâda ve dolayısı ile memleketimizde esir ticâretinin, esir oğlanlar (köleler) ve esir kızlar (câriyeler) alım satımının meşrû bir ticâret sayıldığı devirlerde bütün büyük şehirler gibi İstanbulda esircilik zor, ağır mânevî sorumluluk taşıyan fakat çok kârlı, büyük işlerden biri olmuşdu.
Fütûhat devrinde, o devirlerin âdetince kılıç ile girilen yerlerden çıkarılan kızlar ve oğlanlar, Kırım Hanlığı akıncıların Ukraynadan, Polonyadan, Rusyadan toparlayıp getirdikleri genc esirler, Kafkasya gibi, halkının yüz güzelliği ve vücud düzgünlüğü meşhur yarı göçebelerden esirci haydudlar eliyle çalınmış yahud öz anaları babaları, yakın akrâbaları tarafından esircilere satılmış çocuklar, Afrikadan getirilmiş habeşî ve zenci esir kız ve oğlanlar yüz yıllar boyunca İstanbul esircilerinin ellerinde toplanmış, İstanbulda Esir Hanında, bu hanın ortasındaki Esir Pazarında ya açık artdırmalar ile, yahud hususî anlaşmalar, pazarlıklarla satılmışlardır (B. : Esir, Esir Hanı). Habeşî, zenci ve beyaz ırka mensub muhtelif milletlerden bâzı köleler de, mayası Bizansdan kalmış bir geleneğe uyularak, muhakkak ki zâlim bir ameliyat ile hadım edilmişler, habeşî ve zencî hadım kölelere «harem ağası», kara hadım», beyaz hadım kölelere de «tavâşî», ak hadım» denilmişdir. Satıldıkları kapularda sadâkatle hizme...
⇓ Read more...
Dünyâda ve dolayısı ile memleketimizde esir ticâretinin, esir oğlanlar (köleler) ve esir kızlar (câriyeler) alım satımının meşrû bir ticâret sayıldığı devirlerde bütün büyük şehirler gibi İstanbulda esircilik zor, ağır mânevî sorumluluk taşıyan fakat çok kârlı, büyük işlerden biri olmuşdu.
Fütûhat devrinde, o devirlerin âdetince kılıç ile girilen yerlerden çıkarılan kızlar ve oğlanlar, Kırım Hanlığı akıncıların Ukraynadan, Polonyadan, Rusyadan toparlayıp getirdikleri genc esirler, Kafkasya gibi, halkının yüz güzelliği ve vücud düzgünlüğü meşhur yarı göçebelerden esirci haydudlar eliyle çalınmış yahud öz anaları babaları, yakın akrâbaları tarafından esircilere satılmış çocuklar, Afrikadan getirilmiş habeşî ve zenci esir kız ve oğlanlar yüz yıllar boyunca İstanbul esircilerinin ellerinde toplanmış, İstanbulda Esir Hanında, bu hanın ortasındaki Esir Pazarında ya açık artdırmalar ile, yahud hususî anlaşmalar, pazarlıklarla satılmışlardır (B. : Esir, Esir Hanı). Habeşî, zenci ve beyaz ırka mensub muhtelif milletlerden bâzı köleler de, mayası Bizansdan kalmış bir geleneğe uyularak, muhakkak ki zâlim bir ameliyat ile hadım edilmişler, habeşî ve zencî hadım kölelere «harem ağası», kara hadım», beyaz hadım kölelere de «tavâşî», ak hadım» denilmişdir. Satıldıkları kapularda sadâkatle hizmet eden kölelerin çoğu efendileri tarafından azâd edilmişler, içlerinden devlet kapusunda sadırâzamlığa kadar en yüksek mevkîlere yükselenler, bir san’at alanında şöhret sahibi olanlar, büyük servetlere kavuşanlar, hattâ en kibar âilelerin kızları ile, hattâ sultanlarla, hanım sultanlarla evlenenler pek çok olmuşdur. Câriyelerin içinde de çoğu refah ve saadete, hürriyetine, bir âile yuvasına kavuşmuş, Sarayı Hümâyuna alınan câriyelerden bir kısmı Haseki Sultan (Pâdişah zevcesi), «Vâlide Sultan (Pâdişah anası) olmuşdur. Osmanlı devrindeki Türk toplum hayâtında hayâtı bir esaret fâciâsı olarak tasvir edilebilecek câriye ve köle yokdur diyebiliriz; hattâ çoğu, esir olarak getirilip bir kapuya satıldıkdan sonra, memleketinde hiç bir zaman ulaşamayacağı, kavuşamayacağı hayat seviyesine ve refâha ulaşmış, kavuşmuşdur (B. : Câriye, cild 6, sayfa 3382).
