Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
ERTUĞRUL (Muhsin)
Türk tiyatrosuknu el yordamı ile yürüdüğü bir devirden asîl sanat seviyesine ulaştırmış; san’atkârı her cebhesi ile saygı duyulan insan, tiyatroyu mâbed yapmış, seyirciyi de bütün temsil boyunca bulunduğu yerin kudsiyetine inandırmış büyük rejisör, büyük aktör, Türk tiyatrosu tarihinde büyük reformatör, sâhasında tek adam, 1892 de İstanbulda doğdu; Hariciye Nezâreti Veznedârı Hüsnü Beyin oğludur. Mekteb-i Tefeyyüz, Darüledep, Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi, Mercan İdadîsi’nde okudu. Babası onu Mabeyn kâtipliği ile Saraya yerleştirmek ve istikbâlini bu yoldan kazanmasını sağlamak istiyordu. Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesinde başlıyan tiyatro heves ve aşkı Muhsini bu yoldan alıkoydu, teklifi kabul etmedi ve bir marangozun yanına çırak olarak girdi. Marangozluğu ve bir süre de tornada çalışarak tornacılığı öğrendi. Bu sırada Türkiyede meşrutiyet ilân edilmiş, bilhassa İstanbul’da tiyatro faaliyetleri artmış, küçük Muhsine de idealinin kapısı açılmıştı. O tarihte Tepebaşı Tiyatrosunda temsiller veren Bürhaneddin (Tepsi) onun gözünü ve gönlünü büyüliyenlerden birisi idi. Bu heyete girmek için imkânlar aramağa başladı, Arap Salâhaddin Beyle temas kurdu, arzusuna muvaffak olarak 2 Ağustos 1909 da Erenköyünde oynanan Şarlok Holmes piyesinde Bop rolü ile sahneye çıktı. Heyetin Rejisörü Reşad Rıd...
⇓ Devamını okuyunuz...
Türk tiyatrosuknu el yordamı ile yürüdüğü bir devirden asîl sanat seviyesine ulaştırmış; san’atkârı her cebhesi ile saygı duyulan insan, tiyatroyu mâbed yapmış, seyirciyi de bütün temsil boyunca bulunduğu yerin kudsiyetine inandırmış büyük rejisör, büyük aktör, Türk tiyatrosu tarihinde büyük reformatör, sâhasında tek adam, 1892 de İstanbulda doğdu; Hariciye Nezâreti Veznedârı Hüsnü Beyin oğludur. Mekteb-i Tefeyyüz, Darüledep, Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi, Mercan İdadîsi’nde okudu. Babası onu Mabeyn kâtipliği ile Saraya yerleştirmek ve istikbâlini bu yoldan kazanmasını sağlamak istiyordu. Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesinde başlıyan tiyatro heves ve aşkı Muhsini bu yoldan alıkoydu, teklifi kabul etmedi ve bir marangozun yanına çırak olarak girdi. Marangozluğu ve bir süre de tornada çalışarak tornacılığı öğrendi. Bu sırada Türkiyede meşrutiyet ilân edilmiş, bilhassa İstanbul’da tiyatro faaliyetleri artmış, küçük Muhsine de idealinin kapısı açılmıştı. O tarihte Tepebaşı Tiyatrosunda temsiller veren Bürhaneddin (Tepsi) onun gözünü ve gönlünü büyüliyenlerden birisi idi. Bu heyete girmek için imkânlar aramağa başladı, Arap Salâhaddin Beyle temas kurdu, arzusuna muvaffak olarak 2 Ağustos 1909 da Erenköyünde oynanan Şarlok Holmes piyesinde Bop rolü ile sahneye çıktı. Heyetin Rejisörü Reşad Rıdvan Beydi. Vahran Papasyan da (ölümü: 1968) bu hey’ette çalışıyordu. Muhsin ufak tefek roller oynamasına rağmen başta Reşad Rıdvan Bey olmak üzere arkadaşlarının gözüne batmağa başladı, tiyatroya istidadı olmadığı ileri sürülerek çıkarılmak istendi. Büyük san’atçı Vahram Papasyan bu fikirde değildi. Onda istikbal görüyor, yetişmesini istiyordu. Muhsine, burada kalırsa yazık olacağını, ne yapıp yapıp Avrupaya gitmesini ve tiyatroyu orada etüd etmesini tavsiye etti. O, bu sözü dinledi, bir fırsatını bularak 1910 senesinde Paris’e gitti, parası ancak iki ay kalabilmesine imkân verdi. İstanbul’a dönüşünde Varyete Tiyatrosunda temsiller veren Madam Binemeciyan’ın kumpanyasına girdi.