Küçük yaşlarda köleler satınalıp, onları terbiye etmek, okutmak, yetişdirmek bâzı Osmanlı vezirleri, kibarları için büyük bir zevk olmuş; bu yolda Kânunî Sultan Süleymanın baş defterdarı İskender Çelebi ile XIX. asrın ünlü vezirlerinden Hüsrev Mehmed Paşa pek meşhurdurlar (B. : İskender Çelebi; Hüsrev Mehmed Paşa). İskender Çelebinin ölümünde terekesinde, câriyeler hâriç 6200 kölesi çıkmışdır.
Hicrî 991 (M. 1583) târihli bir fermanda esirciler ile esir alım satımı üzerine çok mühim kayıdlar vardır, şöyle ki:
Kadın ve erkek bâzı uygunsuz kimseler türemiş ve İstanbul esircileri arasına karışmışlardı. Bunlar câriye ve genc kölelerini satmak isteyenleri öğrenirler, satalım diye emâneten ellerinden alırlar, Esir Pazarına götürürler, önceden anlaşdıkları bekâr uşağı levendler de müşteri kılığında pazara gelir ve mezadda herkesten yüksek bir fiat vererek esiri sözde satın alır, bir bakayım, hâlini şânını, hizmetini tecrübe edeyim diyerek üstünü sonra ödemek üzere bir mikdar pey akçesi bırakır ve esiri menzili olan bekâr odasına götürür, bir kaç gün fuhuş yolunda ona dilediği gibi tasarruf eder, kullandığı esirin eline de gönlünühoş edecek birkaç şey verir, sonra bana yaramaz diyerek geri getirir, aslında bir muhabbet delâllığı ücreti olan verdiği pey akçesinden de vaz geçerdi. Bazı esir dellâlları da karılarını müşteri kılığında pazardaki mezada sokarlar, yukarda bahsedilen usûl ile câriyeleri ona satın aldırtıp levendlere devredip kapatırlar ve sonra yine pey akçesinden vaz geçilerek câriye geri getirilirdi. İşlerinin ehli namuslu esirciler toplanıp Divânı Hümâyuna şikâyetde bulundular. İstanbul Kadılığına hitâben çıkan bir ferman ile bu uygunsuzluğun şiddetle men edilmesi emredildi (991 şaban, 1583, ağustos - eylûl).
Hicrî 967 (M. 1559) ve hicrî 983 (M. 1575) târihli iki fermandan da XVI. yüzyılda İstanbulda dolayısı ile Türkiyede gayri müslimlere esir satılmasının yasak olduğunu, gayri müslimler elindeki esirlerin araşdırılıp meydana çıkarılmasından sonra müslümanlara satılarak bedelinin eski sâhiblerine verildiğini öğreniyoruz; yine aynı fermanlarda gayri müslimlerin azâdlı esir dâhi kullanamayacakları yazılıdır.
Onyedinci asırda yaşamış büyüz yazar Evliyâ Çelebi, Dördüncü Sultan Murad zamanında yapılan bir Esnaf - Ordu Alayı münâsebeti ile Esirciler üzerine şunları yazıyor:
«Esnâfı Emâneti Esirhâne — l ağa ve 400 neferdir; kethüdâsı, şeyhi, çavuşları, esir dellâlları vardır. Ellerinde pâdişâh beratı bulunan esnafdır B. : Esirhâne Eminliği, Esirciler Hanı Tavukpazarında kale misâli 300 aded tahtânî ve fevkaanî odalardır. Hanın demir kapusunun dibinde Esirhâne Emini oturur ve satılıp alınan esirlerin bedelinden onda bir alır. Esircilerin ilk pâri Benî İsrâil zamanında Nesim nâm bir bezirgân idi ki Hazret-i Yûsuf’u kuyudan kova ile çıkararak Mısıra götürüp Aziz El-Mısrî’ye satmışdı. İşde esir satmak ondan kaldı. Sonra Peygamberimizin asrında müşriklerle edilen gavzelerde bir takım çocuklar ele geçdiğinde sahâbeden Bedil bin Vertâ esir satmışdır, Uhud Gazâsı şehidlerindendir.
«Esnâfı Bazirgânı Esirciyan — 2000 neferdir. Dükkânları Esirhâne (Esir Hanı) odalarıdır. Bu tâife Gürcistan, Megrilistan, Abaza Diyârı, Çerkesistandan kaldırılıp getirilmiş oğlan ve kızları süsleyerek onları Ordu - Esnaf Alayında sürü sürü el ele verdirip yaya olarak Alay Köşkü dibinden geçirirken pâdişah (Dördüncü Sultan Murad) yüz aded âfitab misâl gürcü ve abaza ve çerkes oğlanlarını saraya alıp sâhiblerine bedelinin üstünde ihsanda bulundu. Sonra Esirhâne Emini de maiyeti ile fahir alay esvabları giymiş olarak geçdi. Ondan sonra nice bin pak ve pâkîze esir kızları ve süğlün gözlü, münevver yüzlü mahbûbi devran esir oğlanları şatırlar önüne alıp saf saf geçerlerdi» (Evliyâ Çelebi, Seyyahatnâme, I.)
Diğer bütün esnaf teşkilâtı gibi Esirciler de bir loncada toplanmışlardı, kethüdâları, şeyhleri, yiğitbaşıları vardı (B. : Esnaf).
Büyük bestekâr ve mûsikî bilgini Mustafa Itrî Efendi, şöhretinin en parlak devrinde Esirciler kethüdalığı yapmışdır ki buna benzer bir şeref başka esnaf topluluklarına nasib olma-mışdır (B. : Itrî, Buhûrîzâde Mustafa).
Hicrî 17 Ramazan 1050 (M. 2 ocak 1641; Sultan İbrâhim devrinin başı) târihli ve İstanbul Kadılığı tarafından tanzim edilmiş bir esnaf nizâmı ve narh defterinde esirciler hakkındaki hükümlerle beraber erkek ve kadın esircilerin ve esir dellâllarınm ikaametgâh adreslelriyle birlikde isimleri de tesbit edilmişdir ki çok kıymetli bir vesîkadır; bugünkü dilimize çevrilmiş metni şudur :
«Esirci tâifesi erkek ve kadın yüz neferden ziyâde olub lâkin içlerinde bâzı hîlekâr ve müflis ve uygunsuz olanları vardır, bilhassa kadın esircilerin ekseri perhizkâr (nâmuslu) olmayub müslüman câriyeyi sâhibinden ziyâde bahâ ile isteklisi vardır diye alub Leh ve Boğdan elçilerine ve sâir zengin kefereye götürüp câriyeyi onlara tasarruf ettirüb (fuhşa âlet olup kıza ve kendisine) bir kaç şey alub beğenmediler diye sahibine iâde ettikleri ve buna benzer nice fesad etmekle suçlu görüldüklerinden esircilikden men edilmişlerdir. Nâmuslu ve dindar ve işine yetecek kadar serveti olan esircilerden (aşağıda isimleri yazılı) 33 nefer erkek ve 8 nefer kadın esirci ile 19 nefer dellâl bırakılmışdır, ve hepsi zincirleme kefâlete bağlanub bundan sonra içlerinden biri lâyıksız bir iş yaparsa cümlesi sorumlu tutulacakdır. Esir satışlarında uydurma, yalan fiat istenmeyecek, esiri alım bedelinin onda bir kârı ile satacaklardır».