1912 de Kemal Emin (Bara) Büyük Behzad, Galip (Arcan) Beylerle bir heyet kurdu, Paris’te iken büyük sanatçı Mounet-Sully’den seyrettiği Shakespeare’in Hamlet’ini bu sezonda oynadı. Hey’et Bursaya gitti, dönüşünde Muhsin yeni bir tiyatro, “Millet Tiyatrosu”nu kurdu, fakat bu da ömürlü olmadı. Tekrar Parise gitti bir sinema stüdyosunda figüranlık yaptı, Suzanne Despres ile tanışdı ve himayesine mazhar oldu. Bu ünlü sanatçı Muhsini Fransız tiyatrosunun asları ile tanıştırdı. Odeon Tiyatrosunda Antoine’nın provalarını takip ve tetkik imkânını buldu.
1914 de Birinci Dünya Harbinin patlaması üzerine yurda dönmeğe mecbur kaldı, Şehzadebaşında kendi adını koyduğu “Ertuğrul Tiyatro”sunda birer perdelik temsiller vermeğe başladı. Bir müddet sonra faaliyete geçen Darülbedayie girdi ve 1916 da Hüseyin Suad Beyin “Çürük Temel” piyesinin temsilinden sonra ayrıldı, tekrar girdi, bu defa da Halid Fahri Ozansoy’un “Baykuş”unu ve kendi adaptesi olan “Uçurum”u oynadı. Darülbedayi’de geçimsizlikler had safhaya gelmişti, ayrılmak mecburiyetini duydu ve “Edebî Tiyatro” yu kurarak Varyete tiyatrosunda temsiller vermeğe başladı. Bu hey’etin de ömrü uzun olmadı. Ertuğrul Muhsin 1917 yılında Almanya’ya gitti. Gündüzleri sinema fabrikalarında, geceleri de Lessing tiyatrosunun, Deutsches Küstler Theater’in sahnesinde çalıştı; ve Almanların en büyük san’atçısı Albert Bassermann’ın oynadığı İbsen’in bütün eserlerini tâkibetti ve aynı sene takibetti ve aynı sene Maria Carmi’nin Hans Albers’le oynadığı bütün filmlerde rol aldı, ve bir süre sonra da Stuart Webbs film şirketine rejisör oldu. Bir ay izinle geldiği İstanbul’da İbsen’in Hortlaklar piyesini terceme ve sahneye koydu. Bunu Haydelberg piyesi takibetti. Tekrar Almanyaya döndü. 1921 yılına kadar muhtelif filmler çevirdi. Samsun, Siyah Lâle, Şeytana Tapanlar, Ölüm Kervanı bunlardan bir kaçıdır.
Bir ara memlekete döndü, fakat pek az kaldı; onu 1921-1922 yıllarında Avusturya’da görüyoruz. Bu hem Avusturya tiyatrosunu tetkik hem de bir nevi istirahat oluyor. Muhsin Viyana civarındaki Mödling köyünde “Cehennem”, “Kasırga” gibi eserleri adapte etti. İstanbul’a dönüşünde hem tiyatro hem de sinema ile meşgul oldu. Kemal Film Müessesesinde “Bir Faciai Aşk”, “Ateşten Gömlek”, “Sözde Kızlar”, “Zafer Yollarında”, “Kız Kulesinde Bir Facia”, “Leblebici Hor Hor Ağa” filmlerini yaptı. Varyete Tiyatrosunda Râşid Rıza (ölümü: 1961) ile Otello’yu sahneye koydu.
1924-1925 yılları Ertuğrul Muhsin’in “Ferah Sezonu” adıyla anılan devresidir. Bu sezonda öğrenci temsilleri konulmuş, çocuklarımıza tiyatro terbiyesini aşılamıştır. “Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları” Hey’etinde, başta Muhsin olmak üzere, Behzad Butak (ölümü: 1963), İ. Galip Arcan, M. Kemal Küçük (Ölümü: 1936), Hâzım Körmükçü (Ölümü: 1944), Neyire Neyir (Ölümü: 1943), Kınar Sıvacıyan (Ölümü: 1950), Neclâ Hanımlar vardı. “İhtilâl”, “Renkli Fener”, “Tayfun”, “Azarya” gibi eserler bu sezonda sahneye kondu. Ramazandan sonra Hey’et Karadeniz turnesine çıktı, dönüşte dağıldı.