Defterdeki esirci ve dellâl isimleri de şunlardır :
Erkek Esirciler
1. Uzunyusuf Mahallesinden Yakub Çelebi
2. Dâmâdı Ali bin Kurd
3. Nahilbend Mahallesinden Anahtarcı Ali Bey
4. Kocamustafapaşada Hacıhâtun Mahallesinden Seyyid Mehmed bin İbrahim
5. Samanveren Mahallesinden Ahmed Çelebi bin Ramazan
6. Cezerikasım Mahallesinden Kasım bin Mustafa.
7. Mahmudpaşa Mahallesinden İbrahim bin Ahmed
8. Mahmudpaşa Mahallesinden Veli bin Hasan
9. Hüseyinağa Mahallesinden Kaymakcıoğlu Veli
10. Dayahatun Mahallesinden Ahmed Mirza
11. Tatlıkuyu Mahallesinden Hacı İbrahim bin Mahmud
12. Hüseyinağa Mahallesinden Topal Mehmed Dede
13. Mahmudpaşa Mahallesinden Hıdır bin İnâyet
14. Dayahatun Mahallesinden Ali bin Yakub
15. Camcımurad Mahallesinden Hüseyin bin Hacı Hasan
16. Mahmudpaşa Mahallesinden Mehmed bin Abdullah
17. Firuzağa Mahallesinden Seyyid Mustafa bin Nasuh
18. Mahmudpaşa Mahallesinden Ahmed bin Mahmud
19. Mahmudpaşa Mahallesinden Mehmed bin Abdülkerim
20. Mahmudpaşa Mahallesinden Mehmed bin Mustafa
21. Mahmudpaşa Mahallesinden Muharrem bin Hasan
22. Mahmudpaşa Mahallesinden Ahmed Bey bin Mustafa
23. Tophaneden İbrahim bin Mehmed
24. Süleymaniyeden Kastamonulu Bodur Ali
25. Emirbuhâri Mahallesinden Ahmed bin Ali
26. Odalarbaşından Abdi bin Ali
27. Tophânede Tomtom Mahallesinden Hacı Mehmed bin Hüseyin
28. Kürkcübaşı Mahallesinden Hasan bin Mehmed
29. Haticesultan Mahallesinden Hamza bin İbrahim
30. Çakırağa Mahallesinden Hacı Abdülkadir bin Mustafa
31. Küçükayasofyadan Süleyman Beşe
32. Balabanağa Mahallesinden Muharrem bin Mustafa
Kadın Esirciler
1. Süleymaniyeden Alime Hâtûn
2. Vâlîdehamammdan Âmine Hâtûn
3. Etmeydanında Firuzağa Mahallesinden Hamamcıkızı Sâfiye
4. Denizhamamı Mahallesinden Rukiye Hâtûn
5. Soğanağa Mahallesinden Fatma Hâtun
6. Eminbey Mahallesinden Sâime Hâtun
7. Sofular Mahallesinden Hayri Hâtun
Esirci Dellâlları
1. Muradpaşadan Ali bin Veli
2. Seydibey Mahallesinden İsmail Çelebi
3. Nuridede Mahallesinden Hacı Hasan bin Mustafa
4. Peykhâne Mahallesinden Baba Safer
5. Mahmudpaşada Çeşnigir Odalarından Karıoğlu Safer
6. Hasanefendi Mahallesinden Arnavud Hasan
7. Kurdağa Mahallesinden Hamza bin Abdullah
8. Cezerikasımpaşadan Mustafa bin Mahmud
9. Yayla Yokuşundan Kenan bin Abdullah
10. Gedikpaşadan Mustafa bin Mehmed
11. Langadan Hamza bin Abdullah
12. Langadan Bayram bin Abdullah
13. Kabasakal Mahallesinden Safer Beşe bin Gedik Ali Beşe
14. Kabasakal Mahallesinden Hacı Hasan
15. Kabasakal Mahallesinden Kastamonulu Ali Beşe
16. Kabasakal Mahallesinden Hacı Mustafa
17. Gedikpaşadan Siyavuş bin Abdullah
Metinde 33 erkek ve 8 kadın esirci ile 19 nefer dellâl bulunduğu yazılı olduğu halde listelerde 32 erkek ve 7 kadın esirci ile 17 dellâlın adı kayıdlıdır.
Hicrî 1091 (M. 1680) tarihnde Dördüncü Sultan Mehmed devrinde tanzim edilmiş bir esnaf nizâmnâmesinde Esirciler hakkında şu hükümler bulunmaktadır :
«Esirciler sattıkları câriyenin aklık ve kızıllık sürmeyecekler ve satışa çıkarır iken üzerindeki esvabı ne ise o esvabla satacaklardır, üzerindeki esvabı soyub almayacaklardır».
Yine aynı defterde başka bir fasılda şu kayıdlar vardır :
«Satılan câriyenin yüzüne aklık ve kızıllık sürülmeyecekdir. Satılan oğlanın ve câriyenin üstünden esvabı alınmayacakdır, satış için gösterildiğinde üstünde ne varsa onunla verilecekdir. Buna riâyet etmeyen esircilerin muhtesib cezâlandıracakdır».
Esirciler hakkında alınan inzibâtî tedbirlere rağmen köle ve câriye alım satımında sûi istimaller önlenememişdir; 19 Cemâziyel evvel 1189 (M. 18 temmuz 1775, Abdülhamid I. devri) târihli bir fermandan öğrenildiğine göre Ayşe Hatun isminde bir kadın Mehmed adında hür bir çocuğu köledir diye Esir Pazarında esirci Bekire 95 kuruşa satmış, oğlanın satışında at canbazlarından Osman da köle olduğu yolunda yalancı şâhidlik yapmışdı. Sonra ihbar ile hakikat öğrenilmiş, Mehmede hürriyeti iâde edilerek Ayşe ile yalancı şâhidi Bursaya sürülmüşlerdi.
Hicrî 1242 yılı muharreminde (M. Ağustos 1826) tanzim edilmiş İhtisab Ağalığı nizâmnâmesinde Esirciler hakkında şu hükümler vardır :
«Esirpazarındaki esirciler bir takım eşhâsı odalarında bekci olarak yatırmakda olub bunların kaç adam olduğunun bilinmesi lâzımdır, bunlar tesbit edilecek ve kefâlete bağla-nacakdır. Esircilerin sattıkları oğlan ve câriyede hile ve dolandırıcılık gibi fesadları olduğu söyleniyor, bâzan sattıkları esirlerin içlerinde hür kimseler çıkmaktadır. İhtisab Ağası mûtemed bir adamını Esir Pazarında bulunduracak ve bu gibi halleri men edecekdir. Esircilerin arasına yabancı girmemesine dikkat edilecekdir.
«Esirci esnafı sattıkları esirleri diledikleri fiata satmaktadırlar. Kendilerine satılmak için emâneten bırakılan esirlerin satışında, onları emâneten bırakmış sâhiblerinden nafaka bedeli diye yevmiye ellişer altmışar para ve dellâliye olarak da bir takım akçeler almayı itiyad edinmişlerdir. İhtisab Ağası bu hususlara da dikkat edecekdir. Nafaka bedeli mâkûl, mutedil olarak istenecek, ve bundan böyle satılan câriye ve oğlanın dellâliyesinden esirciler ne alırsa o dellâliyenin beşde birini İhtisab Ağalığına terk edeceklerdir».
Türkiyede esir ticâreti ve esâret Sultan Abdülmecid’in l ekim 1854 târihli fermanı ile kaldırıldı. M. Zeki Pakalın’ın «Osmanlı Târih Deyimleri ve Terimleri» adlı büyük emek mahsulü eserinde Esir Tüccarı maddesinin sonunda «.. köle ve câriye alım satımı 1908 temmuz inkılâbına kadar devam etmişdir» demesi büyük hatâdır.
Karadenizli Esirciler ve Çerkes, Abaza, Gürcü Oğlanları
(Sabiha Bozcalı’nın Kompozisyonu)
Esir Hanında Câriyeler
(Sabiha Bozcalı’nın Kompozisyonu)
Theme
Other
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM100142
Theme
Other
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Sabiha Bozcalı
Description
Volume 10, pages 5269-5274
Note
Image: volume 10, pages 5270, 5272
See Also Note
B. : Esir, Esir Hanı; B. : Câriye, cild 6, sayfa 3382; B. : İskender Çelebi; Hüsrev Mehmed Paşa; B. : Esnaf; B. : Itrî, Buhûrîzâde Mustafa
Theme
Other
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.