1925 senesinde Muhsin Rusya’ya gitti ve Stanislavsky, Meierhold gibi dünya çapında tiyatro san’atçıları ile tanıştı. Moskova’da “Goskino”, sonra da Odessa’da “Vufku” sinema fabrikalarında rejisör olarak çalıştı. Rusyada kaldığı iki sene zarfında “Spartakus”, “Tamilla” isimli filmleri çevirdi.
1927 de yurda döndü, Darülbedayi’e iltihak etti. 1928 sezonundan itibaren “Hortlaklar”, “Hamlet”, “Kör”, “Kaatil”, “Zehirli Kucak”, “Güneş Batarken”, “Üç Kişi Arasında”, “Unutulan Adam”, “Kral Lear”, “Maskaralar”, “Baba” gibi eserleri oynadı.
1947 de Ankaraya gitti, 1948-1951 arasında Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü oldu. Orada Küçük Tiyatro, Büyük Tiyatro, 3. Tiyatro, Oda Tiyatrosu’nu, Adana’da Adana Şehir Tiyatrosunu, İzmirde İzmir Devlet Tiyatrosunu, Bursada Ahmed Vefik Paşa Tiyatrosunu açtı.
1951 yılına kadar devam eden hummalı çalışma bazı anlaşmazlıklara yol açtı, Muhsin Tekrar İstanbula döndü ve “Küçük Sahne”yi kurdu. 1954 de tekrar Devlet Tiyatrosu Umum Müdürlüğüne getirildi, 1959 senesine kadar bu vazifede kaldı. Yine anlaşmazlık başgösterdiğinden stanbul Belediyesinin teklifini kabul ederek İstanbul Şehir Tiyatroları Başrejisörlüğüne girdi. Muhsin bu devrede bir yandan piyes çıkartıyor, bir yandan da genç rejisörlere sahneye eser koyma ve böylece yetişme imkânı sağlıyordu. Ne acıdır ki, hem içerde, hem de dışarda Muhsini çekemiyen bir zümre vardı. Çalıştılar, çabaladılar ve Şehir Meclisinden geçirdikleri bir tüzükle Başrejisörlüğü kaldırmağa ve bu suretle büyük san’atçıyı kadro dışı bırakmağa muvaffak oldular. Açıkta kalan Muhsin, bir süre sonra özel bir Tiyatro Okulu açtı, oradan da memlekete san’atçı yetiştirme çabası harcadı. İstanbul Belediyesi Şehir Meclisi yapılan hatâyı anladı ve 24 Ekim 1968 tarihindeki oturumunda Muhsinin eski vazifesine dönmesi için olumlu karar aldı.
Tiyatromuz konusunda en yetkili zevattan Refik Ahmed Sevengil: “Muhsin Ertuğrul Rejisördür, Türk sahnesinde şimdiye kadar görülmemiş bir intizam ve âhenk temin etmiş, tiyatromuzuza ilim ve tekniği getirmiş, eserleri mâhirane ve san’atkârane mizansenleriyle süslemiş, en yüksek, en güzel eserleri, en güzel ve muvaffak şekilde çıkarmıştır.” diyor.
Aşot Madatyan da: “Rejisör, idareci ve tiyatro âlimi olarak Türkiyenin ikinci bir Muhsini yoktur.” diyor.
Reşad Nuri Güntekin şunları yazıyor: “Muhsin en ölü piyeslerin en bulanık ve iptidaî çehrelerini canlandırıp mânalandırmanın sırrını bilmiş, böylece ölü elemandan canlı tiyatro çıkarmayı başarmıştır.”
İ. Galip Arcan: “Orijinal bir mizaç, dinamik bir ruh.. O, her şeyden evvel bir tiyatro inkılâpçısı, bir müceddit, bir san’at idealistidir.”
Vedat Nedim Tör: “Kendi eserlerimi onun ağzından dinledikten sonra daha ziyade sevdim.” demişlerdir.
Hâfi Kadri ALPMAN
Muhsin Ertuğrul
(Resim: Kemal Zeren)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Kemal Zeren
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Hâfi Kadri Alpman
Kod
IAM100066
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Kemal Zeren
Tanım
Cilt 10, sayfalar 5227-5229
Not
Görsel: cilt 10, sayfa 5227
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Kemal Zeren
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.